Alaaddin Dinçer
Sayın Yusuf Tekin’in “Birlikte yöneteceğiz” söyleminin kodları
99 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca 64 milli eğitim bakanı görev yapmıştı. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında atanan yeni yürütme organı içinde Sayın Yusuf Tekin 65. Milli Eğitim Bakanı olarak atandı.
Sayın Tekin aynı zamanda AKP hükümetlerinin 9. Milli Eğitim Bakanı olarak atanmış bulunmakta. 2013-18 yılları arasında bakanlık müsteşarı olarak görev yapan Sayın Tekin, aynı zamanda bir gecelik kanun hükmünde kararname ile profesörlük payesi verilerek rektör yapılan bilim insanı olarak da hafızalardaki yerini korumakta.
Emsalleri 3 yıllık profesörlük sonrası rektör atanma şansı bulabilirken emsallerini kıskandıracak bir hızla yapılan düzenlemeyi içine sindiren Sayın Tekin, 4 yıl boyunca rektörlük yaptığı üniversitede “birlikte yönetmeme” pratiği ve adrese teslim akademik kadro ilanlarını uygulamaya koyma becerileri ile anılmakta.
Sayın Tekin’in müsteşarlık yaptığı dönem aynı zamanda 4+4+4'lük eğitim modeline geçişin birinci yılının sonuna karşılık gelmekte.
“Birlikte yöneteceğiz” söylemi ile göreve başlayan Sayın Bakan’ın müsteşarlık döneminin bu söylemle örtüşmeyen pek çok uygulama örnekleri mevcut. Sayın Bakan’ın müsteşarlık döneminde gerçekleşmesine öncülük yaptığı uygulamaların akılda kalanları ile Sayın Bakan’ı bekleyen çözüm bulunması gerekli sorunların bir bölümü aşağıda listelenmiştir.
Müsteşarlık döneminden akılda kalanlar
Binlerce eğitim emekçisinin KHK ile ihraç edilmesi, açığa alınıp sürgüne gönderilmesi,
Proje okulları denilen ucube uygulamanın başlatılması,
Müfredat değişikliği sürecinde Evrim Kuramı’na karşı takınılan tavır,
Okullara mescit açılması,
Toplumun farklı kesimlerinin tepkisine neden olan zorlama okul dönüşümleri, özellikle İHO ve İHL'ye dönüştürülen okullar. 5 yılda (2013-14/ 2017-18 arası) İHL ve İHO sayısında rekor artışlar, İHO sayısı bin 361’den 3 bin 286’ya, İHL sayısı 856’dan bin 605’e çıkmış,
2014 yılında çıkarılan 6528 Sayılı Kanun ile; kendisi dışında bütün eğitim yöneticilerinin görevden alınması, özel okul öğretmenlerinin devlet okullarındaki öğretmenlerden daha düşük ücretle çalıştırılması, teftiş sisteminde yapılan ve müfettişlerin tepkisine neden olan düzenlemeler,
Özel okullara verilen devlet desteği, temel lise adı altında öğretime başlayan ve çok eleştirilen lise uygulaması, yine çok tepkilere neden olan sözleşmeli öğretmenlik,
Çeşitli tarikat ve cemaatlerin kontrolünde olan bazı dernek ve vakıflar ile imzalanan protokoller,
Liselere geçiş sistemi sınavlarının yeniden düzenlenmesi,
Özel kesimlerin ortaokul öğrencilerine yurt açma yetkinin verilmesi,
Eğitimde çözüm bekleyen sorunlar
Yukarıda yer alan uygulamalar sonrasında oluşan sorunlar ile birlikte yıllardır çözüm bekleyen sorunlar yeni bakanının çözüm üretmesi gereken sorunlar olarak gündeme gelecektir. Bu sorunlar;
Eğitimdeki nitelik yoksunluğu, anti laiklik ve demokratik olmayan uygulamalar ile bilimsellikten uzaklaşma,
Eğitimin bütün yurttaşlara nitelikli, eşit ve kamusal hizmet olarak sunulması,
Farklı toplumsal yapıların eğitime ilişkin talepleri (yabancı dil öğretimi, anadilinde eğitim, zorunlu din dersleri)
Okullar arasında oluşan nitelik ve nicelik farklılıklarının giderilmesi,
Bütün çocuklara eşit fırsatlar ve olanaklar sunulması, okulların tamamında tam gün eğitim,
Yönetici kadrolar düzeyinde liyakat ve niteliğin benimsenmesi,
Çocukların bireysel farklılıklarını geliştirmesi, ilgi ve yetenek ile ihtiyaç, istek ve tercihleri doğrultusunda üst sınıflara hazırlayıp yönlendirecek çok amaçlı ve çok programlı yöneltme modeli,
Öğretmen yetiştirme sistemi, mezunların istihdamı, ataması yapılmayan öğretmenlerin durumu,
Okullarda öğrencilerin ücretsiz ve sağlıklı beslenmelerini sağlayacak olanakların oluşturulması,
Okulların teknoloji alt yapısının yenilenmesi, ücretsiz internet erişiminin sağlanması,
Okullaşmayan 3-17 yaş grubundaki milyonlarca çocuğun eğitime kavuşturulması, devamsızlık ve okul terklerinin önüne geçilmesi,
Eğitim emekçilerinin ekonomik, sosyal ve özlük haklarında gerekli iyileştirmelerin tapılması.
Sonuç olarak
“Birlikte yönetme” söylemi ile göreve başlayan Sayın Bakanın ilk icraatlarına bakıldığında, daha çok “Nerede kalmıştık?” sorusuna yanıt oluşturma adımları atma yönünde olduğu görülmekte.
Bu bağlamda söylem ile eylem arasında farklılaşmaların olduğunu söylemek mümkün.
Oysa eğitim ve bilim politikaları farklı toplum kesimlerinin talep ve beklentilerini karşılayacak, kapsayıcı, geniş tabanlı ve geniş tanımlı yapı ve içerikle düzenlenmesi gerekmekte.
Eğitim, toplumun sadece bir bölümünün geleceği, beklentisi, istek ve tercihlerinin değil, ülke yurttaşı olan bütün halkları ilgilendiren bir olgudur.
Bakanın yanıt vermesi gereken en önemli soru, mevcut iktidara oy vermiş 27 milyonun mu, yoksa 85 milyonun mu bakanı olacağı sorusudur.
Bu yanıt aynı zamanda “Birlikte yöneteceğiz” söyleminin ve samimiyetinin de göstergesi olacaktır.