Cengiz Erdil
BAŞKA BİR DÜNYA; YALIKAVAK MARİNA…
Son 25 yıl içinde Bodrum Bodrum’a sığmayınca, en başta güçlü işadamları olmak üzere irili ufaklı sermaye, yarımadanın her yerine ayrı bir yatırım alanı olarak baktı. Balıkçı köyü olan Yalıkavak’ın değer kazanması kısaca bundandır.
İki binli yılların başında inşaatına başlanan marinanın yapılmasına çevreciler ve yörenin yazlıkçı sakinleri karşı çıkmıştı. 2004 yılında hizmete açıldı ve turistleri eşekle tura çıkaran Yalıkavak, son model arabaların tur attığı bir mekana dönüşüverdi.
Bu marinayı bir dönemin önemli iş insanı Jefi Kamhi yaptırdı, sonra sattı. Jefi bey Çiller’in Başbakanlığı döneminde milletvekili de oldu. Kamhi burayı neden sattı? Azeri işadamı burayı nasıl aldı? İş aleminin sırları olarak kalsa da bu değişimle birlikte yaz sıcağında ‘siyah giyen abiler’ marina ve balıkçı köyünde sık sık görünür oldu.
PANSİYON ANILARI
Marina olmazdan önce, o kıyılarda denize girer, güneşlenirdik. Çünkü ablam köyün en eski pansiyonlarından birinin sahibidir. Pansiyon, marinanın ana kapısına iki adım mesafededir (reklamı hiç sevmem!) Eniştemin vefatıyla son iki yıl, 80’nine merdiven dayamış ablama yardımcı oldum. Yöreyi iyi bilirim yani…
Bazı solcu tipler(!) marinaya Lordlar Kamarası, sahilin biraz ilerisindeki belediye çay bahçesine de Avam Kamarası derler. Ben Lordları köyün içinde hiç görmedim, avam takımıysa marinayı gezmeyi pek sever. Çünkü marina herkese açıktır. Avam marinayı ağzı açık gezer, en fazla Yalıkavak dondurması yer.
Dünyanın en lüks yatlarıyla gelen iş insanları özellikle Arap ve Rus zenginlerinin mekanıdır marina. Bazen de sinema ve sahne yıldızları buraya gelir. Türkiye’nin yedi yıldızlı(!) marinasıdır. Sürat tekneleri ve deniz uçaklarının biri gelir, biri gider. Yerli yabancı starlar burada konser verirler.
Birbirinden şık insanların doldurduğu, ‘kaç paraya doyarım’ diye sormanın çok ayıp olduğu lokantalar, barlar falan vardır. Tuzu dans ettiren adamın mekanı da buradadır. Ultra lüks mağazalar göz alır, bir keresinde vitrinde gördüğüm erkek mayosunun fiyatını sordum, pişman oldum.
SİZİN MARİNAYA KEVİN ABİ GELMİŞ!
Her sabah Yalıkavak Koyu’nda yürüyüşe çıkardım. Herkes derin uykudayken… Malum Bodrum geç yatar, geç uyanır… Yıl 2015 olmalı… Marinanın en ucundan yürürken, masmavi gözleri olan beyaz köpekle yürüyen kara gözlüklü dev gibi bir adam yanımdan geçti. Hatta başıyla selam bile verdi. “Kevin Kosnır’a ne kadar benziyor” dedim içimden. Neyse; pansiyona geldim, birkaç saat sonra genç bir muhabir aradı “Abi Kevin Kosnır sizin marinaya gelmiş” dedi… İşte böyle; elin marinası yuvarlanır yuvarlanır ‘sizin marina’ olur, Kevin abi ise küçük bir ayrıntı olarak kalır.
Pansiyonumuzda lordları hiç ağırlayamadık ama yatlarda kalan kaptanından kamarotuna misafirlerimiz oldu. “İçimiz dışımız deniz, biraz sallanmadan uyuyalım” derlerdi.
Bir keresinde pansiyonumuzda kalan üç genç, marinadaki balıkçı lokantalarından birine gitmek istedi, ‘Tanıdığın var mı?’ diye sordular. ‘Oğlum, gidin köyün içinde yiyin için… Orada ebenize şey ederler’ dedim… ‘Abi sosyeteye bakıp balık yiyelim, bir daha mı geleceğiz dünyaya’ dediler. Hak verdim doğrusu… ‘Bir kereden bi şey olmaz’ diye düşündüm.
Sonra geldiler, sessizce yatıp uyudular… Biraz indirim yaptım ama parasızlıktan tatilleri kısa sürdü.
İşte böyle…
Yalıkavak marina barınak ve çekek yerinin çok ötesinde, bırak ötesini berisini öteki tarafın taaa orasında olan bir yerdir, farklıdır yani Yalıkavak Marina…
Öyle kolay kolay paylaşılmaz. Bu devran sürdükçe daha çok el değiştirir.