Boray Acar
Meğer “Kulüp” Dizisi Bugünü Anlatıyormuş…
Hristiyan Ortodoks inancına göre Hazreti İsa’nın doğumu ve vaftiz edilişi, geleneksel olarak her yıl 6 Ocak tarihinde “denizden haç çıkarma” töreni ile kutlanıyor. Fener Rum Patrikliği öncülüğünde yapılan bu etkinliğe, Yunanistan başta olmak üzere, Ortodoks dünyasına mensup insanların yaşadığı ülkelerden de katılımlar oluyor. Folklorik bir etkinliğe dönüşen bu dini ritüel basında yer buluyor, “halis muhlis Türk ve Müslüman” olan birileri tarafından da mutlaka izleniyor. Aklı başında hiçbir izleyicinin bu etkinlikte bir hainlik aradığına ihtimal vermiyorum.
Tabii aklımıza böyle bir ihtimalin gelmeyişinin sebebi ideolojik perspektifimizin darlığı olabilir. Şükürler olsun ki; Devlet Bahçeli’nin vatana yönelen veya yönelmeye namzet olan tüm tehlikeleri görmesini sağlayan geniş ufku bu konuda da imdadımıza yetişti. Son günlerde, Millet İttifakı’nın “Cumhur İttifakı kendine göre kıyafet dikiyor” diyerek eleştirdiği seçim kanunu gündemimizde. Seçim barajının yüzde 7’ye indirilmesini içeren kanun teklifi için Kemal Kılıçdaroğlu, MHP’ye ve onun “düşünemediklerimizi düşünen” Genel Başkanı’na ithafen “Sen barajı geçemeyince nereye yüzeceksin? Merakım o” demişti. Bahçeli de ona kendi meşrebince ve siyasi etik anlayışına uygun olarak, “Sayın Kılıçdaroğlu fazla merak iyi değildir, ne gelirse insanın başına meraktan gelir. …Madem yüzme biliyorsun, boğazdan git haç çıkarmayı dene…” diyerek cevap verdi.
Beyanatın sokak ağzı ile başlayan kısmını yadırgasak da artık şaşırmıyoruz. Nerede okuduğumu hatırlamıyorum, yakın tarihte birisi “Bu iktidar, bizi şaşırmamaya alıştırdı” diyordu. Sanıyorum konuşmanın başındaki sinkaflı halk deyiminin devamını söylemelerine de ramak kaldı. Gelelim beyanatın sonuna, velhasıl yazının başına. Manşet burada yatıyor. Bahçeli çıkıp “ben toplumdaki farklı unsurlara olan sevgimden ve saygımdan ötürü bu lafları ettim” diyemez. Yani her ne kadar şaşırmamaya alışmış olsak da o kadar da alıştık demedik. Muhalefetin eylemlerini her türlü hainlikle özdeşleştirdikleri böyle bir dönemde bunun nasıl bir nefret söylemi olduğunu anlamamak için de aptal olmak gerekir. “CHP’nin gizli ortağı HDP” söylemi ile ele aldıkları Kürt kartı yetmemiş olacak ki buna bir de azınlık düşmanlığını ilave etme gereği duymuşlar. Hrant Dink cinayeti gibi utanılası bir vakıanın yaşandığı ülkemizde, durumdan vazife çıkaran birileri yarın bir cürüm işlemeye kalksa provokasyonun kaynağı ayan beyan ortada.
Özellikle Bahçeli gibi hayatını siyasete vermiş birisi özelinde bu durumu siyasi acemilikle falan açıklayamayız. Spontane olmayan, düşünülmüş ve planlanmış olması nedeniyle de özrü kabul görmeyecek bir konuşmadan bahsediyoruz. Üstelik “Ya sev ya terk et (1995 – MHP)”, “Hira Dağı kadar Müslüman, Tanrı Dağı kadar Türk (1974 – Türkeş)” söylemleri üstünde yükselen bir siyasi hareketin günümüzdeki temsilcisinin, böyle şeyleri açıkça söylemese de niyetini biliyoruz. Toplumun sinir uçları ile oynamanın, olmayan tehlikeleri varmış gibi göstererek tahrik unsuru olarak kullanmanın olası neticelerinden de gayet tabi kaygı duyuyoruz.
Geçtiğimiz aylarda Netflix’te yayınlanan, yoğun ilgi gören, üstüne oldukça fazla konuşulan ve yazılan Kulüp isimli dizide hikâye edilen mezalimi, bu toprakların insanı bizzat yaşadı. Hatta -yazmaktan utanacağımız düzeyde- fazlasını da yaşadı ya, yaraları daha fazla deşmeyelim. Yaşanan hiçbir şey, öyle kendiliğinden, durup dururken de olmadı. O süreç; İskân Kanunları, Varlık Vergileri gibi utanç vesikaları ve bu uygulamalardan güç alan provokasyon odakları eliyle hazırlandı. “Gayrimüslimler, kanun nizam Türkleri, öz Türk olmayanın, Türk vatanında işi hizmetçi olmaktır. Türk’ten başkasını Türk gibi sevmeyeceğiz.” (Mahmut Esat Bozkurt); “Birinci daire Türklük, ikinci daire ona sıkı bağlı İslamcılık, üçüncü daire boyun eğmeye mecbur Hristiyanlardır.” (F. Köprülü – 1918); “Varlık Vergisi, piyasanın Türklerin eline geçmesini sağlayacak devrim kanunudur.” (Ş. Saraçoğlu); “Davamız, memleketimizde başka ırkta, dinde adam bırakmamak en esaslı iş.” (Rıza Nur /Lozan) gibi söylemler ile ihdas edilen resmi ideoloji, büyük acıların yaşanmasına sebep oldu.
Tarih ders almamız için yazılıyor ise 2022 Türkiye’sinde de olsa, söylenenleri hafife almak söz konusu olamaz. Zira bir arada, barış içinde yaşama kültürünün yapı taşı olan ve sayıları gün geçtikçe azalan azınlık unsurları, bu ülkenin namusudur.