İşsizlik Tek Hanede Kalıcı Mı?

TÜİK verilerine göre, 2023 Aralık ayında Hane Halkı İş Gücü Araştırması sonuçlarına göre işsizlik oranı ise 0,1 puan azalarak yüzde 8,8 seviyesinde gerçekleşti. Oran erkeklerde yüzde 7,1 iken kadınlarda yüzde 12 olarak tahmin edildi. Bu bağlamda işsizlik oranının 8 aydır tek haneli seviyelerde kaldığı ancak rakamın genel trendi çok fazla değiştiren bir eğilime sahip olmadığı söylenebilir. Elbette ki önemli olan geniş tanımlı işsizlik. Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel iş gücü ve işsizlerden oluşan geniş tanımlı işsizlik (atıl iş gücü) oranının da 2023 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre 2,1 puan artarak yüzde 24,7 gelmesi bu alanda da bir iyileşme olmadığını gösterdi. İstihdam oranının ise 0,6 puan artarak yüzde 48,8’e geldiği ve oranın erkeklerde yüzde 66,1 iken kadınlarda yüzde 31,9 olarak gerçekleştiği belirtildi.

Mevsim etkisinden arındırılmış iş gücüne katılma oranı ise yüzde 53,5 olurken oranın erkeklerde yüzde 71,1, kadınlarda ise yüzde 36,3 olduğu tahmin edildi.

Görüldüğü üzere işsizlik oranında erkeklerin önünde yer alan kadınların istihdamda geride kaldığı gerçeği yine karşımıza çıkıyor. İşgücüne katılımın geçmiş aylara oranla artması ise aslında yoksullaşma nedeniyle geçinme zorunluluğu ve kadınların düşük ücretle çalışmayı kabul etmesinin bir yansıması olarak yorumlanabilir. Ancak düşük ücretle çalışmayı kabul eden kadınların prim ödeme gücüne sahip olamaması nedeniyle sosyal sigorta sisteminde de yer alması engellenmiş oluyor. Doğal olarak kadınlar sosyal hizmetler ve yardımlarla desteklenmeye mahkûm bırakılıyor. Bu bağlamda kadınların düşük ücretle emek piyasasına dâhil olması biçilen geleneksel rolden dolayı çalışmasının engellenmesi nedeniyle karşı karşıya kaldığı ekonomik şiddetin, aile içi mikro düzlemden makro düzleme taşınmasına neden oluyor. Ayrıca tüm bunlar ekonomik şiddetle kuşatılmış kadınların bu süreci tersine çevirmekte yaşayacağı zorlukları bir kez daha gözler önüne seriyor ve Türkiye’de kadınların emek piyasasında karşılaştığı sorunların çözülmesi konusunda hâlâ zafiyet olduğunu ortaya koyuyor.

Hiç kuşku yok ki genç işsizliği de ülkemiz açısından çok önemli. Genç nüfusta mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranının yüzde 15,5 olduğu ve bu oranın erkeklerde yüzde 11,5, kadınlarda ise yüzde 22,8 olarak tahmin edildiği görüldü. Kronik bir makroekonomik sorunumuz olan genç işsizliği özellikle pandemi sonrasında daha belirgin bir hale geldi. Ülkemizde her dört gençten birinin işsiz olması nedeniyle gençlerin iş edinme konusundaki umutlarının giderek azalması, doğal olarak beyin göçüne de yöneltiyor. Yıllardır övündüğümüz ve emek piyasasında karşılaştırmalı bir üstünlük olarak gördüğümüz gençler ülkeyi terk ediyor. Ayrıca içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar dikkate alındığında işsiz kalmak, düzenli bir gelirden yoksun olmak anlamına da geldiği için yoksulluk tehdidiyle de karşı karşıya kalınıyor. Hal böyle iken diğer sorunların gerisinde tutulan aslında gölge bir tehdit olan işsizlik yüksek enflasyonun yol açtığı yoksulluk sorununun daha büyümesine ve görünürlüğünün artmasına yol açıyor. 

 

Nitekim TÜRK-İŞ Araştırmasının 2024 Ocak ayı sonucuna göre, dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcamalarını kapsayan açlık sınırı 15.048,89 TL’ye yükseldi. Aynı ailenin, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 49.019,19 TL’ye ulaştığı belirtildi. Bu bağlamda sadece işsizler değil iş sahibi olanların da ücretlerindeki yetersizlik ve milli gelirden aldıkları pay göz önüne alındığında toplumun her kesiminde yaşanılan (kadın, genç vd.) yoksulluğu çözmek bu politikalarla pek mümkün görünmüyor.

Haziran ayından beri ekonomi politikasında rasyonele dönüş bağlamında sıkı para politikası uygulanıyor. Bu politikanın bozulan enflasyon beklentisi ve bu beklentinin iyi yönetilememesi nedeniyle enflasyon üzerindeki etkisi henüz görülmemekle birlikte, işgücü piyasasına da etkisinin gecikmeli yansıması söz konusu. Çünkü faiz artışından dolayı kredi kullanım koşullarının güçleşmesi,  finansman maliyetlerinin artması şüphesiz işsizlik oranını artış yönünde baskılıyor. Bu durumu ancak istihdam yaratan bir büyüme tersine çevirebilir. Öte yandan asgari ücrete yapılan yüzde 49’luk zam gerekçe gösterilerek özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin işçi maliyetlerini kısma zorunluğunu dile getirmeleri önümüzdeki aylarda işsizliğin çift haneye ulaşmasına neden olmakla kalmayıp emekçiyi yaşadığı yoksullukla baş edebilmek için her türlü koşulda (kayıt dışı) çalışmaya da zorlayacak zemini oluşturuyor. Yani kısa vadede işsizlik sorununu çözmek pek mümkün görünmüyor.  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi