Alaaddin Dinçer
Üniversitelerde Yönetimlerin Yeni İşsizlik Sopası Performans!
DEÜ’de Dr. Öğretim Üyelerinin yeniden atanmalarını düzenleyen yönetmelik süreci sonunda gelinen bu aşamad, Fen Fakültesi’nde görev yapan altı (6) Dr. Öğretim üyesinin görevleri yenilenmedi ve işlerine son verildi. Öne sürülen gerekçe, performans yönetmeliğinin kriterleri arasında yer alan “doktor öğretim üyelerinin gereken 50 puanı sağlama ile birlikte SCI niteliğinde yayınlarının bulunması” maddesi gösterilmekte. İzmir’de bulunan başka üniversitelerde de (EGE ve Demokrasi Üniv) bu türden uygulama olmasına rağmen uygulamanın en ağır biçimde DEÜ’de olduğu görülmekte. Uygulamanın yeniden atama beklemekte olan tüm Dr. Öğretim Üyeleri için geçerli olacağı açıklanmakta.
Dokuz Eylül Üniversitesi Senatosu 11.06.2020 toplantı tarihli ve 545 sayılı kararıyla, Dokuz Eylül Üniversitesi “Öğretim Üyeliği Kadrolarına Yükseltme-Atama İlkeleri ve Uygulama Esasları'nın 1.10.2 Ön Değerlendirme ve 3. Doktor Öğretim Üyesi Yeniden Atama” başlıklı maddelerinde yapılan değişiklikler yeni ölçütler YÖK‘e sunulmuştu. YÖK bu değişiklikleri 23.07.2020 tarihinde onaylamış, yönetmelik yürürlüğe girmişti. 12.08.2020 tarihli e-posta ile ilgili personele duyuru yapıldı. Eylül 2020 tarihinde Eğitim Sen dava açtı. Dava devam ederken 01.01.2021 tarihinde yürürlüğe girecek kriterlerin uygulaması 1 yıl ertelenerek 01.01.2022 tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlandı.
Bu süreçlerde doktor öğretim üyelerinden istenenler;
· Akademisyenlerin lisans düzeyinde haftada 18 saat ders vermeye zorlanması (yasaya aykırı olarak Bir YÖK Kararına dayalı olarak).
· Lisansüstü eğitim ve bilimsel etkinliklerde ortalama 10-15 saat ders yüklenmesi. Böylece bir Dr. öğretim üyesi haftada ortalama 30-40 saat arası fiilen çalıştırılmaktadır.
· Hemen her üç dört yılda bir yasa dışı biçimde dayattıkları yönetmeliklerle iş sürekliliğinin askıya almakla tehdit etme.
· İçinde bulunulan yılda da kendilerinden zora dayalı olarak (bilimsel özerkliği ve özgürlüğü hiçe sayarak) bilimsel yayın yapmaya zorlama.
· Görevlerindeki başarıyı da son çıkarılan sözde esaslara dayanarak sadece yayın sayısına indirgeyip, yukarıda sayılan diğer çalışmaları ve katkıları dikkate alınmadan, tüm akademik özgeçmişleri yok sayarak, işlerine son vermek.
Sonuç olarak, böylesine ağır sonuçları olan ve Anayasa ile İnsan Hakları Sözleşmelerine göre çalışma hakkının ortadan kaldırılması ya da gaspı olarak nitelendirilebilecek bu uygulamalar, hem bireyler açısından hem de toplum açısından birçok olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Birey açısından, en hafifi ile bir işsiz olarak ortada bırakılmasının yanında belki de daha ağır bir sonucu olarak, bugüne kadar sosyal çevresinde oluşturmuş olduğu saygınlığını da kaybetmiş olacaktır. Toplum açısından da önemli bir işgücü ve bilim insanı kaybına yol açacaktır.
Bugüne kadar sürdürdüğü eğitimsel ve bilimsel çalışmalardan koparılan öğretim üyelerinin sunduğu katkıdan vazgeçmenin yanında, gelecekte yapılacaklarının da önü kesilmiş olacaktır. Başkaca hiçbir ülkede rastlanılamayacak bu türden bir uygulama ancak bir art niyet ya da basiretsizlik örneği olarak değerlendirilebilir. Hayatımıza dair hemen hemen bütün süreçlerin olabildiğince politikleştiği bir dönemde hiç kimse uygulamanın sadece akademinin niteliksel gelişmesine katkı amaçlı olduğu gerekçesinin arkasına saklanamaz. Performans yeterliliklerini ölçme düzenlemesi, politik arka planı olan ve zamanla başka üniversitelere de örnek teşkil etme potansiyeli taşımaktadır. Bu antidemokratik, vicdanları yaralayan ve işsiz bırakan uygulama zaman kaybetmeden durdurulmalı, karar geri alınarak işine son verilen akademisyenler eski görevlerine iade edilmelidir.