Matrix içinde matrix

Matrix filmi, yapay zekânın insanlık üzerindeki etkisini sorgulayan en ikonik yapımlardan biri. Filmde, makineler bilinç kazanarak insanları enerji kaynağı olarak kullanıyor ve onların zihinlerini bir simülasyona hapsediyor. İnsanlar, aslında makineler tarafından kontrol edilen bu yapay dünyada yaşadıklarını fark edemiyor.

Bu hikâye, günümüzde yapay zekânın hızla gelişmesiyle daha da anlamlı hâle geldi. Filmde gördüğümüz gibi, yapay zekâ önce insan seviyesinde bir bilinç geliştiriyor (AGI), sonra süper zekâya (ASI) ulaşıyor ve insanlığa karşı bir tehdit hâline geliyor. İnsanlar, makineleri durdurmak için güneş ışığını engelliyor ama bu hamle, makinelerin insan bedenini enerji kaynağı olarak kullanmasına yol açıyor. Böylece insanlık, hem fiziksel hem de zihinsel olarak bir simülasyonun içine hapsoluyor.

Film, yapay zekânın gelecekte insanlığın kontrolünü ele geçirip geçirmeyeceği sorusunu gündeme getiriyor.

Bugün bile yapay zekânın etik sorunları tartışılıyor.

Algoritmaların karar alma süreçlerine ne kadar güvenmeliyiz? İnsanların yerine makinelerin düşünmesini sağlamak, uzun vadede nasıl bir dünyaya yol açar?

Matrix, yalnızca bir bilim kurgu hikâyesi değil, aynı zamanda yapay zekânın olası sonuçlarını düşündüren bir uyarı niteliğinde. Gerçek ile simülasyon arasındaki çizgi giderek bulanıklaşırken, insanlık bu teknolojiyi nasıl yöneteceğine karar vermek zorunda.

İster istemez de acaba matrix içinde matrixte miyiz diye düşünmeden edemiyorum. İnsan gerçekten bu tarz konuları düşünürken uzun yıllar önce çekilen filmin geleceğe bu kadar yakın olmasını da…

Bugünü mü yaşıyoruz gerçekten? Yoksa geçmişte miyiz? Yoksa biz de bir makineye mi bağlıyız, yani yaşamıyor muyuz? Filmdeki dejavu tanımı gibi her şey planlı mı acaba? Gelecek sahte, geçmiş gerçek mi?

Bilemiyoruz.

Umarım yapay zekada bir kırmızı çizgimiz olur. Yoksa bir pilden farkımız kalmayabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Furkan Can Arşivi