Alaaddin Dinçer
Pandemi, ekonomik kriz ve eğitimde adalet krizi
PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) üç yıl arayla küresel ölçekte yapılan bir sınavdır. Küresel ölçekte yaşanan pandeminin eğitimde ve çocuklarda yarattığı tahribat, büyük oranda zaman ve bilgi kaybı ile çocukları etkileyen çeşitli psikolojik sorunların doğmasına, öğrenme yoksulluğuna, okuldan soğumaya ve uzaklaşmaya yol açacak sonuçlar üretmektedir. Örneğin 2021 LGS ve YKS’de ortaya çıkan sonuçlar 2019’a göre 2021’de öğrenme kayıplarının artmış olduğunu göstermektedir. Bu kapsamda ele aldığımızda 2018’de yapılan sınavdan sonra OECD’nin PISA Raporunda aşağıda yer alan bazı bulgular, 2021’de gerçekleştirilen sınavdan sonra oluşacak sonuçlara da etki etmesi ihtimal dahilindedir. Pandeminin ekonomide ve eğitimde yaşanmakta olan krizi derinleştirerek büyütmekte olduğu aradan geçen 18 ayda konu ile ilişkili küresel ve yerel kurumların ortaya koyduğu verilerde görülebilmektedir. Dolayısıyla bütün bu bilgi ve bulgular bizleri 2021 PISA Türkiye sonuçlarına ilişkin iyimser tahminler yapmaktan uzaklaştırmaktadır.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından 3 yılda bir düzenlenen ve 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren PISA testinin 2018 yılı sonuçlarına alanlar verilerine bakıldığında:
Türkiye’nin büyük oranda OECD ortalamasının altında kaldığı görülüyor. PISA kapsamında öğrenciler “okuma, matematik ve fen” alanlarında verdikleri yanıtlara göre 1’den 6’ya kadar gruplara ayrılıyorlar ve en üst düzey “5 ve 6. seviye” olarak tarif ediliyor.
PISA Raporunda Gölgelenemeyen Sonuçlar
Rapora göre Türkiye’de, öğrencilerin sadece küçük bir kısmı en azından bir alanda yüksek (5 ve 6 seviyesinde) başarı gösterdi. Rapor, “Türkiye’ye ilişkin ortalama puanların düşüklüğü kadar dikkat çeken bir bulgu da en üst düzeyde (düzey 5 ve 6) yeterlilik gösteren çocukların oranının düşük oluşudur” diyor. “Türkiye’de alt yeterlilik düzeyinde yer alan öğrencilerin oranı ise oldukça yüksektir. Örneğin en alt düzeyde yeterlilik gösteren (düzey 1 ve aşağısı) çocukların oranı matematikte %36,7, fende %25,2, okumada %26,1’dir. PISA sonuçları, Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin önemli bir oranının temel becerilerden yoksun olduğunu gösteriyor. Okuma alanında üst düzey beceri göstermek demek bir veya birden fazla metindeki bilgileri birbirleriyle ilişkilendirerek yorumlamak, sunulan hipotezleri eleştirel biçimde değerlendirebilmek gibi becerileri içeriyor. Dolayısıyla Türkiye’de 15 yaşında olan ve eğitimine devam eden çocukların çok düşük bir oranının bunları yapabildiğini söyleyebiliriz.”
Öğrencilerin Sosyo Ekonomik Durumunun Başarıya Etkileri
Raporda, tüm PISA katılımcısı ülkelerde öğrencilerin sosyoekonomik durumunun özellikle matematik ve fen bilimlerindeki performanslarında güçlü bir gösterge olduğunu belirtiliyor.
Örneğin sonuçlar, Türkiye’de sosyoekonomik olarak avantajlı öğrencilerin dezavantajlı olanlara göre okuma alanında 76 puan daha fazla yaptığını ortaya koyuyor. OECD ortalamasına göre avantajlı ve dezavantajlı öğrenciler arasında okuma alanında 89 puan fark bulunuyor. Raporda yer alan sosyoekonomik düzey ve başarı arasındaki ilişkiye dair tespitleri şöyle değerlendiriliyor,
“Türkiye’de sosyoekonomik düzey ile başarı arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülüyor. Sosyoekonomik olarak en üst %25’lik dilimde yer alan öğrencilerin ortalama okuma puanı 513 iken en alt %25’lik dilimdekilerin 437’dir.”
Okul İdarecilerinin Rapora Notları
PISA 2018 sonuçlarına göre Türkiye’de okul idarecileri OECD ortalaması ile benzer seviyede personel açığı OECD ortalamasının altında bir materyal eksiği raporladı.
Dezavantajlı okulların idarecilerinin avantajlı okulların idarecilerinden daha fazla personel açığı raporladığı dikkat çekti.
Türkiye’de Okul Ortamları
Türkiye’de öğrencilerin %24’ü ayda en az beş kere zorbalığa maruz kaldıklarını belirtirken, bu oran OECD ülkelerinde %23.
Ayrıca Türkiye’deki öğrencilerin %25’i (OECD ortalaması %26), öğretmenlerinin öğrencilerin sessiz olması için uzun süre beklemek durumunda olduğunu ifade etti.
Öğrencilerin %67’si (OECD ortalaması: %74) öğretmenlerinin, öğretmekten keyif aldığını düşünüyor.
Türkiye’de Öğrencilerin %44’ü Hayatlarından Memnun
Türkiye’deki öğrencilerin %24’ü (OECD ortalaması: (%16) Türkiye’deki öğrencilerin %44’ü (OECD ortalaması: %67) hayatlarından memnun olduklarını belirtti. Bu oran, 10 puanın en yüksek yaşam doyum seviyesi olduğu bir puanlama sisteminde 7-10 aralığında puanlayan öğrencileri temsil ediyor. Türkiye’de öğrencilerin %13’ü ise kendilerini her zaman mutsuz hissettiklerini belirtti.
Sonuç olarak, 2021 PISA sonuçları açıklandığında muhtemelen listedeki sıralamamızı ve olumlu bazı sonuçları öne çıkarıp bunlar üzerinde konuşuyor olacağız. Oysa pandemi çocuklarımızın eğitiminde pek çok kayıp yaşattı. Pandemi ile geçen 18 aylık süre zarfında sadece akademik bilgi yönünden edinilmemiş kazanımları ve öğrenme kayıplarını değil, aynı zamanda öğrencilerde oluşmuş olan sosyal duygusal kayıpları da konuşuyor olmalıyız. Pandemi, bir zincirin halkaları gibi birbirine geçmiş olan okul süreçlerini, PISA’ya giren 15 yaş grubunu, üniversite giriş sınav sonuçlarını ve sonunda yapılan tercihleri de etkilemiş gibi görünüyor.
Birbirlerine domino etkisi yapan bütün bu olumsuz süreç ve olguların kaynağına yönelmek için; eğitim, istihdam ve üretim denklemini/ilişkisini doğru yerden kurarak ilerlemek “Pirüs Zaferleri” ile sevinmek, okulları nitelikli veya niteliksiz diye ayırmak yerine, çocuklarımıza ve gençlerimize eşit fırsatlar ve adaletli okul/üniversite ortamları sunarak süreçleri nitelikli hale getirebiliriz. Böylece uluslararası alanda daha üst sıralarda kendimize geçici olmayan kalıcı olan önemsenen bir yer bulabiliriz.