Mehmet Şandır
İnsanlık vicdanına sözcülük yapmak…
İsrail ve ABD ateşle oynuyor…
Gazze’de yaşananları kabullenmekte insanlık vicdanı çok zorlanmaktadır. Gazze’de bir savaştan öte insanlığın felaketi mayalanıyor.
Hamas’ın 7 Ekim saldırısı sonrasında çocuk, kadın, yaşlı demeden katliam yapan İsrail’in “savunma hakkı” kullandığı yalanı, amacının “Ortadoğu’da yeni bir harita yapmak” olduğu, bu amaçla Gazze’de etnik temizlik/soykırım yaptığı, kendi beyanları ile anlaşılmıştır. ABD ve müttefikleri de İsrail’in arkasında saf tutarak bu soykırıma ortak olmakta ve adeta dünyaya meydan okumaktadırlar.
Bugün katliamın onsekizinci günü;
İsrail, Gazze’yi yıkıyor. Savaş suçu olmasına rağmen hastahane, okul, cami, kilise, pazaryeri, BM’ye ait sığınmacı kampı gibi “korunmuş alanları” bombalamayı, sivil insanların elektriğini, suyunu kesmeyi, gıda, ilaç girişini engellemeyi kendine hak görüyor. Beyaz fosfor bombası kullanmakta hiçbir sakınca görmemiştir. Evlerini terk etmeyenlerin terör örgütünün ortağı sayılarak öldürüleceğini açıkça ilan etmekten çekinmemiştir. Gazze katliamı İsrail’i kesmemiş şimdi de Lübnan’ı tehdit etmektedir.
Birleşmiş Milletler’in İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA)’nın yayınladığı rapora göre; 18 Ekim itibariyle; İsrail, Gazze’de bulunan binaların yüzde 30’undan fazlasını bombalarla yıkmıştır. Enkazların altında binlerce insan kurtarılmayı bekliyor. Morglar yetersiz, ölenler topluca mezarlara gömülüyor. Yaklaşık 1 milyon kişi evlerini terk etmiş. Büyük çoğunluğu çocuklar ve kadınlar olan ölenlerin sayısı hergeçen gün artmakta.
Gazze Şeridi’ndeki 26 sağlık tesisi, 17 hastane ve 23 ambülans hasar görmüş. Toplam 178 eğitim tesisi, bir üniversite binası, 7 kilise ve en az 11 cami de yıkılmış. En az 6 su kuyusu, 3 su pompa istasyonu, bir su deposu ve deniz suyu tuzu arıtma tesisleri tahrip edilmiştir. Gazze’de adam başına içilebilir su miktarı günde bir litreyle sınırlandırılmıştır.
İsrail, bu katliamları daha önce de yaptı. Ancak bu defa hedef ve amacın başka olduğunu Netanyahu, "Hamas'a verilecek askeri karşılık Ortadoğu'yu yeniden şekillendirecek" diyerek ortaya koymuştur. ABD Başkanı Biden da "Küresel bir dönüm noktasındayız" diyerek ona destek vermiştir.
Ukrayna Savaşı başlayalı 600 gün oldu, devam ediyor, Gazze Savaşı onsekizinci gününde daha nekadar devam edeceğini öngörmek mümkün değil. Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz, Basra Körfezi savaş gemileri ile kaynıyor; sürekli savaş tatbikat haberleri yayınlanıyor. Diplomasi çok hareketli; olağanüstü günlerden geçiyoruz.
Galiba, 3. Dünya Savaşı’nın şafağındayız.
Televizyonlarda seyrettiklerimiz, dinlediklerimiz ve çeşitli kaynaklardan okuduklarımız birinci ve ikinci dünya savaşları öncesindeki bir sürecin başlangıcında olduğumuzu hatırlatıyor. Uluslararası düzlemde bilinen saygın araştırma kuruluşlarına, ilim adamlarına, siyasetçilere, stratejistlere göre, uzun zamandır sürdürdürülen ekonomik, teknolojik, ticari, siyasi kamplaşma ve çatışmaların sonunda bugün küresel güçler kitlesel bir savaşın eşiğinde bulunuyorlar.
Ancak ne yazık ki, savaş mevzileri bizim coğrafyamızda, ülkemizin etrafında kazılıyor; taraflar cephelerini oluşturdular, yığınaklarını yaptılar; bizatihi kendileri veya taşeron olarak kullandıkları devletler ve örgütler üzerinden birbirlerine “peşrev” çekiyorlar. Aslında küresel savaş başladı; Ukrayna’da ve Gazze’de cephede görünen savaşan taraflar bizi aldatmasın; Ukrayna’da Rusya ile ABD liderliğinde NATO ülkeleri savaşıyor. Gazze’de ABD ve müttefikleri İsrail’I taşeron olarak kullanıyor; Filistinlilere uyguladıkları soykırım üzerinden İran ve onun arkasındaki Rusya ve Çin’i sahaya çekmeye çalışıyorlar. Muhtemel yakında Balkanlar’da Kafkasya’da yeni çatışmalar çıkartacaklardır.
İsrail, küresel güçlerin taşeronudur; bunu 75 yıldan bu yana yapmaktadır. Sürekli topraklarını büyütmekte, Filistinlileri yurtlarından söküp atmaktadır. Bunu dünyanın gözünün içine bakarak, tüm kınamalara rağmen arttırarak sürekli yapmaktadır.
1945’te kurulan dünya düzeni, uluslararası hukuk, BM gibi kurumlar, artık insanlığın huzurunu ve güvenliğini temin edemez, sorunlara çözüm üretmek ve beklentilere umut olmak kapasitesini kaybetmiş durumdadır. Adalet, hukuk, ahlak, merhamet, dürüstlük değer olmaktan çıkmıştır. İnsanhakları, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi değerler Batı’nın dilinde koca bir yalandır!
Yalan ve ikiyüzlülük Batı’nın karekteri olmuştur;
ABD Başkanı Jeo Biden, “hastahaneyi İsrail değil Hamas bombalamıştır” diye yalan söyleyebilmiştir, bundan da hiç pişmanlık duymamıştır. ABD, Türkiye’nin F-35’lerine el koyabilmiş, SİHA’mızı bilerek düşürebilmiştir, müttefikimiz olmasına rağmen düşmanlarımızı desteklemekte ısrarcı olmuştur.
Emperyalist/kapitalist Batı, evangelist - siyonist ideolojilerin sapkın amaçları için Yahudi acımasızlığını kullanarak Gazze’de katliam yapmakta, dünyaya gözdağı vermektedir. Buna dünya devletleri duyarsızdır. Müslüman ve Arap devletleri de onursuz bir acziyetin içinde kıvranmaktadır; Kahire toplantısında ortak bir kınama bildirisi bile yayınlayamamışlardır!
BENCE
Türkiye, tarihi müktesebinin sorumluluğu ile bu azgın azınlığın despotluğuna karşı insanlığın vicdanına sözcülük yapmaya devam etmelidir.
Sonunda insanlık kazanacaktır!
“Allah var umut var.”