Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

STRATEJİK ZAMAN

Yaşanan ekonomik sorunlar ve gelecek kaygıları içinde bunaldığımız bir dönemde; 23 Nisan’da, 102. yıldönümünü kutladığımız Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı bir bahar yeli gibi gönlümüzü serinletti. Bu Millet’in çok daha ağır şartlarda yeni bir “Ergenekon efsanesi” yazmasını hatırladık; hüzünlendik, gururlandık, umutlandık.

TÜRK diye kimlik kazanmış, sosyolojik anlamda millet olmuş insan topluluğu, yani bizim atalarımız, 100 yıl önce, devletlerini yıkan, vatanlarını işgal eden o günün küresel güçlerine karşı “Milli Mücadele”yi kazanmış, muhtemel bir esaretten kurtulmuş ve yepyeni bir devlet kurmuşlardır.

Bu kurtuluşun ve kuruluşun hikayesini iyi bilmemiz gerekir.

Aslında, Milli Mücadele 100 yıl önce başlamıştı. Avrupa devletleri 1815’te Viyana Konferansında “Türkler bu yüzyıl sonuna kadar Avrupa’dan çıkarılacaktır” kararını aldılar. Malum, Şark Meselesi… Dört koldan saldırdılar; yüzlerce yıl birlikte yaşadığımız vatandaşlarımızı tahrik, teşvik ettiler, desteklediler, üzerimize saldırttılar. 100 yılda Balkanları, Kuzey Afrika’yı, Ortadoğu’yu ve Kafkasya’yı kaybettik. Milyonlarca insanımız hunharca katledildi. Canhıraş bir gayretle Anadolu’ya geri çekildik.

Aynı küresel güçler 1915 yılında Çanakkale’ye dayandılar; karadan, denizden ölüm olup üstümüze yağdılar; yaklaşık 100 bin askerimizi savaş alanında öldürdüler. Hedefleri İstanbul’a ulaşmak ve devletimizi yıkmaktı; Çanakkale’yi geçilmez kıldık; bir mucizeyi gerçekleştirdik; “Türkler bitti” diyen İngiltere ve müttefiklerini Marmara Denizi’ne ve Çanakkale sırtlarında toprağa gömdük. Dünya ve tarih, Çanakkale’de geleceğin büyük devlet adamı Atatürk’ü, Albay Mustafa Kemal’i tanıdı. 1918 yılına gelindiğinde takatimiz tükendi; silah bıraktık; ateşkes imzalandı. Aç kurtlar gibi, sırtlanlar, çakallar gibi topraklarımıza saldırdılar. Anadolu’yu kendi aralarında paylaştılar, işgal ettiler. Millet Meclisi’ni dağıttılar ve devletimizi yıktılar.

19 Ocak 1919’da Paris’te toplandılar ve bize ölüm fermanı gibi SEVR’i dayattılar.

15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İZMİR’e çıktı ve Anadolu’yu işgal etmeye başladı.

Türk Milleti’nin geleceğinin belirleneceği Stratejik Zaman başlamıştı.

19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktı. 22 Haziran’da Amasya Genelgesi’ni yayınladı; “Milletin geleceğini ve bağımsızlığını milletin kendi kararı ve gücü belirleyecektir” dedi. Yurdun her yerinde halkımız, vatan savunması için örgütlenmeye başladı; Kuva-yı Milliye, Müdafa-ı Hukuk cemiyetlerini kurarak milli mücadeleye hazırlık yapmaya başlandı; yaklaşık 2500 toplantı yapıldığı rivayet edilir.

VE nihayet Ankara.

Bir cuma günü…

Hacı Bayram Camisinde kılınan Cuma namazından sonra dualarla Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Başkanlığına Mustafa Kemal Paşa seçildi. Meclis, “Egemenlik kayıtsız şartsız Millet’e aittir” ilkesini değişmez, değiştirilemez, hatta değiştirilmesi teklif edilemez kurucu ve kuruluş kanunu olarak kabul etti.

Tam bağımsız bir milli devlet kurmak amacı ile başlayan milli mücadele, 9 Eylül 1922 günü İzmir’in Yunanlılardan temizlenmesi ile zaferle sonuçlandı.

Milli Mücadele, dünyada ve tarihte örneği olmayan askeri ve siyasi bir mucizedir. Türk Milleti’ni yeniden tarih sahnesine çıkarmış, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmuş ve küresel emperyalizme karşı mazlum milletlerin umudu olmuştur.

Milli Mücadele, Türk Milleti’nin eseridir. Bu milletin esir edilemeyeceğinin ispatıdır.

Milli Mücadele bir strateji harikasıdır. Başkent İstanbul işgal edilmeden önce Osmanlı Devleti’nin Meclis-i Mebusanını son kez toplayarak Misak-ı Milli beyannamesinin ilan edilmesi ve milli mücadelenin bu kararı uygulamak için başlatılması stratejik bir karar olmuştur. Bu gerekçe uluslararası kamuoyunda haklı ve meşru bulunmuş ve Birinci Dünya Savaşı galibi ittifakın dağılmasına sebep olmuştur; Lozan Barış Antlaşmasından önce Fransa ve Rusya ile ikili anlaşmalar yapılması bunun sonucudur. Bu stratejik aklın arkasında Mustafa Kemal Paşa’nın, Mustafa Fevzi Paşa’nın ve Mustafa İsmet Paşa’nın kurmay aklı ve Türk Milleti’ni tanıyan ve seven bir iman vardır.

BENCE
Öncelikle Milli Mücadele şehit ve gazilerini rahmet ve şükranla anıyorum.

Türk Milleti tarihin gördüğü en büyük milletlerden biridir.

Yaşadığımız coğrafya dünyanın en değerli bölgesidir.

VE geçen yüzyılın emperyalist/sömürgeci küresel güçleri dünden daha acımasız etrafımızda mevzi tutmuş beklemektedir. Milli Mücadele’nin rövanşını almak için
fırsat kollamaktadır.

Yeni bir stratejik zamanı yaşıyoruz; dünya yeniden tanzim edilmeye çalışılıyor.

Soğuk savaş dönemi sonrasında küresel güçler arasında başlayan kur, ticaret ve teknoloji savaşları günümüzde Ukrayna’da sıcak savaşa dönüştü; üçüncü dünya savaşı ve nükleer savaş tehditleri yapılmaktadır.

Türkiye’yi yönetenler veya yönetecek olanlar bugün yaşananları anlamak ve geleceği tanzim etmek istiyorlarsa dünü iyi bilmeleri bir zorunluluktur. Önlerinde eşi, benzeri olmayan bir başarı örneği olan Milli Mücadele ve kurucu kahramanlar bulunmaktadır.

Türkiye’nin bugün en önemli sorunu, zamanı yönetecek stratejik akıl ve birikime sahip kadroların yetersizliğidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi