Ümit Sezgin
La Havle... Yazık bu takıma
Yazık oluyor bu takıma. Teknik kapasitesi ve uyumu en yüksek Fenerbahçe kadrolarından birisi. Şampiyon olmayı hak ediyor. Bilinen nedenlerle şampiyonluk kaçınca, gerisinin önemi kalmıyor, taraftar “yönetim istifa” diyor. Kim taraftarı başarıyı sadece şampiyonluğa endekslediği için eleştirebilir, haksızsınız diyebilir?
Fenerbahçe’yi “futbolu siyasileştirmekle” eleştirmek son dönemde moda oldu. Yalnız, bedava arazi almak için Murat Kurum’un İstanbul’un en büyük şansı olduğunu söyleyip yanağından makas verenler değil, bizzat sporun dibine kadar batmış siyasetçiler de Fenerbahçe’yi siyasileşmekle suçluyorlar. La Havle.
Dün 12 Mayıs’tı. Fenerbahçe tarihine, siyasetçilerin müdahalesiyle kifayetsiz muhterislerin küstahlığını tatmin için kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk binlerce Fenerbahçe taraftarın üzerine acımasızca biber gazı sıkılan, tüm stadın gaza boğulduğu, ölüm tehlikesi atlattığı gün olarak geçen 12 Mayıs… Tam 12 yıl önce yaşanan bu alçaklığı hiçbir Fenerbahçeli unutmuyor. Tıpkı 3 Temmuz kumpası gibi, tıpkı 4 Nisan suikasti gibi. Bunların hiç birinde siyasetin dahli yok, bugün Fenerbahçe işi siyasileştiriyor ha? La Havle.
Ali Koç yeniden başkan adayı, muhtemelen Aziz Yıldırım da bir biçimde karşısında olacak. Kim kazanır bilinmez ama hangisi seçilirse seçilsin, Fenerbahçe belli ki 3 Temmuzcuların, 4 Nisancıların, 12 Mayısçıların kucağına düşmeyecek. Yine ele geçiremeyecekler. Gerisi çok da önemli değil…
Tıpkı dün akşamki maç gibi. İsmail Kartal yine ilginç tercihler yapmıştı. Djiku’yu orta sahaya, Fred’in yanında 6 numaraya çekmişti, belli ki Mert Hakan ve Zajc’dan umutlu değildi. Dzeko ise yedeğe çekilmiş, Batshuayi ilk 11’e girmişti. Osterwolde ne ara iyileşti de ilk 11’e girdi o da ayrı bir efsane… Bir ihtimal İsmail Hoca yine bir sonraki maçı, Galatasaray karşılaşmasını düşünmüş, ona göre tercihte bulunmuştu. Çok sayıda kart cezası sınırındaki oyuncuyu ve İzmir bölgesi hakemlerinin varlığını göz önüne alınca belki de hak vermek gerekiyor hocaya.
Fenerbahçeli oyuncular daha maçın başında birbirlerine laf atacak kadar gergindi ya da heyecanlıydı. Çağlar, ceza sahası önünde top çıkarmaya çalışırken takımı el kol hareketleriyle geri çağırıyor, hemen akabinde Tadiç ileri çıkın diye bağırıyordu.
Önde baskı işe yaradı, ilk 15 dakikada 3 net gol kaçıran Fenerbahçe 17 dakikada Batshuayi ile golü buldu.
İlk yarının kalanında da Fenerbahçe forvetleri “kaleci Bilal’e takılma yarışı” içindeydi. 43. Dakikada bu yarışı bitiren isim Djiku oldu. Yerine sağlam bir stoper bulunursa Djiku orta sahada da başarılı olacağını bu maçta gösterdi. Attığı golde mucize adam Osterwolde’nin katkısı büyüktü. Cengiz’in yine etkisiz kaldığı oyunda Tadiç ve Syzmanski usta paslarıyla dikkat çekti.
İkinci yarıda değişen bir şey olmadı. Yine forvetler gol kaçırırken, Syzmanski’nin nefis asistiyle Çağlar bile gol atmayı başardı. Becao’nun gördüğü kartla haftaya cezalı duruma düşmesi İsmail Kartal’ın korktuğunun başına gelmesiydi. Gördüğü karta ise “şanssızlık” dışında söylenebilecek bir şey yok. Aslında orta hakem Direnç Tonusluoğlu’nun yönetimi de şaşırtacak kadar soğukkanlıydı.
İnsan üzülüyor bu takıma. Fenerbahçe tarihinin teknik kapasitesi ve uyumu en yüksek kadrolarından birisi belki de birincisi. Şampiyon olmayı gerçekten hak eden bir takım. Herkesin malumu sebeplerle şampiyonluk kaçınca, elde edilen başarıların hiçbir önemi kalmıyor. O nedenle 3-0’lık galibiyete rağmen taraftar “yönetim istifa” diye bağırıyor. Yılların özlemi göz önüne alınırsa, kim taraftarı başarıyı sadece şampiyonluğa endekslediği için eleştirebilir, haksızsınız diyebilir?