Begüm Erdoğan
İkinci çeyrek raporu
Platformlarda izleyebileceğiniz çok konuşulan, çok izlenen diziler hakkında sohbet edelim isterim. Mart ayının sonunda “ilk çeyrek raporu” dediğim yazıyla başlamıştık, yılı yarılarken “ikinci çeyrek raporu”yla karşınızdayım. Öncelikle zaten bahsettiğimiz bazı yapımları hatırlayalım.
Geçen hafta “The Boys” ve “Bridgerton”dan bahsettik, “butcherton” da denilen bu ikili, Barbie ve Oppenheimer’ın yaza damga vurmasını anımsatıyor ve bu iki dizi yaz sezonuna heyecan katıyor. Mart ayındaki yazımda, senenin yıldızlarından gibi gördüğüm Disney+ dizisi “Shogun”dan bahsetmiştim. “Shogun” hala senenin yıldızlarından olacak gibi görünüyor. “Baby Reindeer” ve “Eric”, Netflix’in psikolojik gerilimli çalışmaları olarak öne çıkıyor. “Baby Reindeer” hakkında şöyle bir gelişme daha olmuş, dizide işlenen sapık/takipçi Martha olduğunu iddia eden bir kadın, kendisini karalayan bir hikaye sunduğu için Netflix’e dava açmış. Karalama, ihmalkarlık ve yaşadığı manevi zararlar için 170 milyon dolarlık bir tazminat istemiş. Tabii dizideki hikayenin gerçeği yansıtmadığını da iddia ediyor. Şüphesiz bu Netflix’in göze aldığı bir zarardır diye tahmin ediyorum. Bunlar dışında konuşmadığımız diğer dizilerse şöyle:
- House of the dragon (2. Sezon) (Blutv)
Targaryen soyunun çok güçlü olduğu senelerde, aile içerisinde geçen “taht oyunlarını” anlatan bir dizi var karşımızda. Khaleesi’nin soyunun kudretli ateş püskürten ejderhalarının, kan ve ihtirasın hikayesi anlatılıyor bu sefer. Orijinali kadar iyi mi bu bir tartışma konusu olabilir ama yine de iyi ve özenli bir dizi olduğunu düşünüyorum. Rhaneyra Targeryen (Emma D'arcy) ve Alicent Hightower’ı (Olivia Cooke) karşı karşıya konumlandıran bu yeni sezonuyla dizi, Game of Thrones evrenini özleyenler için güzel bir tercih olacaktır. HBO yapımı dizisinin ikinci sezonundan henüz sadece iki bölüm yayınlandı. Haftalık çıkmaya devam edecek ve Ağustos başına kadar sezon tamamlanacak.
- Fallout (Yeni dizi) (Amazon Video prime)
Aynı isimli sevilen video oyunu serisinden uyarlanan dizi, bir nükleer felaketten sonra insanlığın sığındığı yeraltı komünlerinden birinde başlar. Bir tür “varlık sahibi olanlar ve olmayanlar” ayrımının olduğu evrende komünlerin dışıysa tekinsiz, yabani ve tehlikeli bir dünyadır. Şahsen ben Fallout oyunlarını oynamadım ama izlerken aynı “The Last of Us”ta olduğu gibi bunun eksikliğini çekmedim. İlgiyi tutarlı bir şekilde ayakta tutmayı başaran, heyecanlı ve düşündürücü yanları da olan bu diziyi keyifle izledim. Ancak sevilen video oyununun fanlarının da diziden mutlu olduğunu okudum. Dizi zaten şimdiden son senelerde çıkan harika video oyunu adaptasyonları listesinde yerini almışa benziyor.
- Prens (2. Sezon) (Blutv)
Prens çok ilginç bir yapım, yerli bir dönem komedi dizisi. Benzeri pek olmayan, tarihi ve siyasi esprilerin havalarda uçuştuğu “neden daha önce izlemedim?” dedirten bir yapım. Başrolde Giray Altınok şımarık, ailesinin ad koymaya bile tenezzül etmediği, pek sevilmeyen bir prensi canlandırıyor. “Bongomia” ülkesinde geçen, bazı karanlık güç oyunlarını da görüyoruz ancak mizahı hiç azalmıyor dizinin. Henüz ikinci sezonu izleme şansım olmadı ama dizinin daha çok konuşulmasının kesinlikle gerekli olduğu kanısındayım. “Kaptan Vahşi Kelebek” şarkısını dinleyerek siz de yeni sezon için heyecanlanabilirsiniz değerli okurlar.
- The Bear (3. Sezon) (Disney+)
Üçüncü sezonu yeni çıkan diziden daha önce ödül sezonunda ziyadesiyle bahsetmiştik aslında. Lüks gastronomi dünyasından, ailesinde yaşanan bir ölüm sebebiyle Chicago’daki aile sandviççisine dönen şef Carmy’nin hikayesini izliyoruz. Carmy, kendine has karakterlere sahip çalışanlarıyla, restoranı tutundurmaya ve bu sırada kendi acısıyla da başa çıkmaya çalışıyor. Ödülden ödüle koşan dizinin özellikle ilk sezonu hepimizin duygu dünyasında yer edinebilecek türden müthiş bir iş. İkinci sezonu da bunu takip eden bir heyecanla seyretmiştik fakat yeni çıkan üçüncü sezondan itibaren “biraz tökezliyor mu?” diye sormamıza sebep oluyor sanki. Umuyoruz ki sevdiğimiz bu dizi en kısa sürede toparlayıverir.
- Kübra (2. Sezon) (Netflix)
Bu yerli yapım da bu ayın başında kısa bir aradan sonra ekranlara geri döndü. Çağatay Ulusoy'un canlandırdığı Gökhan, geleceği öngören bazı mesajlar alır. Hem de telefonunda bir uygulamadan. Takip eden olaylarla çevresinde insanlar toplanmaya başlar ama aynı zamanda güçlü insanları rahatsız etmiştir. Konu bakımından şaşırtıcı detaylara yer vermeden bu şekilde anlatabiliyorum diziyi. Fakat söylemek lazım, dizi son senelerde çıkan Türk dizileri arasında daha ilginç bir konusu olan cesur bir yapım. Sekiz bölümlük sezonlar çok rahat üç ya da dört bölüme indirilebilecek olsa da ilginç bir şey izlemek isteyenler için iyi bir tercih. Yerli yapım olması da cabası.
- X-Men'97 (Yeni dizi) (Disney+)
Bu dizi çıkacağı için öyle heyecanlanmıştım ki sizler için bir "Nostalji Haftası" hazırlamıştım, hatırlar mısınız? Dizi çıktıktan sonra da kesinlikle yarı yolda bırakmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Onlara düşmanca yaklaşan ve şeytani laftalar üreten bir dünyada mutanların sığınağı olan bir okuldur X-Men. 1990'larda çıkan animasyonun bıraktığı yerden devam ediyoruz. Charles Xavier hayatını kaybetmiştir ve okul hamile olan Jean Grey ve Cyclops tarafından yönetilmektedir. Xavier'ın ölümü mutantlar için daha huzurlu bir ortam oluşturmak için tohum atmış olsa da daha kat edilmesi gereken yol uzundur. Takım ilk bölümde Charles'ın vasiyetinde okulun başına en büyük düşmanı Magneto'nun geçmesini vasiyet ettiğini öğrenir. İşte böyle değişik bir noktadan başlıyor dizi ve çizimleri ve tarzıyla kusursuz bir devamlılık oluşturuyor orijinaliyle. Orijinalini izleyip sevmiş olanların kesinlikle kaçırmaması geren bir yapım.