Çekiçli kadın: Florence Nightingale

Onu “Lambalı Kadın” (Lady with the Lamp) olarak tanıyoruz. Oysa o lambalı mambalı değil “çekiçli kadın” olarak biliniyordu. Kırım Savaşı esnasında Üsküdar’da lağımın üzerine kurulmuş pis hastaneyi adam etmeye çalışıp İngiliz askerleri tarafından kilit altında tutulan yetersiz tıbbi malzemelere ulaşmaya çalışırken, kapıyı bir çekiçle indirmiş ve acilen ihtiyaç duyduğu malzemeleri alabilme cesareti göstermiş bir kadındı. O yüzden de ona “çekiçli kadın” demeye başladılar. Fakat “çekiçli kadın” kulağa hiç de kadınsı gelmiyordu. Dolayısıyla 1913 yılında The Times gazetesinde onunla ilgili uzunca bir makale kaleme alan William Russell, onun için Longfellow’un şiirinden esinlenerek, “Lady with the Lamp” lakabını kullandı… Ve görüldüğü üzere bu yapıştı. Kimden bahsettiğimi tahmin etmişinizdir: çekiçli kadınımız modern hemşireliğin kurucusu, hayata bugün gözlerini açmış olan Florence Nightingale’den başkası değil.

Florence ismini dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan doğduğu Floransa’dan aldı. (Ablası Frances Parthenope de adını doğduğu ada olan Napoli’ye yakın Pathenope adasından aldığına göre kızlara coğrafi isim vermek aile geleneği olmuştu). Çok varlıklı liberal bir tüccar ailesine 12 Mayıs 1820 yılında doğan Florence, bir sene sonra anavatanı İngiltere’ye döndü ve saray yavrusu malikanelerde babası tarafından çok iyi bir eğitim aldı.

Daha küçük yaşta akademik meselelerde çok iyi olduğu ortaya çıktı. Evde Fransızca, İtalyanca ve Almanca öğrendi. Aslında Florence’ın ne olacağı çocuklukta belliydi. Daha küçük yaştayken başkalarına yardım etmeye merak salmış, civar köylerdeki fakirlere el uzatmış bir çocuktu.

florence-nightingale-by-goodman-1858.jpg

ZENGİN KOCA ADAYINA RET

16 yaşına geldiğinde hemşire olmak istediğini beyan ettiğinde ailesi dehşete kapıldı. Onlarınki gibi asil ve zengin bir ailenin kızı, genellikle fakir insanların yaptığı bir işle mi uğraşacaktı?!? Asla. Ailesi hemşirelik kariyerini unutmasını söyledi. 17’sine geldiğinde ailesi ona sadece münasip değil mükemmel bir damat adayı bulmuştu; günümüzde 14 tane portreden bize tebessüm eden Baron Richard Monckton Milnes adlı genç adam; şair, yazar, milletvekili ve sanatçı hamisiydi. Viktorya çağının yıldız şairlerinin elinden o tutmuştu. Florence onu geri çevirerek ailesini delirtmiş ama bildiğini okumuştu. Hikayenin nereye gittiğini bildiğimize göre, ailesinin isteklerini yerine getirmediğini söylemek yetecektir. Florence ısrar kıyamet 1844 yılında Almanya’da bir hemşirelik okuluna yazılmış çok geçmeden dikkat çekip kariyerinin basamaklarını hızla tırmanmıştı.

1850’lerde Almanya’daki okulundan mezun olduktan sonra Middlesex’te bir kadın hastanesinde çalışmaya başladığında kolera salgını çıkmış, Florence canla başla çalışırken 1853’te Kırım Savaşı patlak vermiştir. Artık parçalanacağı kaçınılmaz görünen Osmanlı İmparatorluğu’nu dilimlemek üzere başlatılan savaşta Osmanlı’nın yanında İngiliz ve Fransızlar, Ruslara karşı gelmişti. 1854 yılında İngiliz askeri hastanelerinde 18 bin asker yatıyordu ve bunların çoğu savaş yaralarından değil kir, bakımsızlıktan, tifo ve kolera gibi hastalıklardan dolayı ölüyordu.

FLORENCE SELİMİYE KIŞLASI’NDA

Kadınların askeri hastanelerde çalışması da yasaktı. Naaşlar ülkeye girip sokaklar savaş karşıtı kitlelerle ayaklanınca, Savaş Bakanı Sidney Herbert yaklaşımını değiştirdi, yasak da dinlemedi. Florence’tan bir tabur kadın hemşire alıp Kırım Savaşı’nın gazilerine bilfiil savaş bölgesinde destek vermelerini istedi.

Florence da böyle bir teklifi büyük bir heyecanla kabul etti. Kasım 1854’te Selimiye Kışlası’na ayak basan Florence Nightingale ve hemşireleri üç milletin askerlerine bakmaktan sorumluydu. Florence hastanenin pisliğine şaşırmıştı, temiz suya ulaşmanın bile zor olduğunu görmüştü.

Çok geçmeden hastanede bir seferberlik ilan etti, hemşireleri, hastane personeli ve yürüyebilen hastalarla birlikte hastaneyi bir güzel temizlediler. Florence hastanede bir mutfak ve çamaşırhane açtı ki hastalar daha steril bir ortamda bulunsun, sağlıklı beslensin. Ayrıca akıl sağlıkları için bir kütüphane ve sınıf da ekledi. Sonuç mucizeye yakındı. Askerlerin ölüm oranı bir buçuk sene içinde üçte iki azalmıştı. Askerler Florence’a “Kırım Meleği” diyorlardı.

florence-hemsirelik-ggorsdel.png

ULUSAL KAHRAMAN

Savaştan sonra Florence Nightingale İngiltere’ye döndüğünde ulusal bir kahraman olarak karşılandı. Kraliçe Viktorya ona “Nightingale Mücevheri” adlı broşu armağan etti. Florence boş durabilen bir kadın değildi. Kırım Savaşı’ndaki tecrübelerinden sonra İngiliz ordusundaki sağlık meselesine dair 830 sayfalık bir raporu savaş bakanlığına sunarak belli reformların yapılmasını talep etti. Bu sayede 1857’de askerlerin sağlık sorunlarına dair bir komisyon kuruldu. Florence orada da durmadı, Kraliçenin himayesinde zamanın en önemli istatistikçileri olan John Sutherland ve William Farr ile ordudaki ölüm nedenlerini irdeledi.

Bu etüdün sonunda ordudaki 18 bin askerden 16 bininin cephede savaşarak değil önlenebilecek hastalıklardan öldüğünü ortaya çıktı. Florence verileri daha iyi açıklayabilmek için “Nightingale Rose Şeması” adlı bir grafik çizdi bu sayede ortaya koyulan istatistikler çok daha anlaşılabilir hale geldi.

Bu vb. katkılarından dolayı önce Kraliyet İstatistik Cemiyeti’ne kabul edilen ilk kadın ardından Amerikan İstatistik Derneği’nin onur üyesi yapıldı.

1860 yılında Nightingale Hemşire Okulunu ve St. Thomas Hastanesi’ni kendi bağışlarıyla inşa ettirdi.

Bunlar ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yer aldığı seferberliklerden dolayı 88 yaşında Kral Edward tarafından onur madalyasıyla ödüllendirildi. Günümüzde yeni hemşireler tıpkı Hipokrat Yemini gibi, Nightingale Andı içiyorlar, her yıl Uluslararası Hemşireler Günü de bugün, yani doğum günü olan 12 Mayıs’ta kutlanıyor.

HASTALIĞI ONU DURDURAMADI

Bu kadar çok hayat kurtarıp modern hastanelerin kurulmasının önünü açan Florence Nightingale, Kırım Savaşı esnasında yakalandığı Kırım-Kongo kanamalı ateşinden muzdarip olduğu için 38 yaşından itibaren hayatının büyük bir kısmını yatalak olarak geçirmek zorunda kaldı. Nightingale’in neden yatakta bu kadar çok fotoğrafı mevcut diye soracak olursanız, yazılarını, mülakatlarını çalışmalarını hep yatağından yaptığı içindir. Ne olursa olsun hastalığı onu hiç durduramamış, hatta namlı siyasetçilerle yatağından röportajlar bile yapmıştır.

1910 yılında hayata gözlerini yuman Florence Nightingale için ulusal bir matem ve cenaze yapılmak istenmiş ama ailesi sade bir aile cenazesini yeğlemiştir. O, kadınların sadece hemşire olarak değil, herhangi bir kariyer sahibi olabilmesinin önünü açan öncülerden biri olarak, Viktorya Çağı’nın idolü ve ilham kaynağı olmuş, olmaya da devam ediyor

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Batu Arşivi