Osman Hamdi Bey’in 74 milyon TL’lik eseri

Önceki iki haftada, AKP iktidarı tarafından yapılan siyasi darbe girişimi sonrası ülkemizde hukuk ve adalet ayaklar altında çiğnenirken, bir bütün olarak kültür ve sanat dünyasının gelişmeler karşısında nasıl tutum takındığını ortaya koymaya çalıştık.

Memnuniyetle belirteyim ki, sanat dünyasının ezici çoğunluğu, ünlü yazar Stefan Zweig’in “İtiraz etmeyen, karşı koymayan suç ortağıdır” sözünü hatırlatırcasına, hak, hukuk ve adaletten yana tavır koydu. İktidardan nemalanan ve çıkarları uğruna sessiz kalanların kimler olduğunu ise yazmaya bile değmez. Bazılarını yeni belirlenen Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu’nda bulabilirsiniz.

osman-hamdi-eseri.jpg

OSMAN HAMDİ BEY SOTHEBY’S’DE

Bu hafta Türkiye’nin tatsız ortamından biraz olsun sanat turuyla uzaklaşalım istedim. İlk durağımız Londra. Yurtdışında Türk resmi denilince akla gelen ilk isimlerden olan Osman Hamdi Bey’in kahve hazırlayan iki genç kızı resmettiği kompozisyonu Sotheby’s’in Londra’da 29 Nisan’da düzenleyeceği “Orientalist Art” başlıklı müzayedede yer alacak. “Preparing coffee” adlı eserin tahmini fiyatı, 1.5 milyon İngiliz sterlini (74 milyon TL) olarak seslendiriliyor. Osman Hamdi Bey’in “Kahve Ocağı” isimli eseri de geçen ay yine aynı müzayedede satışa sunulmuştu.

BURHAN DOĞANÇAY BELGESELİ

İkinci durağımız İstanbul. Türk çağdaş resminin en önemli isimlerinden Burhan Doğançay’ın hayatını konu alan “Fısıldayan Duvarlar” adlı belgeselin ilk gösterimi geçen hafta İstanbul Modern’de yapılmıştı. Artam Dergi’de okuduğuma göre, yönetmenliğini Eylem Kaftan’ın yaptığı belgeselin dünya prömiyeri de 44. İstanbul Uluslararası Film Festivali’nin “Belgesel Kuşağı” bölümünde gerçekleşecek. Belgesel, 17 Nisan’da Beyoğlu Sineması’nda, 20 Nisan’da da Kadıköy Sinematek’te seyirciyle buluşacak.

burhan-dogancay-foto.jpg

Müziklerini Doğan Duru’nun bestelediği “Fısıldayan Duvarlar”, 1960'larda New York'a yerleşen Doğançay'ın, ABD tarihinin karmaşık, sivil hak mücadelelerin sokaklara, oradan duvarlara kendini ifade ettiği bir dönemde kendi sanat yolunu arayışını ele alıyor. Doğançay’ın kolaj tekniğini sinema diline de yansıtan belgesel, genç bir Türk sanatçının yabancı bir ülkede yer edinme çabasından, dünyanın önemli ressamlarından biri haline gelmesinin yolculuğunu aktarıyor.

Belgesel, 1960'lardan 2000'lere toplumsal değişim rüzgarlarını Doğançay’ın resimleriyle ifade ederken, sanatçının 114 ülkede çektiği fotoğrafları da ilk kez bir araya getiriyor. Sanatçının mirasını ölümsüzleştirmeye kendini adamış hayat arkadaşı Angela Doğançay ise filmin baş karakteri olarak öne çıkıyor.

GELENEK VE MODERNİTE

Üçüncü ve son durağımız İzmir. Arkas Sanat Merkezi’nde geçen ay açılan ve bu yılın sonuna kadar sürecek olan “Gelenek ve Modernite: Arkas Koleksiyonu’nda Türk Resmi (1920-1970)” isimli sergi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde sanatçıların modernleşme ve yerel kimlik arasındaki dengeleri nasıl kurduklarını gözler önüne seriyor.

Sergi, dönemin sanatçılarının modernleşme sürecine nasıl yön verdiğini hem figür, hem de manzara resmi üzerinden ele alıyor. Sanat tarihçi Prof. Dr. Burcu Pelvanoğlu’nun kürasyonuyla şekillenen ve Türk resim sanatında önemli yer edinmiş isimlerinin fırçasından çıkmış 110’dan fazla eserin yer aldığı sergide, İkinci Dünya Savaşı sonrası burslu olarak Paris’e giden sanatçıların Yeni Paris Ekolü’ndeki etkileri ve Türk resmindeki özgüven değişimi de önemli bir yer tutuyor. Sergi, izlenimcilik, geç kübizm ve art déco gibi sanat akımlarının Türk resmindeki yansımalarını da gözler önüne seriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi