Liderler yemekten neden korkar?

Bizim liderlerin her türlü gizemini bilirsiniz ama yedikleri-içtikleri konusunda bildiklerimiz çok sınırlıdır. Adeta sırdır!.. Mutfağa girerler mi, eşleri yemek yapar mı, en çok hangi yemekleri severler, anneleri yaşıyorsa ona yemek ısmarlarlar mı, hangi yörenin mutfağını daha çok severler?

Sormaya kalksan tonla soru bulursun!

Siz hiç mutfakta tencere karıştıran bir lider veya politikacı fotoğrafı gördünüz mü? Göremezsiniz. Çünkü mutfak kadınların yeridir, mutfakta görünen erkeğe başka imajlar yüklenebilir! Mutfakta sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nu görmüştüm. Seçim öncesinde, beyaz gömleğinin kolları sıvalı, seçim konuşması yapıyordu.

Düzgün bir mutfaktı. Ev mi yoksa stüdyo mutfağı mıydı, anlayamadım. Çünkü ocak üstünde kaynayan bir yemek tenceresi, üstünde, buharlar fışkırtan demlik görmedim. Halbuki konuşmasının bir yerlerine, Dersim kömbesini, dövme pilavı, yoğurtlu bulgur köftesini sıkıştırsa, çibörek benzeri patile, bayat ekmekle yapılan cumur ile ilgili çocukluk anılarından bahsetse, konuşması daha da ilgi çekerdi.

Liderler, bugüne kadar sadece oya dönüşebilecek yemeklerde gözüme çarptı.

Bazen bir yer sofrasında, bazen bir iftar sofrasında! O kadar.

Nedense özel sofralarda görünmekten çekinirler. Onun için de biz onların damak zevkini bilemeyiz. Halbuki, oy almanın yolu da aşkın yolu gibi mideden geçer.

Keşke bilebilseler!

ATATÜRK’ÜN SOFRALARI

Ne yediği ne içtiği, ayan beyan bilinen tek lider Atatürk’tür.

Çünkü dostlarıyla yemek yemeyi, sofrada çözümler üretmeyi pek severdi.

Atatürk’ün kahvaltısından başlayalım anlatmaya:

Genellikle güne, bir bardak soğuk ayran eşliğinde bir dilim ekmekle başlarmış.

1931-1935 yılları arasında köşkün aşçılığını yapan Halit Atay’ın anlattıklarına kulak verirsek: Kahvaltıda en favori yemeği, iki yumurtalı, beyaz peynirli omletmiş.

Eğer omlet masaya biraz soğuk gelirse, onu hemen geri gönderirmiş. Yumurtanın az pişmiş sarısını, ekmeği ile patlatmayı çok severmiş.

Öğle yemeklerinde genellikle kuru fasulye ile pilav yermiş. En sevdiği yemeklerin başında bu ikili geldiği söylenir.

Bu sevgisini, “Askerden kalma bir alışkanlık” diye açıklamıştı sonraları. Aslında fasulyeyi her öğün yiyebiliyordu. Gece yarısı, sabaha karşı, öğle ve akşam. Onun için mutfaktan fasulye tenceresi eksik olmazmış.

ataturk-sofra.jpg

Arada bir de karnıyarığı veya etli taze bamyayı, pilav ile karıştırarak yediği de anlatılır. Çok sık olmamakla birlikte, arada bir ıspanaklı börek ısmarladığı da olurmuş. Bu böreğin kendisine, annesini ve Selanik’teki çocukluğunu hatırlattığını anlatırmış.

Akşam sofrasının ise başlı başına bir olay olduğunu herkes bilir. Bu masada düşünürler, yazarlar, gazeteciler, sanatkarlar, bilim insanları, siyasetçiler, diplomatlar, yakın dostları yer alırmış.

Ayrıca kadehini de hiç saklama gereği duymazmış!

Ki o dönemde, Türkiye daha muhafazakar bir topluma sahip olduğu halde!

NE İNÖNÜ NE DE DEMİREL

Atatürk’ten sonra liderlerin yemek alışkanlıkları, mutfak sırları, pek gün yüzüne çıkmadı!

İnönü, Malatyalıdır.

Mevhibe Hanım’ın Malatya yemeklerini, o nazik parmakları ile yaptığını pek sanmıyorum!

Örneğin, yağlı kağıda et sarıp fırına verdiğini hayal bile edemiyorum. Ve kiraz yaprağı sarmasını, patlıcanlı köfteyi, ıspanaklı kömbeyi, sıkma köfteyi Paşa’nın masasına koyduğunu aklımın ucundan bile geçiremiyorum.

Halbuki Paşa, miting meydanında, bu yemekleri öve öve yere göğe sığdıramasa, acılı ayranın nasıl serinlettiğini ballandıra ballandıra anlatsa, Malatyalıların gönlündeki yeri daha başka olurdu sanırım.

ne-inonu-ne-demirel.jpeg

Yemek konusunda çok az ipucu veren lider, Ispartalı Süleyman Demirel olmuştu. Ama usta politikacı, kimsenin kalbini kırmamak için, yemek konusunu da ortadan konuşur, Türkiye’nin dört bir yanından gelen yiyecekleri övmekle yetinirdi. Oysaki eşi Nazmiye Hanım’ın iyi bir aşçı olduğunu, yakın çevresi anlata anlata bitiremezdi.

Demirel’in, bir kebapçıda oturup kollarını sıvayarak tandır kebabını, fırın kebabını kemiklerinden sıyıra sıyıra yerken, bu yemeklerle ilgili anlattıklarını dinlemenin tadına doyum olur muydu? Bu kebaplarla ilgili kim bilir ne anıları vardı?

Veya yanında pilav eşliğinde, yatırtma yediğini, arada bir de şalgam aşını kaşıkladığını düşünebiliyor musunuz? Yanında buz gibi gül şerbetiyle hem de!

Böyle bir fotoğraf, bir iki sohbet, o dönem Isparta’sını gastronomi merkezi yapardı.

ECEVİT VE DEMLİ ÇAY

Bir İstanbul çocuğu olan Bülent ve Rahşan Ecevit çiftinin, sofrada baş başa ne yediklerine şahit olmadım. Ecevit denince aklıma hemen demli bir bardak çay gelir.

O kadar!

ecevit-ve-demli-cay.jpg

Damağının dost olduğu lezzetlerle hiç tanışamadım! Bilen varsa beri gelsin lütfen.

Bugünlere yaklaşalım biraz!

Örneğin Kayserili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le başlayalım.

Kayseri… Mutfakların her köşesinde ayrı bir lezzetin bulunduğu kent. Gül’ün sayın eşi Hayrünnisa Hanım’ın mutfak becerileri anlatıla anlatıla bitirilemiyor. Bu konuda röportaj yapmak için birçok kere başvurdum ama başarılı olamadım!

ecevit-demli-cayin-icine.jpeg

Onun yaptığı mantıyı, yağlamayı, ıspanaklı kömbeyi, sıkma köfteyi yemeyi, bu yemekler hakkında konuşmayı, Abdullah Gül’ün mutfak ile olan ilgisini uzun uzun konuşmayı çok isterdim.

Eski cumhurbaşkanının bu yemeklerle ilgili anılarını okumak, Kayserilileri çok mutlu ederdi sanırım.

ERDOĞAN VE RİZE MUTFAĞI

Günümüze biraz daha yaklaşıp Tayyip Erdoğan’ın mutfağına göz atmaya çalışalım.

Bu arada Emine Hanım’ın, usta bir aşçı olduğu konusundaki söylentileri de not etmeyi unutmayalım.

Söylenti diyorum, çünkü ben şahsen kendisini mutfakta hiç görmedim. Ama çalışmalarından yemeğe çok meraklı olduğunu görüyorum.

Erdoğan Rizelidir. Her Karadeniz çocuğu gibi hamsiyi sever. Oralara gittiğinde, biz görmesek de hamsi tavayı, hamsili pilavı iştahla yiyordur sanırım. Kahvaltıda, mısır ekmeğinin üstüne kuymağı sündürürken çekilmiş bir görüntünün, sosyal medyada olay yaratacağına inanıyorum.

Veya kuru fasulyeyi kaşıklarken, kavurmanın suyuna ekmek banarken etrafındakilere çocukluk anılarını anlatması, sempati katsayısını çok yukarılara itecektir.

erdogan-rize-mutfagi.jpg

Hele bir de annesinin yaptığı ünlü sütlaçtan, laz böreğinden bahsetmesi, bence Rize’ye yapılacak gastronomi turlarına epey faydası olacaktır.

Veya Siirtli olan Emine Hanım’ın özlemini gidermek için, koruma ordusu olmadan, Fatih’teki Kadınlar Pazarı’na gidip birlikte tandır yeseler, bu görüntüler, Batı medyasında bile ilk haberlerden olur.

Asık suratlara biraz olsun sıcak gülümsemeler oturur.

BAHÇELİ’NİN YEMEK SIRLARI

Devlet Bahçeli, yemek konusunda, ser verip sır vermeyenlerin başında geliyor.

Antika otomobillerini kullanırken veya arabesk dinlerken verdiği cömertçe görüntüleri, nedense yemek konusunda pek sergilemiyor.

Bahçeli, mutfağı lezzetlerle dolu olan kentimiz Osmaniyelidir.

Bu kadar yıldır kendisini izlerim ne etli kömbe ne teleme ne zorkun tava yediğini gördüm.

bahcelinin-yemek-sirlari.jpeg

Yakınlarında bulunanlar Bahçeli’nin tavuk doldurmasını, yüksük çorbasını, ciğer şişi çok sevdiğini söylediler. Hele Osmaniye simidine düşkünlüğünü anlata anlata bitiremediler.

Şöyle bir görüntü hayal edin:

Bahçeli bir yandan simit yiyor, bir yandan da bu simidin özelliklerini anlatıyor.

İşte bu görüntü, Bahçeli’nin sempati eğrisini, Everest Dağı’nın zirvesine kadar yükseltir.

ÖZEL’İN MANİSA KEBABI

Gelelim, teri kurumamış taze lider Özgür Özel’e.

Bildiğim kadarı ile Manisalıdır. Ama bugüne kadar ağzından Manisa kebabı hakkında bir kelime bile dökülmemiştir.

Manisa kebabı, en sevdiğim kebapların başında yer alır. Pidenin üstüne çekilmiş şiş köftelerdir. Siz, Özgür Özel’i eşiyle birlikte, ızgaraya yakın bir masada oturup kebap yerken gördünüz mü?

Ustayla et konusunda, kebap hakkında sohbet ettiğini, eşine çocukluk anılarını anlattığını, köftelerin üstüne cozurdayan tereyağından biraz daha döktürdüğüne şahit oldunuz mu.

zgur-ozel-sagdaki-adami-atma-sansimiz-olur-mu.jpg

O kısık sesiyle miting meydanlarında, Akhisar’ın köftesinden, Salihli’nin odun köftesinden, nohutlu mantıdan, Alaşehir kapamasından, Akhisar katmerinden söz ettiğini duydunuz mu?

Sözün özüne gelirsek: Bizim siyasetçiler, yemek konusuna girmekten nedense çekinirler.

Halbuki yaşam yemekle başlamıştır, bu ilişki sonsuza kadar da sürecektir.

Bilesiniz ki her şey yalan, tek gerçek yemektir.

Korkmayın, yemek konusu itibarınızı zedelemez, aksine sizi daha da sempatik yapar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Yaşin Arşivi