Cengiz Erdil
Söke Ovası’nın başına gelenler
Türkiye’nin en bereketli ovalarından biriydi Söke Ovası. Son 20 yılda başına gelmeyen kalmadı. Ova vasfını yitirmesine neden olan onlarca insan elinin yol açtığı olumsuzluk, ovanın üzerine ağır bir sis bombası gibi indi.
Sanki başka yer yokmuş gibi; ovanın tam orta yerine 1960’lı yıllarda dikilen çimento fabrikası plansızlık ve öngörüsüzlük örneğiydi. Çırçır ve un fabrikaları da o dönemin plansızlık abideleri olarak insan eliyle saçılan mekanik tohumlardı.
Oysa Büyük Menderes nehrinin denize kavuştuğu ovanın dağlarından bal, düzlüklerinden yağ akardı. İnsanlık tarihinin felsefeye hayata dair yakıcı ve yapıcı sözlere kavuştuğu alanlara yürüme mesafesindeydi.
Yani uygarlığın filizlendiği yerleri besleyen, tarihte savaşlara neden olan bir coğrafya parçasıydı.
Ülkemize hakim olan vahşi kapitalizm çok hor kullandı Söke Ovası’nı…
Söke Ovası nehirle taşınan İç Ege’nin kirliliğiyle karardı önce, sonra hemen yukarısındaki Bafa Gölü kirlendi. 20 yıl içinde de jeotermal santrallerle suyu çekildi, havası bozuldu.
Buradaki dostlarımdan aldığım bilgileri paylaşayım.
Söke Ovası’nın önemli iki sorunu daha var. Ova, pamuk üretiminde ülkemizde üst sıralarda ancak son yıllarda sertifikalı tohum yerinde GDO’lu kaçak pamuk tohumu kullanılıyor.
Bu kez ova toprağı bazı çiftçilerin para hırsı yüzünden zarar görüyor.
Bölgenin önemli üretici birliği olan TARİŞ şöyle bir uyarı yapıyor; “Tohumun menşei ve çeşidinin ne olduğunun belli olmaması da ayrı bir sıkıntı olmakla birlikte çimlenme garantisi olmayan kaçak tohumla üreticilerimiz kandırılmaktadır. Geçtiğimiz yıl bu tür tohum kullandığı için bozgunculukla karşılaşıp iki defa ekim yapmak zorunda kalan çiftçilerimiz olduğu da ortadadır.”
Bu tohumlar hastalıklara karşı da savunmasız.
Ulusal Pamuk Konseyi’ne göre, kaçak olarak üretilip çiftçiye ucuz fiyatlarla satılan tohumlar nedeniyle çiftçi verim, devlet vergi, tohum firmaları gelir kaybı yaşıyor. Bu nedenle ülkenin tüm dünyada oluşturduğu ‘GDO’suz pamuk’ markası da zarar görüyor.
SÖKE’DE MADEN VE TAŞ OCAKLARI
Söke’nin Çavdar Mahallesi’nde (eskiden köydü aslında yine öyle!) maden ocaklarından halk şikayetçi, şirketlerle mahkemelik oldular. Zeytin ve incir bahçelerinin zarar gördüğünü söylüyorlar.
Üreticilerin derdi yeri göğü sararken Çavdar ve Mersinbelen köyleri arasında işletilmek istenen kömür ocağı için 19 parsel arazi, Cumhurbaşkanlığı kararı ile acilen kamulaştırıldı.
Burada Gnays kayalıkları var, yani Kapadokya gibi korunması gerekiyor. Ayrıca 8 bin 500 yıllık kaya resimleri bulunuyor. Latmos dağlarının milli park olması istenir ve beklenirken, gökten başka bir bela düştü, kömür işletmeciliğine açıldı.
Bu bela sepetinin içinden çıkan hediye ise akıllara durgunluk verilen cinstendi.
‘Öleceğiz’ diye haykıran halka kömür işletmecileri yıkamalı cenaze aracı göndermişti. Sevgili medyamız da sadece bu araçla ilgilendi, yok olan bir doğa parçasıyla değil!
Artık sözün bittiği yerdeyiz.