Mehmet Şandır
Milli Mücadeleye hazır olalım
Seçimlere ‘devre arası’ verildi.
Siyasette ilk defa yaşıyoruz; cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı, hafta sonu yine sandığa gideceğiz. Bu hafta sonu sonuç nasıl olur? Futbol maçı olsa Erman Toroğlu’na sorardık, eski futbolcu ve hakem olarak “bak arkadaş” diye söze başlar ve maçın sonunu tahmin ederdi.
Hafta ortası yazmanın çaresizliği içinde geçen hafta yapılan seçimleri yeterince sorgulamadan gelecek Pazar yapılacak seçimlerin sonucunu öngörmek, muhtemeli değerlendirmek çok kolay değil, devre arasında liderlerin taktik düzenlemeleri oyunun gidişini değiştirebilir mi? yaşayıp göreceğiz.
Biz seçimlerin genel anlamı üzerinde sesli düşünmeye devam edelim.
Önümüzdeki Pazar günü akşamı, “dananın kuyruğu koptu” deyiminin hafif kalacağı bir sonuç bizi bekliyor; Türkiye’yi 5 yıl yönetecek cumhurbaşkanının seçilmiş olmasının ötesinde Türkiye için, Türk toplumu için yeni bir dönem başlayacak. 28 Mayıs 2023 tarihi, 14 Mayıs 1950 gibi bir milat olacak; geri dönüşü zor bir başlangıç yaşayacağız, hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Yönü ve kapsamı farklı olmakla beraber bu gerçek Sayın Erdoğan’ın ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun seçilmiş olması ile değişmeyecek; bunun için bu seçimlere biz, “Kader Seçimi” demiştik ve tüm taraflar da ortak bir tanım olarak “yol ayırımında tarihi karar” diye değerlendirmişti.
Cumhurbaşkanı mazbatayı alıp yemin ettiğinde önünde çok acı bir Türkiye gerçeği ile karşılaşacaktır; Sayın Erdoğan veya Sayın Kılıçdaroğlu, bazı dost devletlerden ödünç alınan dolarların dışında eksi bakiye veren bir kasa, 203.3 milyarı kısa vadeli 459 milyar dolarlık brüt dış borç stoku ve kapıya dayanan alacaklıların abus yüzleri ile karşılaşacaklardır. Milli gelire oranı yüzde 50.7’ye ulaşmış, fert başına 5.383 dolar olan tüm zamanların en büyük seviyesine ulaşan bu dış borç yükü karşısında hani çok eskilerde afişlerini gördüğümüz iflas eden tüccarın boş kasa karşısındaki hüzünlü halini yaşayacaklar.
“Borç yiğidin kamçısıdır” özdeyişinin avuntusunda Türkiye bu engeli aşar mı? Aşar.
Ancak hangi bedelleri öderiz, öngörmek mümkün değil. Bu ülke “Duyun-u Umumiye” yaşamış ve müstevliye boyun bükmeden borcunu ödemiş ve bu günlere ulaşmıştır.
Bir Atatürk gerekiyor!
FED’in politika faizi yüzde 4,75’e kadar çekilmişken bizim Hazine ve Maliye Bakanlığı, 2029 vadeli Mart 2023 Eurobond ihracında 2,25 milyar dolar borçlanmayı yüzde 9,50 faiz oranı üzerinden yapabilmişti. TCMB, TL politika faizinde hala yüzde 8,50 oranında ısrar ederken ve bununla övünürken dolar bazında yüzde 9,50 tefeci faizi ile dahi artık borç para bulmakta zorlanacağı ifade edilmektedir. Ayrıca, gelirlerinin ancak yüzde 8’ini tasarruf edebilen ve 2023 Mart sonunda toplam 2 trilyon 122 milyar TL borç içinde kıvranan Türk toplumundan iç borçlanma yoluyla kaynak temin edebilmek de çok mümkün olmayacağı görülmektedir.
Yıllık 51.7 milyar dolar cari işlemler açığı, yılın ilk 3 ayında 34,9 milyar dolara ulaşmış dış ticaret açığı ve nihayet nisan ayı sonu itibarıyla 382.4 milyar TL’lik açık veren bir bütçe ile bu ağır borç yükü nasıl taşınacak?
Sayın cumhurbaşkanı adaylarının seçim öncesinde topluma verdikleri bol keseden vaatler, oluşturulan beklentiler, yüzde yüzü aşan enflasyon, can acıtan hayat pahalılığı, bozulan gelir dağılımı, sefaletle safahatın aynı sokakta birlikte “ateşle barut gibi yan yana” yaşıyor olması korkarım ki, önümüzdeki dönemde Türkiye’yi, sosyal ve siyasi bir bunalım döneminin beklediğini göstermektedir. Kahin değilim, karamsar da değilim ancak bilelim ve hazırlıklı olalım diye sesli düşünüyorum.
Geçmişte yaşadığımız Kemal Derviş örneğinde olduğu gibi Sayın Erdoğan’ın Londra tefecilerinin temsilcisi olarak Mehmet Şimşek’i veya Sayın Kılıçdaroğlu’nun Dünya Bankası’ndan ithal edeceği küresel sermayenin noterleri veya kayyumları ile karşılaşabiliriz.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı sıkıntılı başlayacak; “Yeni Türkiye” ve “Türkiye yüzyılı” iddialarının bir seçim nutku olmanın ötesinde hayata geçmesi, gerçekleşmesi hepimizin arzusu ve hayalidir ancak bunun için birlikte bir bedel ödemeye hazır olmalıyız.
Ayrıca siyasette çok parçalı/renkli bir Meclis tablosu, ortak paydasını büyük oranda kaybetmiş kamplaşmış, cepheleşmiş bir sosyal yapı ve denge ve denetim sistemi çökmüş bir devlet yapısı ile gerçekten Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle söylersek “ikinci milli mücadele” bizi beklemektedir. Atatürk tavrına acil itiyacımız bulunmaktadır.
BENCE
Seçimlerin sağ salim tamamlanmış olmasını çok değerli ve önemli bulmaktayım. Milletimizin özgür ve özgün kararı olduğu için sandıktan çıkan sonucun başımın üstünde yeri vardır.
Milletimiz bu milli mücadeleyi de Atatürk’ün yolunu takip ederek başaracaktır.
Kolay gelsin!