Derya Kömürcü
Güçsüzlüğün İkrarı
AKP-MHP ittifakı tarafından TBMM’ye sunulan seçim kanunda değişiklik öngören teklif, iktidarın içinde bulunduğu durumun ikrarı olarak da okunabilir. Esasında bu teklifle birlikte iktidar ortakları kamuoyuna kabaca şunu söylemiş oluyorlar; “Biz artık siyaset yaparak oylarımızı artıramıyoruz, muhalefeti yenmenin yolu olarak da karşı cepheyi zayıflatmayı görüyoruz.”
Nasıl bundan birkaç ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan yürürlükteki, “Türk tipi başkanlık sistemi” ile ilgili olarak, sistemde herhangi bir sorun olmadığını, kendisinin gayet memnun olduğunu, sadece cumhurbaşkanı seçilme koşulunu yüzde 50+1’e bağlamanın hata olabileceğini ifade ettiğinde toplum bunu Erdoğan’ın artık yüzde 50’yi bulamadığının bir itirafı olarak algıladıysa, bugün de AKP-MHP ittifakının içine düştüğü durumdan siyasi mühendislik hamleleriyle çıkmaya çalıştığını görüyor.
Seçim barajı yüzde 10’dan yüzde 3’e ya da 5’e değil de yüzde 7’ye düşürüldüğünde herkesin aklına bunun MHP için yapıldığı geliyor. Kamuoyu araştırmalarına hiç güvenmeyen biri bile artık MHP’nin yüzde 7 civarında bir oy seviyesinde olduğuna ikna oluyor.
Seçim çevrelerinde milletvekili hesabının ittifakların toplam oy miktarı dikkate alınmadan, partilerin oy sayısı üzerinden yapılacak olmasının altı partiye doğru genişlemekte olan Millet İttifakı’nı hedef aldığını görmek seçmen için çok zor değil. Millet İttifakı’nın küçük partilerin katılımıyla daha fazla milletvekili çıkarmasını engellemek, böylelikle “6’lı ittifak”ın zeminini ortadan kaldırmak, özellikle CHP’yi yalnızlaştırmak hedefler arasında. Hatta bu “mühendislik harikası”nı tasarlayanların aklında DEVA, Gelecek ve Saadet üçlüsünü yüzde 7 barajını geçecek ayrı bir ittifak kurmaya teşvik etmek olduğu da açıkça görülüyor. Böylelikle hem Millet İttifakı’na sağladıkları “ideolojik meşruiyet” ortadan kaldırılmış olur, hem de söz konusu yeni ittifakın yüzde 7 barajını geçememesi durumunda yüzde 5’in üzerinde muhalif oyun heba olması sağlanır.
Ancak siyasi mühendislik de diğer mühendislik dalları gibi hesap ve analiz gerektirir; ya tutarsa anlayışıyla yaparsanız, üzerinize yıkılma ihtimalini de göze almanız gerekir. TOGG ne kadar yerli ve milli bir otomobilse, Milli Uzay Programı’nın ayakları ne kadar yere basıyorsa, Karadeniz’de bulunan gaz ekonomiyi ne kadar düzlüğe çıkardıysa, bu siyasi mühendislik hamlesinin muradı da o kadar gerçek olur.
Değişiklik teklifiyle birlikte siyasi partiler ve analistler, yeni durumun siyasal tabloya yansımalarını tespit edebilmek için farklı senaryolar üzerinde çalışmaya başladılar. Kuşkusuz seçim günü hangi partinin ne kadar oy alacağını bugünden hatasız bir biçimde bilmek mümkün değil, ancak yine de anın fotoğrafından hareketle projeksiyonlar yapmak mümkün. Senaryoların ayrıntısına girmeden söylenebilecek en genel sonuç, muhalefet partilerinin birlikte hareket etme kararlılığını sürdürmeleri durumunda kanun teklifinin getirdiği yeni milletvekili hesabından AKP-MHP’nin avantajlı çıkması mümkün görünmüyor.
Ancak burada önemli bir ayrıntı var. Yeni duruma yönelik senaryoları çalışırken partilerin ülke genelinde alması beklenen oy oranlarını esas almak yanıltıcı olabilir. Milletvekili hesabının seçim çevresinde alınan oy üzerinden yapılması gerekir. Dolayısıyla bir partinin ülke genelinde 10 puan oy kaybetmesi ya da başka bir partinin 5 puan oy artırmasının milletvekili sayısına yansımasını hesap etmek için tek tek illere ya da seçim çevrelerine dair de bir hesaplama gerekir. Bazen bir parti ülke genelinde oy oranını yüzde 1-2 arttırır (500 ila 1 milyon arası fazla oy demektir bu) ama milletvekili sayısında bir değişim olmaz, buna karşılık bir seçim çevresinde fazladan aldığınız 5 bin oy ile yeni bir milletvekilliği kazanabilirsiniz.
Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi bir süredir Türkiye genelinde bu açığı kapatmaya aday bir araştırma yürütüyor. 81 ildeki 87 seçim çevresini kapsayan bu araştırmada her seçim çevresine özel hazırlanan örneklemler üzerinden toplamda 100 bini aşan görüşmeden 87 farklı ölçüm yapılıyor. Böylelikle her partinin tek tek 87 seçim çevresinde alması muhtemel oy oranlarını tespit etmek ve hangi partinin hangi ilde kaç milletvekili çıkarabileceğinin hesabını yapmak mümkün oluyor. Dolayısıyla o seçim çevresine özel ittifak ya da ortak liste senaryolarını çalışmak da daha kolay ve gerçekçi oluyor.
An itibariyle henüz sonuçlanmamış olsa da bu geniş veri setinin Türkiye siyasetine dair gösterdiği şey şudur; AKP ve MHP’nin ülke genelinde gözlemlediğimiz oy kaybı, bu partilerin kaleleri olarak tanımlayabileceğimiz muhafazakâr-milliyetçi illere de yansımış durumda. Yani iktidar sadece geleneksel olarak muhalefetin güçlü olduğu illerde ya da 2019 yerel seçimlerinde belediye başkanlığını kaybettiği büyükşehirlerde değil, kendi kalelerinde de kan kaybediyor. Muhalefet, önümüzdeki seçime doğru formüller ve stratejilerle girerse iktidarın kendi çıkarını maksimize etmek için yaptığı seçim kanunu değişiklikleri tam tersi bir sonuç üretebilir.