Alaaddin Dinçer
Hak Aramayı “Çapulculuk” Olarak Nitelemek Yanlıştır
20 bin öğretmenin atama töreninde Sayın Cumhurbaşkanı’nın öğretmenlere yönelik yaptığı açıklama gündemdeki yerini korumakta. Öğretmen camiasının büyük tepkisine neden olan açıklamada kullanılan bu tanım, hak aramaya ve kazanılmış hakları korumaya dönük Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve onun yönetim mekanizmalarında yer alan kadrolarının öznel yaklaşımını yansıtmakta.
TDK’ya göre çapulcu, “Başkasına ait olanı yağmalayan. Yağmacı” olarak tanımlanmakta. Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklaması ile bu tanımı kast etmediğine inanmak istiyoruz. Ancak şu ana kadar bu yönde yeni bir açıklama gelmediğine göre, haklı olarak eleştiri ve tepkilerin de arkası kesilmeyecek demektir. Oysa Sayın Cumhurbaşkanı’nın siyasi geleneğinin geçmişine bakıldığında sokak eylemleri ile hak aramanın pek çok örneğini bulmak mümkün. Peki ne istiyor bu öğretmenler? Mesleklerini daha iyi icra edebilmek, okuttukları çocuklara nitelikli eğitim verebilmek ve üst düzeyde faydalı olabilmek. Bunun içinde insanca yaşayabilecekleri ekonomik ve sosyal haklara sahip olmak. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanı öğretmenler ile ilgili her konuşmasında, “Mevcut öğretmen kadrosunun büyük bir bölümünün kendi dönemlerinde atandığını ve bu sayının 750 bin olduğunu” dile getirmekte. Evet; bu açıklanan rakamlar doğru. Ancak 21 yıl iktidar olmuş bir siyasetin yılda ortalama 35 bin atama yapması çok da övünülecek bir durum olmasa gerek. Sayın Cumhurbaşkanı atadıkları kadar öğretmenin de bu ülkede öğretmen olmayı beklediğini ve bunun kendilerinin yanlış öğretmen yetiştirme politikasından kaynaklandığını keşke söyleyebilmiş olsaydı.
Sayın Cumhurbaşkanı’nı ve onun İçişleri Bakanı’nı her hak arayanı, hakları için sokağa çıkanı terörle ilişkilendirme ve hainlikle damgalama/suçlama tutumundan vaz geçmeye, daha olumlu ve pozitif yaklaşımlar göstermeye davet ediyoruz. Elbette ki insanlar haklarını arayacak, uğradıkları haksızlıklara karşı seslerini yükseltecek. Sorumluluk merkezinde yer alanlar ise bu talepleri karşılayacak sorunlara çözüm üretmek zorunda. Hak arayanları itham ederek, aşağılayarak ve hedef göstererek bir yere varılamayacağını görmek gerek. Eğitim ve bilim emekçileri bundan sonra da hakları ve adalet talebi için meşru olan her türlü demokratik eylem haklarını kullanmayı sürdürecek.
ÖMK, MESLEĞİ İTİBARSIZLAŞTIRACAK BİR KANUNDUR
Muhataplarının bütün itirazlarına rağmen Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu yasallaştıran iktidar öğretmenliğin niteliğini ve liyakatını yükselteceğim derken, aslında öğretmenler arasında bir hiyerarşi yaratarak mesleğe en büyük zararı vermekte. Yaratılan okul iklimi ile öğretmenleri ebeveynlerin ve öğrencilerin gözünde itibarsızlaştıracak yaklaşımlara kapı aralamakta. Özel sektörde ve kamuda 450 bin sözleşmeli, kamuda 80 bin ücretli, 650 bin kadrolu öğretmen. Kadrolu ve sözleşmeliler arasından sayısı henüz bilinmeyen ancak yüz binleri bulacağı tahmin edilen uzman ve başöğretmen. Girdiği sınavda 70 puanı geçenin iyi, geçemeyenin kötü öğretmen olarak nitelendirildiği pespaye durumlar. Ücretli mi, sözleşmeli mi, kadrolu öğretmen mi, yoksa uzman ve başöğretmen mi, iyi ve kötü öğretmen mi nasıl bir öğretmen istersin? Seç, beğen ve al algısına neden olacak öğretmenlik pozisyonları. İşte bu siyasi iktidarın öğretmenliği getirdiği, düşürdüğü dip nokta. Toplum arasında çok bilinen “ağa-maraba” hikayesi. Namı diğer öğretmenliğin mesleki gelişimi kariyer meselesi. Ast-üst benlik ilişkisi,okul piramidinde yeni saflaşmalar. Çalışma ortamında karşılıklı sataşmalar, tartışmalar ve huzursuzluklar. İki ve üç bin lira daha fazla para almak uğruna heba edilen çocuğun üstün yararı.
Sonuç olarak, öğretmenler ne “apolet” istiyor, ne de en yetkili ağızdan “çapulcu” olarak nitelenmek. Onlar, öğrencilerine daha yararlı olmak ve nitelikli bir eğitim vermek için önce saygı ve itibar, sonra da insanca yaşayacak ekonomik ve sosyal haklar istiyor. Bunlar elde edilene kadar da örgütlenerek seslerini duyurmaya, üç maymunu oynayan siyasi iktidara/iktidarlara karşı, demokratik ve barışçıl mücadele yöntemlerini kullanarak sokaklarda olmaya devam edeceğiz diyor.