Mehmet Şandır
Böyle bir hakkınız yok!!!
Bence; Bugünü “Eski Türkiye” ile mukayese etmeye hakkınız yok Sayın Cumhurbaşkanım!
Sözün özü; Yönetici, bugünü geçmişle mukayese ederek kendini savunamaz!
Gelecek vizyonu geriye bakarak oluşturulamaz; sürekli geriye bakarak ileriye gidemeyiz.
Geçen hafta; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ahlat’ta yaptığı konuşmada, "Eski Türkiye artık tamamen geride kalmıştır. Yokluk ve yoksulluğun olduğu o eski günler artık tamamen geride kaldı" dedi.
Bu söz doğru mu?
Bugün yokluk çekilmiyor mu, vatandaşlar yoksulluk yaşamıyor mu?
Yoksulluk sınırı diye tanımlanan aylık 62 bin 772 TL’nin altında bir gelirle yaşamak/ev geçindirmek durumunda kalan insanlarımızın sayısı ve genele nispeti kaç?
Bunu Sayın Cumhurbaşkanı’nın bilmemesi mümkün mü?
Bu soruya, evet, bilmiyor veya yanıltılıyor diyebilen var mı?
O zaman durum çok daha vahim;
Demek ki, iyice ayrıştık; farklı dünyalarda yaşıyoruz. “Tok yaşayanlar” aynı sokakta aç yaşayan komşularının varlığından haberdar bile değiller, rahatsızlık dahi duymuyorlar.
İç siyasetle ilgili olmayan bir toplantıda, “Yokluk ve yoksulluk artık geride kaldı” derken inanıyorum ki Sayın Cumhurbaşkanı, propaganda yapmıyordu; inandığını söylüyor ve kendince doğru bilgiye dayalı konuşuyordu; yani, kendi dünyasının gerçeklerini konuşuyordu.
“Farklı dünyalarda yaşıyoruz, ayrıştık” demem bundandır!
“Kimsesizlerin kimsesi” olmak iddiası ile iktidar olanlar başka dünyalara taşındı...
Aksini iddia edenlere birkaç sorum var;
“Gelirlerimiz üretim giderlerimizi karşılamıyor; açız! Bir daha toprağımı ekmeyeceğim” diyen ve ülkenin hemen her bölgesinde ve hemen her üründe feryat figan; ürettikleri ürünleri yollara dökerek isyan eden 17 milyon çiftçi, yoksul değil mi?
-En az yarısı 15 bin TL dolayında maaş alan 16 milyon emekli, yoksul değil mi?
-En az yarısı 17 bin 2 TL. Asgari ücret alan 15 milyon işçi, yoksul değil mi?
-3 milyon 305 bin kişi kayıtlı işsiz ve çalışmak istediği ve çalışmaya hazır olduğu halde iş bulma ümidini kaybettiği için aktif olarak iş aramayı bırakan ve dolayısıyla işsiz statüsünde sayılmayanlar Nisan 2024’te 10 milyon 712 bin kişi... Yani 14 milyon işsiz insanımız, yoksul değil mi?
-Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Faaliyet Raporu’na göre, sosyal yardıma muhtaç yaklaşık 5 milyon hane; yaklaşık 16 milyon insanımız, yoksul değil mi?
Dünü ne yapacaksınız! Bugüne bakalım;
-Hayat pahalılığı ayda yüzde 3 dolayında artıyor. Yaşanan, toplumun hissettiği enflasyon, yıllık, yüzde 113. (Koç Üniversitesi ve KONDA'nın ortak anketine göre, Türkiye'de ağustos ayında hanehalkının yıllık enflasyon beklentisi yüzde 113 olurken, yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 96 seviyesinde)
-TÜRK-İŞ’e göre, dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı (AÇLIK SINIRI) 19.271 TL. Gıda ile birlikte diğer tüm temel harcamaları için haneye girmesi gereken gelir tutarı (YOKSULLUK SINIRI) 62.772 TL olmuş. Birleşik Kamu-İş’e göre bu rakamlar, açlık sınırı 20.958 bin, yoksulluk sınırı 64.157 TL:
Bu rakamlara göre; açlık ve yoksulluk sınırı altında bir gelirle yaşayan/ev geçindiren insanlarımızın sayısı ve Türkiye nüfusuna göre oranı sizce kaç olur?
Yazmaya utanıyorum!
22 yılını dolduran iktidarın eseri ortada;
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre, vatandaşların bireysel kredi borçlarının tutarı 1 trilyon 760 milyar 270 milyon, kredi kartı borçları ise 1 trilyon 545 milyar 480 milyon TL olmuş. Bireysel kredi borçları bir yılda yüzde 24,4 artarken, kredi kartı borçları yüzde 80,3 oranında yükselmiş.
Devletin borçlarından payımıza düşeni hesaplayamadım(!)
Bu sonucu “Eski Türkiye” ile mukayese etmeye yüreğiniz yetiyor mu?
2023 vizyonu hedefleri ile eserinizi mukayese etmeye cesaretiniz var mı?
Borç yiğidin kamçısı değil artık onur celladı oldu; toplumca çöküyoruz, çürüyoruz!
Sözün sonu; Sayın Cumhurbaşkanı, kendi dünyasının gerçeğini söylüyor!
Evet, “tuzu kurular dünyası” yoksulluk yaşamıyor, doğrudur!
Ancak deprem herkese beraber geliyor, unutmayalım!
Safahat ile sefalet, ateşle barut misali uzun müddet, birlikte yaşayamaz; mutlaka bir şekilde patlar! Bu gerçeği denemek ölümle alay etmektir.
Nimet külfet dengesini kaybeden toplumlar “sosyal deprem” yaşamaya mahkumdur!