Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

TOPLUMSAL MUHALEFET

Ülkemizde son günlerde güzel şeyler oluyor;
Avukatlar, barolar, işçiler, sendikalar, gençler, sosyal medya kullanıcıları kendi gerekçeleri ile siyasi iktidara karşı “toplumsal muhalefet” başlattılar;
Diyanet İşleri Başkanı ile Ankara Baro Yönetimi arasında yaşanan bir tatsız tartışmadan sonra Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla yeniden gündeme taşınan “çoklu baro” dayatmasına karşı başlatılan “savunmanın yürüyüşü”, “Haberiniz olsun, vazgeçmeyeceğiz” meydan okumasıyla bir direnişe dönüştü.
“Anlattık dinlemediniz.
Başkentimize geldik, yürütmediniz.
Adalet Komisyonuna almadınız, görüşmediniz.
Basın yayınladı, ekranlarını kararttınız.
Sosyal medyada göründük, kapatmaya kalktınız.
Miting çağrısı yaptık yasak koydunuz.
HABERİNİZ OLSUN: VAZGEÇMEYECEĞİZ!”
Bu mesaj, toplumsal muhalefet için bir işaret fişeği olacaktır, ümidindeyim.
Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edilen teklife göre üye sayısı 5000’den fazla olan illerde her iki bin avukatın müracaatıyla yeni bir baro kurulabilecek, buna göre İstanbul’da 23, Ankara’da 8, İzmir’de 3 baro kurulabilecek. Ayrıca baro seçimlerinde seçim sistemi ve üst kurul delege sayıları da değiştiriliyor.
Barolar ve avukatlar bu düzenlemeye karşı çıkıyorlar.
Teklifin ve karşı çıkışın gerekçeleri ve içeriği tartışılır; katılırız, katılmayız, ben işin orasında değilim, önemli olan husus siyasi iktidara karşı bir toplumsal muhalefetin başlatılmış olmasıdır.
Mülkün temeli olan adaletin kurulduğu yargı erkinin üç ayağından biri olan Savunma’nın kendi kurumuna, hukukuna ve haklarına sahip çıkma iradesini hukuk içinde kalarak ortaya koymasını çok değerli ve toplumun diğer kesimleri için de bir “emsal eylem” olarak görüyorum.
İktidar sahipleri kanun çıkartabilir; ancak meydan artık boş değil…
Aynı şekilde çalışanların kıdem tazminatlarının ödenme şeklinde yapılmak istenen yeni düzenlemeye karşı tüm işçi sendikalarının “birlikte” karşı çıkmalarını ve “sokağa çıkarız” meydan okumalarını bir toplumsal muhalefet örneği olarak bu anlamda yine çok değerli buluyorum.
Cumhurbaşkanının Youtube'daki 'gençlerle özel yayın' için gelen yüz binlerce dislike, yani beğenmeme mesajı ve 'Oy moy yok' tepkisi yine bir toplumsal muhalefet örneği olarak değerlidir.
Sayın Berat Albayrak ve muhterem eşlerine yapılan, lanetlediğim çirkin saldırıyı gerekçe göstererek sosyal medya kanallarını kapatma niyetine karşı sosyal medya kullanıcıları tarafından anında sert tepki verilmesi Cumhurbaşkanlığına geri adım attırmıştır.
Bu örnek de göstermektedir ki toplumsal muhalefet, bir toplumsal sahiplenme eylemidir, bu da gelecek açısından çok değerlidir.
Çünkü Türkiye’nin en önemli sorunu “bu düzen değişmez” “bunlar seçimle gitmez” “bir daha seçimler olmaz” umutsuzluğu ile toplumda oluşan teslimiyet ve vurdumduymazlık aymazlığıdır.
Toplum, haklarını savunan bir yapı/eylem görmeyince hızla güce teslim olmakta; meydan, bir şekilde iktidarı ele geçirenlerin insafına kalmaktadır. Bu durum tehlikeli bir gelişmedir.
Türkiye, her anlamda büyük bir ülkedir ve ülkede yaşayan herkesin eseridir, geleceğidir, en değerli varlığıdır ve yaşanan her şey herkesi ilgilendirmelidir. Vatandaşlar olarak yaşananlara duyarsız kalır ve bir sahiplenme duygusuyla olması gerekenler konusunda irade ve eylem ortaya koyamazlarsa “çöküş” başlamış demektir.
Bir büyüğümüz, “devlet ve vatan çok büyük tehlike altında olabilir ancak esas tehlike millette oluşan bozulma ve aymazlıktır. Devleti, kahramanlar kurar millete düşen tefrika ve ahlaksızlık yıkar” demişti.
Toplumdaki sosyal cinnet hali bu çöküşün göstergesidir.
Aslında, Türkiye’de sorun iktidardan çok muhalefet kanadında bulunmaktadır. İktidar, her ülkede vardır. Ancak, demokrasi, şahsiyetli bir toplum, insani gelişme ve sürdürülebilir kalkınma, güçlü bir muhalefet kültürü/anlayışı/eylemi ve kurumlarının olması ile mümkündür.
Ne yazık ki, ülkemizde çok uzun zamandan bu yana iktidar adayı/iktidar olmak iddiasında bir muhalefet siyaseti ve güçlü bir sivil toplum insiyatifi geliştirilemediği için toplumun kendi geleceğine kendi kararı ile sahip çıkmak umudu ve iradesi her geçen gün yok olmaktadır.
Türkiye, bu gün, “seçildim, ben bilirim, haklıyım” anlayışındaki siyasetçilerin yönetiminde, hukuk devleti olmaktan, hukukun üstünlüğü ilkesinden, bağımsız ve tarafsız yargı kurumu güvencesinden, yönetimin denetlenebilir olmasından kısacası “demokratik bir hukuk devleti” olmaktan hızla uzaklaşıyor.
“Beka sorunu” gerekçesiyle karar alma iradesini güçlendirmek için Anayasa değiştirilerek getirilen Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, demokrasi kültürünü, siyasi ve sivil insiyatif olarak muhalefet kurumunu, insan haklarına dayalı hukuk devleti anlayışını ve tüm demokratik kazanımları zamanla bitirecek gibi görülüyor.
Bu ihtimal, geleceğimiz açısından gerçek bir beka sorunudur.
“toplumsal muhalefet” geleceğimize milletçe sahip çıkmanın ifadesidir.
BENCE
Bu gelişmeler ülkemizin ve Milleti’mizin geleceği açısında olumlu ve güzel şeylerdir.
Hukuk içinde kalarak, ideolojik saplantılardan uzak her hak arayışı, kırıp dökmeden yapılan her eylem meşrudur, güzeldir.
Birbirimizden korkmaya, niyet sorgulaması yapmaya gerek yok.
Türk Milleti’nin genetiğinde ve inancında yanlışa itiraz etmek ve “hak mücadelesi geleneği” vardır, bu damar devam etmektedir.
68 kuşağı “bir genç” olarak toplum kesimlerinin ortaya koyduğu “toplumsal muhalefet” örneklerinden heyecan duydum. Teşekkür ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi