Cengiz Erdil
Dramatik bir Söke Ovası öyküsü
Aydın’ın Söke Ovası’ndan ne zaman bir çevre felaketi haberini duysam, Hollandalı tarım uzmanının şu sözleri aklıma gelir; “Eğer bizde böyle bir ova olsaydı, üç Hollanda’yı daha beslerdik.”
Türkiye’de ilk makinalı tarımın yapıldığı ovalardan biridir Söke Ovası. Pamuk diyarıydı bir zamanlar… Dünyanın en kaliteli pamuğunun elde edildiği ovaydı. Osmanlı zamanında, emperyalistlerin buranın inciri ve pamuğu için demiryolu döşediği biliniyor.
OVADA KAĞIT FABRİKASI
Uzmanlara göre, bereketli ovaya zaten yıllar önce dikilen çimento fabrikası büyük bir hataydı. Şimdi başı jeotermal santrallerle dertte. Hava ve toprak kirleniyor, su kaynakları tükeniyor.
Bunlar yetmezmiş gibi Söke Ovası’na bilim insanlarının, çiftçilerin ve çevrecilerin karşı çıkmalarına rağmen kağıt fabrikası kurdular.
Üç yıl önce bu tesise karşı verilen hukuk mücadelesini köşemizde yayınlamıştık.
Tesisin devasa arazisinde temmuz sıcaklarının kavurduğu günlerde, bölgede şimdiye kadar görülmemiş bir yangın çıktı, Söke Ovası’nın gecesi beş gün boyunca gündüz gibi aydınlandı. Yeni üretime geçen fabrikada ufak tefek yangınlar çıkmış büyümeden söndürülmüştü. Ancak son çıkan yangına neredeyse tüm Ege illerinin itfaiye teşkilatları müdahale etti.
Beş gün içinde 150 bin tondan fazla atık kağıt cayır cayır yandı, tarım arazileri küle boğuldu.
Yunanistan’ın da atık kağıtları bu fabrikada işleniyordu. Yani pamuk ithal ettiğimiz Yunanistan’dan atık kağıt da alıyorduk.
SÖKE’NİN SUYU TÜKENİYOR
Çevre ve doğa koruma derneklerinin bu fabrikaya itirazı ovanın suyundan kaynaklanıyordu. Bilindiği üzere kağıt üretiminde su kullanımı çok fazla. Söke Ovası’nın suyu zaten giderek azalıyor. Büyük Menderes Nehri’nde sanayi ve kentsel atıkların önü alınamıyor. Bu fabrikayla ovanın suyu daha da tükenecekti. Tabii bu itiraza kulaklar tıkalıydı. Fabrika iki yıl önce devlet erkanının katıldığı görkemli bir törenle açıldı.
Fabrikanın üretimi için günlük su ihtiyacı 40-50 bin metreküpü buluyordu. Söke Ovası’nda tarım yıllardır yanlış planlamalarla giderek azalıyor, suyu yerin altında çevirmesi gereken jeotermal santraller, atık sularını ova topraklarının üzerine salıyor. Dünyanın en bereketli ovalarından biri elimizden kayıp gidiyor.
Peki; su bittiği, atık kağıt gelmediği zaman ne olacak? Fabrikanın kapısına zorunlu olarak kilit vurulacak. Ortada adeta çekirge istilasına uğramış topraklar kalacak. (Bir açıklama yok ama yangın bu işi hızlandırmış olabilir)
Kimsenin kağıt fabrikasına karşı çıktığı yok. “Söke Ovası’ndan başka yer mi bulamadınız?” sorusunu soruyorum sadece. AKP çok değil 15 yıl içinde devlete ait kağıt fabrikalarını ve arazilerini yok pahasına elden çıkardı. Kağıt ithal eder ülke konumuna geldik.
Sanayi bir planlama ve uzmanlık işi, öyle masa başında, ahbap çavuş ilişkileriyle olmuyor bu işler. Ama ‘planlama’ deyince tüyleri diken diken olan vahşi bir kapitalist anlayış var karşımızda.