Hayırsızada Sürgünü! Bilin ki bu sefer başaramayacaksınız…

Daha önce de denemişlerdi.

Sene 1910. Gece saatlerinde sokaklarda gezen bir İngiliz vatandaşına köpeklerin saldırmasını bahane eden Osmanlı Hükümeti bütün sokak köpeklerinin toplatılmasına karar verir. Oysaki bugüne dek köpekler ve halk o güne dek uyum için yaşayagelmiştir. Her sokağın köpeği vardır, sokak sakinleri onları besler, doğum yapacakları zaman ot ve samandan döşek hazırlar; köpekler de onlara arkadaşlık eder, yabancılardan, hırsızlardan korur. Köpekler İstanbul hayatının o kadar içindedir ki, şehre gelen pek çok Avrupalı yazar ve gazeteci halkın köpek sevgisini, köpeklerin mahalle hayatındaki yerini hayret ve hayranlıkla anlatır.

resim2.jpg
Köpeklerin toplanması, 1910

İngiliz vatandaşına saldırılması bahanedir, hükümetin niyeti başkadır aslında. Fransa, kimya ve gıda sanayinde denek olarak kullanmak üzere çok sayıda sokak köpeği satın almayı teklif etmiştir. Osmanlı Hükümeti, hem sokakları köpeklerden temizleyerek “Avrupaileşmek” hem de bu işten para kazanmak için üstüne atlamıştır bu teklifin.

Köpeklerin toplanmasına başlansa da mahalle halkı direnir ve köpekleri teslim etmez, pek çok yerde halk ve görevliler arasında itiş kakış yaşanır. Hükümet bunun üzerine bu işi serserilere havale ederek, getirilen her köpek için birkaç kuruş ödemeyi vaat eder onlara. Bunların topladığı binlerce köpek gemiyle Fransa’ya gönderilmek üzere Tophane’de rıhtımda bekletilirken halk baskın verir ve köpekleri kurtararak serbest bırakır.

Hükümet bu kez köpek toplama işini daha sıkı tutmaya karar verir; kısa sürede 80 bin köpek toplanır Tophane’de. Halkın yine köpekleri kurtarmaması için bu kez başlarına asker de dikilir. Fakat Fransa’dan bir türlü köpeklerin gemiye yüklenmesi talimatı gelmez. Köpeklerin zapt edilmesi sorun olmaya başlamıştır. Hükümet fiyatı indirmeyi önerse de Fransa’dan yine olumlu bir yanıt gelmeyince bu kez köpekleri parasız vermeyi teklif eder. Yine bir yanıt alamazlar.

resim4.png
Tophane,1910

Köpekleri Tophane’de daha uzun süre bekletme olanağı kalmamıştır artık. Şimdiki bozuntuları gibi Osmanlı da şefkatiyle tanınan bir yönetim değildir ama 80 bin köpeği orada öldürmenin halkı galeyana getireceği bilindiği için hepsi Sivriada’ya nakledilir. Bu arada Hükümet hala Fransa’dan olumlu bir yanıt almayı ummaktadır. O yüzden, ölmemeleri için adada bir süre bakılsa da, Fransa anlaşmayı feshettiğini ve köpekleri almayacağını bildirince köpekler adada kaderine terk edilir.

[Kimileri, dine göre öldürmenin günah olacağı gerekçesiyle köpeklerin can çekişerek ölmeleri için adaya atıldığını anlatır ki, muhtemelen doğrudur.]

Adadaki tek -kireçli- su kaynağını bulan ve hayatta kalmaya çalışan köpeklerin çığlıkları Anadolu Yakası sahillerden bile duyulmaktadır. Halk, tanık olduğu bu katliamdan dolayı çok çaresiz ve üzgündür. Bir kısım halk kayıklarla adaya yiyecek ve su taşısa da elbette yeterli gelmez. Açlıktan, ölen diğer köpekleri yemeye başlamıştır zavallılar. Köpek ölülerinin kokusu rüzgarla sahile kadar ulaşmaktadır, hatta derler ki bu koku birkaç yıl boyunca tüm Anadolu Yakası sahiline siner, hatta kimilerinin o birkaç yıl boyunca, o dönem sayfiye yeri olan sahildeki evlerini kapattığı söylenir.

[Katliamın tanıklarından Fransız yazar Robert Gillon, anılarında şöyle anlatır: “Kıyıdaki çakıllı kumsal üzerinde birbirlerini ezercesine itişip kakışarak koşuşuyorlar, etlerinden et kopartılıyormuş gibi havlıyor, uluyor, haykırıyorlardı!

Bir ara garip bir şey oldu. Köpeklerden biri cesaretle denize atlayarak bize doğru yüzmeye başladı. Biz de bu cesaretini, onu istimbota almakla mükâfatlandırdık.

Ona teneke bir kap içinde biraz su verdik. Haftalardan beri kireçli sudan başkasını içmemiş olan zavallı hayvan, verdiğimiz suyu kana kana içti. Onu gören bir başkası da bulunduğu kayalıktan kendini denize attıysa da bize kadar yüzemedi. Buralarda sular çok kuvvetliydi, akıntıyla birlikte sürüklendi, gitti.”]

resim3.jpg
Hayırsız Ada,1910

Pek çok kişi, öldürülen köpeklerin ahının çıkacağını, bu yüzden başlarına büyük felaketler geleceğini düşünür sonrasında. Batıl inançtır tabii ama düşündükleri çıkar, 1912’de 7.3 büyüklüğünde büyük bir depremle sarsılır İstanbul ve Trakya. Çoğu kişi bunu köpek katliamına bağlar; hemen sonraki Balkan Savaşı’nda uğranılan yenilgiler ve toprak kayıpları da buna yorulur.

Sivriada’nın adı çoktan Hayırsızada’ya dönmüştür.

Canlı olan, güzel olan her şeye düşmansınız. Ormanlarımızı, zeytinliklerimizi, göllerimizi, yaylalarımızı, ırmaklarımızı, sahillerimizi ve dağlarımızı talan ettiniz, Gezi’de çocuklarımızı öldürdünüz, engel olamadık. Bundan cesaret alarak dostlarımızı, can yoldaşlarımızı da öldürmeye kalkışıyorsunuz.

Bilin ki bu sefer başaramayacaksınız…

resim1-001.jpg

(Not: Merve Akşit’in makalesinden ve HAYTAB’ın yazısından çok yararlandım, teşekkür ederim.

https://listelist.com/hayirsiz-ada-sivriada/

https://www.haytap.org/tr/goezyalarnza-hakim-olamayacanz-gercek-bir-suerguen-18-maddede-hayrsz-ada-katliam)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi

Ether

18 Ağustos 2024 Pazar 07:00