
Uğur Ergan
İsrail Suriye’yi bölüyor “Yeni Türkiye” seyrediyor
AKP iktidarı, toplumun her kesiminden kendisine yönelik eleştiriler artınca temcit pilavı gibi hemen aynı cümleyi devreye sokuyor:
“Türkiye artık eski Türkiye değil…”
AKP kafası, ardında bıraktığı 22 yılı yeni olarak görüyor. İktidarın anlayışına göre, ülkenin, milletin başına ne geliyorsa, 2002 öncesi Türkiye’den kaynaklanıyor. 22 yıldan beri içeride, dışarıda ne kadar olumsuzluk yaşanıyorsa, sorumlusu eski Türkiye. AKP’li yeni Türkiye ise sütten çıkmış ak kaşık.
İçeride “Eski Türkiye’de bunlar olmazdı” diyenlere karşı siyasallaştırılmış yargının sopasını uzatarak soruşturmalarla, gözaltılarla, tutuklamalarla gözdağı veren AKP iktidarı, dışarıda ise süt dökmüş kedi gibi. Şu sıralar özellikle de Suriye konusunda…
Beşar Esad’ın 8 Aralık’ta devrilmesinden sonra, Halep’e, Şam’a, Humus’a plaka numarası dağıtıp, “Suriye’de zafer Türkiye’nindir. Suriye’yi böldürtmeyiz. Suriye’nin kuzeyinde Teröristan’a yer yok” diyenler, bugünlerde İsrail, Suriye’yi nasıl bölüyor, farkındalar mı bilemiyorum.
Farkındadırlar da, boş laf üretmekten başka bir şey yapamayacaklarını bildikleri için görmezden geliyorlardır.
Gelin, arkasına ABD Başkanı Donald Trump’ın tam desteğini almış soykırımcı İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı İsrael Katz’ın geçen Pazar günü bir askeri mezuniyet töreninde ne dediklerini hatırlayalım.
Netanyahu: “HTŞ güçlerinin veya yeni Suriye ordusunun Şam’ın güneyine girmesine izin vermeyeceğiz. Yeni rejimin güçlerinin Kuneytra, Dera ve Süveyda vilayetlerinde tamamen askerden arındırılmasını talep ediyoruz. Aynı şekilde, güney Suriye’deki Dürzi toplumuna yönelik herhangi bir tehdide de tahammül etmeyeceğiz."
Katz: “Suriye’nin güneyindeki Hermon Dağı’nda ve bir tampon bölgede belirsiz bir süre boyunca kalacağız. Bunu, İsrail topluluklarını korumak ve her türlü tehdidi bertaraf etmek amacıyla yapıyoruz. İsrail güçleri Hermon Dağı’nda iki askeri nokta ve tampon bölgede (Esad’ın devrilmesinden sonra işgal edilen BM denetimindeki bölge) yedi ek nokta kurdu. Böylece her türlü saldırı ve savunma ihtiyacına karşı güvenliği sağladık.”
Netanyahu ve Katz’ın bahsettiği bölgeler Suriye’nin güneyi ve güneydoğusu. Haritayı açıp baktığınızda, Suriye’nin güneyde Ürdün’le, güneybatıda Lübnan’la hiç sınırının kalmadığını görebilirsiniz. Bölgede Irak sınırına doğru ABD’nin desteklediği muhalif güçleri de unutmamak lazım. Bu durumda karşımıza, Suriye’nin güney ve güneydoğusundan, kuzeydoğusuna doğru (Türkiye’nin hassas olduğu ve Suriye Ordusu’nda görmek istemediği SDG dönetimindeki bölge) uzanan, güneyde koruma altına aldığı Dürzilerle, kuzeydoğuda Kürt bölgesini birleştirme hamlesi yapan bir İsrail çıkıyor.
Kısaca İsrail, Suriye’yi güneyinden kuzeydoğuya doğru bir eğimle bölme hamlesi yapıyor. Bu hamleye karşı Ankara’nın tutumu ne? “Kardeşim” deyip sarmaş, dolaş olduğunuz Ahmed eş Şara, neden sessiz? Şara da mı sizi kandıranlar kervanına katılıyor acaba? Yoksa tüm bunların da sorumlusu “Eski Türkiye” mi? İnsan, ister istemez soruların yanıtlarını merak ediyor.
UĞURLAR OLSUN AHMET
Haberi gece yarısı duyduğumda şok oldum. İnanmak istemedim ama doğruydu. Bir anda o kadar çok şey gözümün önünden geçti ki…Çok erken yaşta kaybettiğimiz Ahmet Sever, Ankara yıllarında bizim komşumuzdu. Aynı sitenin aynı katında karşılıklı dairelerde oturduk yıllarca. Kapı komşusuyduk. Çocuklarımız gerçekten sitenin önündeki caddede veya bahçesinde, her türlü oyunu oynayarak çocukça yaşadılar. Birlikte yiyip, içtiler. Ben o dönem Hürriyet’teyim, o da önce Abdullah Gül’ün AB İletişim Grubu Başkanı, Gül Cumhurbaşkanı olduktan sonra da Basın Başdanışmanı. Nelere şahit olduk birlikte, ne sohbetler ettik balkonda bir bardak viski eşliğinde ya da akşam yemeklerinde. Öylesine bir güven bağı vardı ki aramızda, ne ben onu zor durumda bıraktım, ne de o beni. Onurluydu. Kitaplarında yazabildiklerinin tamamı doğruydu ki, devlet adamlığı gereği yazıp konuşamadıkları onunla birlikte gitti. Son yıllarında birçok zorlukla karşılaşsa da, neşesinden ve pozitifliğinden hiç taviz vermedi. Işıklar içinde uyu sevgili Ahmet…Sevgili Ayşen, Barış ve Can…Sabır dilemekten başka ne diyeceğimi bilemiyorum. Hepimizin başı sağolsun…