İlk elin günahı olmaz mı?

Elli yaşına merdiven dayadım, kahvehane alışkanlığım hiç olmadı. Yeni yetmelik zamanlarımda ara ara gitsem de bir türlü alışamadım. Kâğıt oyunlarının başlangıç aşamasında olanlarının dışında, (pişti, elli bir) sadece okey oynamayı bilirim. Onda da üst düzey bir oyuncu olduğum söylenemez …  Hoş her ne kadar iskambil kâğıtlarını elime az almış olsam da ilk elin günahının olmayacağını bilirim. 

“Herhangi bir sürecin başlangıç aşamasında karşılaşılan problemlere, zamanla tecrübe ettikçe, karşılaştıkça, çözüm bulunacağını” anlatır bu argo deyim. Yani; “alışma dönemindesin. Zamanla daha iyi olacaksın.” demenin, kısa halidir. Kimine göre de “senden bir şey olmaz ama biraz daha dene bakalım” demenin kibarca söylemesidir bu argo deyim.

Dün akşam başlayan Trendyol Süper Ligin açılış maçında Trabzonspor maçını izlerken, kahvede kâğıt tutmaya çalıştığım günler geldi aklıma. Her mağlup olduğumda, “aldırma, ilk elin günahı olmaz.” derlerdi bana. Allahtan; beceriksizliğimin farkına erken vardım da, fazla hesap ödemedim.

Doğan görünümlü Şahin gibiydi, dün akşam Trabzonspor. Geçen seneki kadrodan sadece, iki farklı oyuncu vardı sahada: Stoperde Benkoviç ve ön liberoda (altı numara pozisyonunda) Kourbelis…  Kapak yeni ama içerik eski… Janjanlı ama bayat…

 Geçen sezonun açılış maçını da Trabzonspor oynamıştı. Ve dün akşamki maçın tek golünü kafa ile atan Denswill, o maçta da (deplasmanda 2-0 İstanbulspor maçı) kafa ile gol atmıştı. Umarım ve dilerim ki;  Trabzonspor için geçen sezonun benzerliği, bu kadar ile sınırlı kalır. Oyun olarak Trabzonspor kendini geliştirir. Çünkü geçen sezona göre oyun olarak hiçbir fark yoktu sahada. İlk yarıda, Bordo Mavili takımın istekli oynamaya çalıştığını söyleyebiliriz. Ama sadece ilk yarıda… İkinci kırk beş dakika, tam bir eziyetti Trabzonspor için. Antalyaspor biraz daha dikkatli ve becerikli olabilse, ilk haftayı beraberlikle kapatabilirdi.

Oyundaki kısır döngünün, bence tek sebebi var: Trabzonspor, topu üçüncü bölgeye taşıyamıyor. Yani Bordo Mavili takımda, top taşıyacak, dağıtacak, oyunu okuyacak yönlendirecek bir isim halen yok…  Ne Bakasetas ne de Abdülkadir bu role soyunacak isim değil. Bakasetas, bölgesini bırakıp top çıkarmaya geldi sık sık. İyi de bu seferde ileride Umut Bozok etkisiz kaldı. Kendini haybeye yordu, rakip defansa “pres yapacağım” diye…  İyi bir “8” numaranın transfer edilmesi gerekli. Bırakın “box to box” oynamasın. Üçüncü bölgeye topu doğru zamanda taşısın yeter. Böyle bir isim bulunamazsa, bu sezondan da çok bir şey beklememek gerekir Trabzonspor adına.

Merkezden top ileriye taşınamayınca kanatların iyi olması gerekir ki; atak olabilsin… Sağ tarafta Visca, sezonun başladığını bilmiyor sanırım… Hazırlık maçı oynayacağız diyerek mi kandırdılar çocuğu bilemedim?  Ters tarafta Trezequet, kontenjan senatörü gibi…  Olsa da olur, olmasa da. Oyuna hiçbir katkısı yok. E peki Trabzonspor, nasıl yarışın içinde olacak? Ertuğrul Başkan, uşağım deyiverse şu işi bize…

İlk maçtan üç puan çıkarmak, güzel olmasına güzel de, ya sonrası ne olacak bu işin? İlk elin günahı olmaz derken hangi anlamı kullanacak Trabzonspor?  Hem yönetimin hem de teknik heyetin bu soruya cevap vermesi gerekiyor. Yoksa, çokkkk hesap öderler… Benden uyarması, çay da bayağı pahalı oldu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Temel Arşivi