Nuray Babacan
Zamlar yetmedi, malları satalım!
İktidar, enflasyon, tutturulamayan bütçe dengeleri, yerel seçimin yükü gibi konularla boğuşa dursun, vatandaşları çileden zamların EYT ve depremin maliyetini bile karşılamadığı konuşuluyor. Tabii AKP’deki cin fikirlilerin aklına hemen özelleştirilmeyen az sayıda kurum geldi. Limanların satışı böyle gündeme alındı. Türk Telekom‘un satışının da önerildiği, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Halka arzın oranını artırın, satış şimdilik dursun” dediğini aktaralım.
Tokmak kimin elinde?
İktidar kanadında ekonomiyle ilgili atılacak her adım krize neden oluyor. Her ne kadar tokmak Hazine ve Maliye Bakan Mehmet Şimşek’in elinde görünse de sarayı, danışmanı, ittifak ortağı gibi kalabalık bu grup kafa karıştırabiliyor. Geçtiğimiz hafta yaşanan emeklilere refah payı krizi bunlardan biriydi. 24 saat içerisinde konu gündeme gelip, hızlı kulis döndükten sonra emeklilerin hayal kırıklığı arasında rafa kalktı.
Seçime yakın verelim
AKP, yüzde 20 öngörülen emekli maaşı zammına 5 puanlık refah payı düzenlemesini de yapmaktan yana değildi. Hatta parti kurmayları, “Şimdi yapılırsa seçime kadar unutulur. Refah payını ocak ayında verelim, seçime etkisi olsun” görüşünü dile getiriyorlardı. Ancak kamuoyundaki artan tepkiler ve MHP’nin çıkışının ardından konu, 5 puana bağlanarak kapatıldı. Parti yöneticileri, “Aktüel dengeler açısından maliyeti kaldırılacak gibi değil. Daha sırtımızda EYT ile depremin faturası var” diye dert yandılar.
Telekom'u satalım
Bu tartışmalar sürerken, bütçedeki dev açık için ilginç fikirleri olanlar da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a öneriler götürüyor. Bunlardan biri de Varlık Fonu bünyesindeki bazı kurumların özelleştirilmesi. Limanlardan sonra Türk Telekom hedef olmuş durumda. Bunların satışından gelecek parayla ‘müsrif ve beceriksiz tüccarın’ açığı kapatılacak, yerel seçim finanse edilecek. Neyse ki partide herkes aynı düşünmüyor. Cumhurbaşkanının da şimdilik karşı çıktığı anlatılıyor. Erdoğan, özelleştirme yerine, halka arz oranının artırılması formülünü gündeme getirdi.
Tasarrufta Saray da var mı?
Bu arada yeni ekonomi yönetimi, son bir yıldan beri uygulanan politikalarla delik deşik olan bütçeyi yamamaya, piyasaları rahatlatmaya çalışıyor. İşlenen tezin,” AKP iktidarının ilk 15 yılında yaptığınızı yapacağız. Merkez Bankası’nın faizi düşük tutmasının bir anlamı yok. Çünkü reel faiz çok yüksek. Bu politika, vatandaşa bir fayda sağlamıyor. Tam tersine tefeciler kazanıyor. Ayrıca kamunun acilen tasarrufa geçmesi gerekiyor” olduğunu bir kez daha anımsatayım. Dün yayınlanan ‘su, elektrik, seyahat, araç kullanımı’ genelgesi dışında henüz bir şey görmedik. Şimşek’in genelgesi sarayın harcamalarını kapsıyor mu? Bakalım, Maliye’ye bildirilecek tasarruf rakamlarında saray görünecek mi?
Çok fazla müdahale var
Bütün bunların dışında, yeni Merkez Bankası başkanının, bankacılık sistemindeki regülasyonlara, yani müdahalelere kafayı taktığını aktaralım. Şu an uygulanan 250 civarında regülasyon olduğu, bunların bir kısmından vazgeçilmesi, bazılarının da sadeleştirilmesi gerektiğini düşündüğünü söyleyelim. Örneğin, BDDK bankacılık sektöründe belirlenen kurallar çerçevesinde bankaların faaliyetleri regüle ediyor. Bunların hangilerinden vazgeçilecek? Peki yeni başkan Hafize Gaye Erkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından BDDK Başkanlığına yerleştirilen selefi Şahap Kavcıoğlu’yla aynı dili konuşup, yeni kararlar alabilecek mi?
Bankalara müdahale azalacak mı?
Regülasyon, devletin ekonomiye direkt olarak müdahale ettiği iktisat politikası araçlarından biri olarak biliniyor. Devletin ekonomide etkinliği sağlamak ve piyasa başarısızlıkları gidermek amacıyla ekonomide yapmış olduğu her türlü kontrol ve düzenleyici önlemlere regülasyon deniliyor. Bankalara her türlü müdahaleden tutun da farklı uygulamalar, alınan farklı ücretler bile bu kapsama giriyor. Yani daha özgür bir bankacılık sisteminden söz ediliyor.
Hayaller ve gerçekler, zamlar dışında henüz bir şey göremedik…