Alaaddin Dinçer
Okullarda din eğitimi parantezi kapanmak bilmiyor
MEB Okulöncesi ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde yaptığı son düzenleme ile okulöncesi eğitim kurumlarında mescit açılmasına karar verdi. Daha önce ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında açılmış olan mescit uygulaması böylece bütün eğitim kurumlarını kapsama alanına almış oldu.
MEB’in 2022-23 İstatistiklerinde resmi okulöncesi eğitim kurumu olarak 6 bin 300 bağımsız anaokulu, okullar bünyesinde ise 20 bin 239 ana sınıfı bulunmakta. MEB’e bağlı resmi okulöncesi kurumlarında 1 milyon 518 bin 567 çocuğa, ayrıca MEB’e bağlı olmayan Toplum Temelli Kurumlar başlığı altında DİB, Belediyeler ve Dernekler tarafından açılan 4-6 yaş grubu çocukların devam ettiği 5 bin 415 kurs ve kreşte 163 bin 138 çocuğa erken çocukluk eğitimi verilmekte. MEB’e bağlı özel öğretim kapsamı içinde olan bin 343 anasınıfında 65 bin 489,4 bin 253 bağımsız anaokulunda 222 bin 314 çocuğa, MEB’e bağlı olmayan 2 bin 276 özel okulöncesi eğitim kurumunda (Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı özel kreş ve bakımevleri) 85 bin 842 çocuğa erken çocukluk eğitimi verilmekte. Resmi özel anasınıfı ve anaokullarında 87 bin 323 eğitim emekçisi görev yapmakta.
MEB’e bağlı resmi özel eğitim kurumlarının bünyesinde bulunan 21 bin 582 anasınıfında mescit açılmasının fiziki olanakları bulunmamakta. Anasınıflarında görev yapanlar bünyesinde bulundukları ilkokul ve ortaokulların mescit imkanlarından yararlanmaktaydı. Anasınıfları uygulama dışında kalan bağımsız anaokullarında ise kurumlar mescit açmak zorunda. Açmayanlar yönetmeliğe uymamanın yaratacağı yaptırımların sopası ile karşılaşacak, belki de süreli ya da süresiz kapatılma ile karşı karşıya kalacak. Mescit ve benzeri uygulamalar sonrasında okullar, özellikle de okulöncesi eğitim kurumları pedagoji biliminin tanımladığı çerçeveden hızla uzaklaşmakta. Bu kurumlarda mescit açılması çalışanların talebi olsa da çocukların etkilenmemesi, bunun dışında kalması olanaklı değil.
Resmi okulöncesi eğitim kurumlarında katkı payının zorunlu hale getirilmesi, çağ nüfusunun okulöncesi eğitimdeki okullaşma çabalarını sekteye uğratacak bir uygulamadır. Oysa eğitim kamusal bir hizmet ve bu hizmetin sunulduğu yurttaşlardan ne ad altında olursa olsun herhangi bir katkı alınmamalıdır. Hizmet hem parasız hem de nitelikli olmak zorunda. Bu aynı zamanda anayasal ve yasal zorunluluk. Okulöncesi eğitim, eğitim süreci açısından çocukların gelişim düzeylerine sağladığı katkılar nedeniyle bütün çocukların yararlanması gereken aşama. O nedenle mutlaka parasız olmalı. Parasız olmalı ki erişilebilir olsun. Okulöncesi eğitim kurumlarında çocuklardan katkı payı alınması, 12’inci Beş Yıllık Kalkınma Planı amaç ve hedefler arasında eğitim bölümü başlığı altında yer alan ve aşağıya alıntılanan politika ve tedbirler maddesinin alt hedefleri arasında bulunan okulöncesi eğitimle ilgili belirlenen hedeflerle de çelişmektedir.
“b. Politika ve Tedbirler
661. Çocukların kaliteli, evrensel, ücretsiz ve okul öncesi eğitime erişimlerinde fırsat eşitliği sağlanacaktır.
661.1. Okul öncesine erişimin artırılması için gerekli fiziki ve beşeri altyapı sağlanacaktır.
661.2. Kaliteli okul öncesi eğitime erişimi kolaylaştırmak üzere ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyleri dikkate alınarak öncelikli bölge ve ailelerin ihtiyaçları için farklı modeller üzerinde çalışmalar yürütülecektir.
661.3. Hayırseverlerden ve özel sektörden gelen desteklerin öncelikle okul öncesi eğitim alanına yönlendirilmesi teşvik edilecektir.
661.4. Okul öncesiyle ilgili kalite standartları belirlenecek, izleme ve değerlendirme sistemi geliştirilecektir.” Sonuç olarak, okulöncesi kurumlarında mescit açma düzenlemesi “çalışanlar için başlatılmış bir uygulamadır” gerekçesi sunulsa da geçmişte yaşanan okulöncesi çocuklarına din eğitimi verilmesi hamlesi ile birlikte ele alındığında bir biçimde okulöncesi eğitimde okuyan çocuklarında “din eğitimi” adı altında bu sürece kanalize edilmesine neden olacaktır. Okulöncesi, ilkokul ve ortaokul çocuklarının bir tercihle karşı karşıya kaldıklarında, doğrudan veya dolaylı olarak ebeveynlerinin, çevrenin ve öğretmenlerinin teşviki, telkini, etkisi ve yönlendirmesi sonucunda oluşacak merak, örnek almak, duygudaşlık vb gibi ilgiler nedeniyle bir yönelim içine girmeleri söz konusu olacaktır. Yönetmelikte getirilen gerek katkı payı gerekse mescit düzenlemesi geri çekilmeli, yönetmelik her iki değişiklik olmaksızın yeniden düzenlenmelidir.