İliç’te Kuşlar Uçmuyor

"Kuş ölür sen uçuşu hatırla”, Füruğ Ferruhzad’ın en güzel şiirlerindendir.

Erzincan İliç'te maden faciasının ardından siyanür havzasında çok sayıda ölü kuş görüntülenmiş. Nereden bilsin kuşlar? Uçarak geliyor, o siyanürle zehirlenmiş devasa alanın üzerine denk gelince önce baygınlık geçirip düşüyor sonra saatlerce çırpınarak ölüyorlarmış...

Hele de küçük kuşlar hiç dayanamıyormuş, şahit olanlar içi burkularak anlatıyor.

Yeraltında, yeryüzünde ve gökyüzünde, her alanda can alan bu cehennemi örtebileceklerini sananlar, kuş mezarlığı görüntüsünü kapatmak için üzerine naylon poşet örtmüşler.

Naylon poşet uygarlığı.

Tam da duruma uygun hareket. Felaketin sorumluları, şimdiye kadar her şeyi naylonla örtmüş zaten. Şimdi yırtıla yırtıla gelen faciayla, o bütün suçlar zincirini açığa çıkardı.

Defalarca uyarıya rağmen olumlu ÇED raporları, bu raporları yazanların aynı zamanda şirkette yönetici oluşu, gözü doymaz bir kapasite artışı, rüşvetler, vergi indirimleri ve yargı dâhil bütün idari mekanizmalarının şirketin vahşi madenciliğine göz yummasının örtüsü kalktı.

Ama o zehirli toprağın altında canlarımız kaldı.

*

“Hareket yaklaşık 200 metre yüksekliğe sahip bir yamaç boyunca oldu. Kayan kütlenin toplam hacminin şimdilik 10 milyon metreküp olduğu hesaplanıyor”. Söyleyen İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya.

"Elimizde bir imkan olsa ve bugün kaldırmaya kalksak en az 400 bin kamyona ihtiyaç var". Söyleyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar.

Bağlı oldukları partileri ise bu felakette büyük payı olan eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’u İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı ile ödüllendirdi. Merak ediyoruz, bu konuda da söyleyecek bir sözleri var mı acaba?

Facianın büyüklüğü bu düzeyde ve madenin risklerine karşı uyaranlar değil, hepimizin güvenliğinden sorumlu olan resmi makamlar hem bu açıklamaları yapıyor hem de bir ülke kadar büyük ve kompleks şehrimiz İstanbul’un sayısız resmi makamına başkan olarak bu suçta imzası olan ismi öneriyorlar. Tarihte buna benzer bir olay vuku bulmuş mudur? Birisi anlatsa inanmakta zorlanırız. Üstelik bu felaket sadece hacmen yaşanmazken. Kayan devasa hacim toprak değil, siyanürle zehirlenmiş bir atık. Yeraltını, yeryüzünü, gökyüzünü zehirliyor ve ardından neler olacak şu an tam bilmiyoruz. Ama İliç’in ardından, daha 9 işçimiz için merakla haber beklerken, başka can pazarı haberlerini öğreniyoruz. Marmara Denizi açıklarında batan kargo gemisinin 6 mürettebatından sadece birisinin cenazesine ulaşılabildi, bir de boş bir kurtarma botuna.

*

Emekçilerin payına açlık sınırında yaşamalarına yetecek ücretle çalışmak ve ölmek düşüyor.

Çünkü bütün bunlar bir “kader planı” ile kolayca açıklanıyor. “Fıtrat” böyle. “Maşallah” hemen yardıma koşuyor yetkililer, ne gerekirse yapıyorlar. “İnşallah” bir daha olmaz…

Tam da yıllardır kadınlara denildiği gibi ve kadın cinayetlerine giden yolun çok benzer ihmallerle örüldüğü gibi.

Bütün bu göz göre göre gelen felaketlerin ortasında, kadınların şiddet karşısında nasıl yalnız bırakıldığı unutulmasın. Aynı kaynaktan besleniyorlar; devlet kadınları korumuyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun bu hafta yayınladığı 2024 yılı Ocak ayı Başvuru Karşılama Raporu bu gerçeği bir kez daha belgeledi.  Platform, yıllardır şiddet tehdidi altındaki kadınların korunması için mücadele ederken, pandemi döneminde oluşan ihtiyaç ile yeni bir destek hattı da kurdu; 0212-9124243 numaralı telefon hattı ile aldığı başvuru verilerini değerlendiren raporlar yayınlıyor. Son rapor gösteriyor ki;

  • Uğradıkları şiddetin ardından kamu kurumlarına başvuran kadınlar, bu kurumlardaki yetkililer tarafından hak ihlaline uğrayabiliyor. Başvuran kadınların %20’si başvurdukları kamu görevlileri tarafından haklarını kullanmalarının engellendiğini söylüyor. En çok hak ihlali yapan kamu görevlisinin ise %40 oranı ile kolluk kuvvetleri olduğunu, bunu mahkeme, savcılık, Aile Bakanlığı birimlerinin izlediğini görüyoruz. Kadınların ifade ettiği, polisin kadınların şikayetlerini almaması, 6284 koruma kararını faile geç tebliğ etmesi, Aile Bakanlığı birimleri olan ŞÖNİM’ler tarafından sığınma evlerine kabulünün zorlaştırılması ve benzeri örnekler, yasada sorumlu tutulan kurumların birinden birinin bile düzgün işlemediğini ortaya koyuyor. Durumun mantıki sonucu olarak kadınlar zarar görüyorlar ama bu aşamada da cezasızlık devam ediyor. Raporda, şiddet suçlarında cezanın paraya çevrilmesi, savcıların somut delillere rağmen şiddet dosyasına takipsizlik kararı vermesi gibi adalet mekanizmasındaki uygulamaların şiddet faillerini cesaretlendirdiğini ortaya koyan birçok örnek yer alıyor.
  • Kadınlar en sık psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalıyor. Bunu sırayla cinsel şiddet, dijital şiddet, kadın cinayeti, şüpheli ölüm, çocuk istismarı ve ekonomik şiddet izliyor. Ekonomik destek talebinin giderek arttığını, kriz koşullarının kadınları giderek daha çok etkilediğini görüyoruz.
  • Şiddet faillerinin ise %42 oranı ile en sık evli olunan erkek olması, bunu boşanılan ya da eskiden birlikte olunan erkeğin izlemesi, “sıcak yuva masalını” bir kez daha kanıtlıyor.
  • Raporda en önemli verilerden biri, şiddete tanık olanların, yani üçüncü tarafların platforma başvurması. Toplum kadınların hayatına sahip çıkıyor ve şiddetin üstüne gidilmesini istiyor. Hatta polislerin keyfi uygulamaları olduğunu ve bu durumun kadınlara zarar verdiğini ifade ederek, sorunun duyurulması talebiyle başvuran bir polis memuru da var.

İşte bunlar da iyi haber. Kadınların haklı mücadelesi kabul gördü ve toplumsallaştı.

Bugün bu toplumsal mücadelenin, ihmalleri önlemek ve haklarımızı korumak için verilmesi gerekli zamanlardayız. Maden kazaları, depremler, temel haklardan uzaklaşılan her durumda yaşanan tüm kayıplar durdurulabilir. Onları durduracak mekanizmalar yok edilmediği sürece.

Bir gecede anayasaya aykırı biçimde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, Platform raporundaki tüm ihmallerin esas zeminidir.

Yaşadığımız tüm hak ihlallerinde anayasal işleyişin bozulmaya çalışılması esas zemindir. Bakın, Gökçer Tahincioğlu’nun T24’te yer alan 14 Şubat 2024 tarihli haberine göre Anayasa Mahkemesi’nin Erzincan İliç’teki madenle ilgili de, başvuruya geçtiğimiz Kasım ayında, “hak ihlali ve yeniden yargılama” kararı verdiği ortaya çıktı. Bütün gelişmeler, anayasa ve AYM ile neden bu denli uğraştıklarını ve kadınların verdiği anayasa mücadelesinin nasıl da herkes için olduğunu bir kez daha doğruluyor.

İliç’te göçük altında kalmış kardeşini bekleyen bir yurttaşımızın, ona soru soran haberciye dediği gibi “hepsi bizim kardeşimiz” diyor kadınlar.

Herkes için anayasa mücadelemize devam edeceğiz, kuşlar her yerde güvenle uçacak…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gülsüm Kav Arşivi