Cengiz Erdil
MUĞLA’NIN SESİNİ DUYAN VAR MI?
“Sesimi duyan var mı?” Bu haykırış, 21 yıl önce Gölcük Depreminden sonra kafamıza kazınmıştı. Evi barkı başına yıkılan insanlarımızın çığlığıydı, hatasını kabul etmeyen, hatasından dönmeyen, yapılan kötülüğü daha da katmerleştiren yöneticilere karşı bir haykırıştı.
Ülkemizde hayatın her alanında kitlelerin güçlü olması gereken sesi aslında bu. İşçinin sesini duyan var mı? Çiftçinin sesini duyan var mı? Hastanın, sağlık çalışanlarının sesini duyan var mı? Öğrencinin, öğretmenin sesini duyan var mı? Kitlelerin sesi için özgür basın lazım. Gazetecilerin sesini duyan var mı?
Halkın durumu böyle. Halkın seçtiklerinin sesini duyan var mı? Mesela Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’ün sesini duyan var mı? Belki de Muğla Cennetin dibinde olduğu içindir!
Osman Gürün şöyle diyor; “Muğla’da SİT alanları imara açılıyor, belediyelerin yetkileri elinden alınıyor. Gökova Körfezi’ni parsel parsel satacaklar.”
MUĞLA’NIN KIYILARI, KOYLARI
Muğla ülkemizin en uzun sahil şeridine sahip, kıyı uzunluğu bin 480 kilometreyi buluyor. İrili ufaklı 240 koyu var bu sahil şeridinin. Elimizde şöyle bir örnek var… Muğla kıyıları İspanya’dan daha uzun kıyıya sahip diyerek büyüklüğünü ortaya koyalım.
Akdenizli Anadolu uygarlıklarının temeli olmuştu bu kıyılar. Kıyılarında savaşlar eksik olmadı, Anadolu’nun bereketli topraklarına açılan kapılardı çünkü. Perslerin, Büyük İskender’in geçtiği yerlerden söz ediyoruz. Kıyılar ne yağmalar gördü ne talanlar, ancak hiçbiri Milenyum çağında yapılanlara su dökemez.
Bu kıyıların asıl talanı Milattan sonra 1980 yılında başladı. Plansız, hedefsiz, vizyonsuz, doğayı hiçe sayan turizm yatırımları, yazlık konutlar kasabaları, köyleri kıyıları yok etti. Bi,r zamanların balıkçı kasabası Bodrum, 2016 yılında yok edici inşaat yapıcıları tarafından büyük kent ilan edildi. Onlara göre Bodrum ‘Çok yakın bir zamanda Türkiye’nin dördüncü büyük kenti olacak’
İşte yeşille mavinin her tonunu buluştuğu bu kıyıların Turkuaz(!) olanları yağmanın yeni hedefi. Bazı beyefendiler, Dünya ve ülkemiz Korona belasıyla kasıp kavrulurken bile kıyıları, gözde plajları, marina olabilecek koyları ve otel dikilebilecek alanları belirlemiş. Aslında ‘bu kaçıncı göz dikiş’ demek daha doğru olur.
YAĞMANIN YAĞMASI
Yine ortada bir vakıf var. Muğla Hizmet Vakfı ve vakıfa bağlı şirket MUÇEV… Elbette iktidara yakın isimler var yönetimlerinde. Muçev, Ege kıyılarında onlarca plajı işletiyor, il ve ilçe belediyeleri devre dışı bırakılıyor. Sadece plaj mı? Nerelerde yoğunluk varsa ‘tekne bağlama yeri’ adı altında ucube projeler icat ediyorlar. İl ve ilçe yöneticileri de ÇED raporu olmadan bu projelere destek veriyor, hatta bazıları şirketlerin yönetiminde yer alıyor. Öyle bir yasal düzenleme yapılmış ki; belediyeler sadece tesislerin çöplerini toplamaktan sorumlu. Tatilcilerin cebindeki parayı alansa kiracı şirket oluyor.
Bu şirket Antalya’da da bazı turistik alanları kiralamış durumda. Ancak Muğla kıyılarında asıl tehlike SİT alanlarında yapılan plan değişikliği. Birinci derece SİT alanlarına çivi bile çakılamıyor. Bu alanlar 2. Veya 3. Derece Sit salanına alınıyor ve yapılaşmanın önü açılıyor. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün yerel bir gazeteye yaptığı açıklamada yaklaşan tehlikeye şöyle dikkat çekiyor;
“ Kıyılarımıza büyük bir saldırı var. Mavi turun merkezi neresi? Muğla kıyıları ve Gökova Körfezi. Yapılan plan değişikliğiyle sadece Gökova’da 70 marina yapılabilir. Artık Gökova’da tur falan olmaz. Yaptıkları plan bu”
Muğla Büyükşehir Belediyesi, yapılan değişikliklere, garip kiralama yöntemlerine karşı davalar açıyor. Çoğu davanın ret edildiğini burada yazalım.
Osman Gürün bu şarlar altında Sözcü Gazetesi’ne de şunları söylemiş; “Elime sopa alıp ortaya çıkamam. Yasalara güveniyoruz. Yapabileceğimiz tek şey dava açmak”
Ne diyelim, ne yazalım. Betona ranta bu kadar gömülen bir ülkenin sonu hayırlara vesile olur inşallah!