Uğur Temel
Hatıran yeter
Başlık, son dönemde dillerinize pelesenk (sık sık tekrarlanan) şarkının adı. 1970’lerin sonu 80’lerin başında, daha iyi ekonomik şartlar uğruna “taşı toprağı altın” büyükşehirlere doğru gerçekleşen iç göçün daha da artması ve şehirlileşmenin yarattığı sıkıntılar, melez bir müzik bir türü olan arabeskin iyice patlamasına neden oldu. Konunun sosyolojik incelemesine tez yazılır o ayrı. 1981’de Ahmet Selçuk İlkan’ın sözlerine Ferdi Tayfur beste yapınca bu şarkı bir hayli popüler oluvermişti. Şimdilerde gerek televizyon dizilerinde gerekse parti kongrelerinde bir hayli duyar olduk. Dün akşam da Trabzon Akyazı Şenol Güneş Spor Kompleksi Papara Park Stadı’nda Trabzonspor’un 2,01’lik santraforu Onuachu sayesinde, yine dillere dolandı.
Çok garip bir maç oldu dün akşam. Gaziantep bıçak ucunda çıktı sahaya. Mutlak kazanması gerekiyor ki, bu akşam oynanacak Karagümrük – Antalya maçının sonucuna göre, bir parça nefes alabilsin… Trabzonspor ise, “bir şekilde kazanılan” Türkiye Kupası yarı final maçından geri gelememiş… Maç başlar başlamaz Antep skoru ilk yirmi dakika içinde, iki golle ve çok da zorlanmadan aldı. Oyunun hakimiydi. İkinci yarıda ise çok farklı bir Trabzonspor vardı. Ocak ayından bu yana Trabzonspor formasıyla golü olmayan Paul Onuachu’nun, (gerek Afrika Kupası’na gitmesi gerek sakatlıklar sebebiyle) mükemmel oyunu Trabzon’da geceyi aydınlığa çevirdi. Demek ki; hatırası bile yetiyormuş…
Evet; Trabzonspor ikinci yarıda çok iyiydi, evet takım çok iyi mücadele etti, evet bir karakter sergiledi, evet iki farklı mağlubiyetten, iki farklı galibiyete maç evrildi… Bunların hepsine varım da, rakip Barcelona veya Manchester City falan değildi… Dün akşam Trabzonspor’un rakibi; kümede kalma mücadelesi veren Gaziantep idi. Küçümsemiyorum, yanlış anlaşılmasın sakın. Antep takımı öne geçtiği çoğu maçtan mağlup ayrılan bir takım. Sezon başından bu yana bir türlü “dikiş” tutmuyor. O yüzden bu “muhteşem!” geri dönüşü değil de Trabzonspor’un nasıl iki farklı geriye düştüğüne odaklanmak daha doğru olur:
1-) Nasıl olsa kazanırız düşüncesi: Ligin bitimine dört hafta kala, bu düşünce sıkıntı yaratır. Herkes can derdinde, yerini sağlamlaştırmaya çalışıyor. Üstelik her takım Gaziantep kadar kırılgan olmaz.
2-) Yanlış diziliş: Her hafta yazmaktan ben bıktım, Abdullah Hoca Mendy’i stoper oynatmaktan bıkmadı… Elinde stoper varken, niçin orta sahadan takımı çıkaracak oyuncunu defans bloğuna gömüyorsun hocam?
3-) Mental yorgunluk ve hedefsizlik: Trabzonspor’un üçüncülüğü neredeyse garanti gibi. Takım zaten hedefinin Türkiye Kupası’nı kazanmak olduğunu deklare edip, ligin bitmesini bekliyor. Ancak buradaki en büyük tehlike, kupanın kazanılmamış olması… Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olmak var, ligin sonunda.
İyi bir oyunla geriden gelip, dört gol atmak ve iki farklı kazanmak elbette güzel… Ancak yukarıda yazdığım gibi, rakibe bağlı.
Özetle; Onuachu gol atmayı hatırladı ve bunun “hatırası” bile yetti. Umarım hep hatırlar. Yolu, araba devrilmeden göstermek önemli, devrildikten sonra gösteren çok olur…