Alaaddin Dinçer
Geçici Koruma Altındaki Çocukların yüzde 35.32’si Okula Erişemiyor
Aylardır bir açılıp bir kapanıyor okullar. Kapalıyken uzaktan, açıkken yüz yüze ve seyreltilmiş olarak yapılmaya çalışılıyor eğitim. İnternet erişimi ve dijital araçların yokluğu hep gündem oldu TC vatandaşı çocuklar için. Oysa yüz binlerce TC vatandaşı olmayan çocuk okuyor kamu okullarında. Dijital araçların yokluğunun yanında başta dil sorunu ve dışlanma olmak üzere pek çok sorun yaşıyorlar.
Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Müdürlüğü’nün 2021 yılı mart ayında yayımlanan verilerine göre, ülkemizde yaşayan ve geçici koruma altında olan çocuk sayısı 1 milyon 197 bin 124, okullaşan çocuk sayısı ise 774 bin 257 olmuş. Çocukların yüzde 35.32’si eğitime/okula erişemedi. Bu oranın sayısal olarak karşılığı 422 bin 867’dir. Son 5 yılda eğitim çağındaki çocuk sayısı yüzde 30.41 artarken, okullaşan çocuk sayısı yüzde 36.38 oranında artmıştır. Okullaşma oranının artmış olması olumlu olmakla birlikte çocukların okula devam konusunda ciddi soru işaretleri bulunmaktadır. MEB HBÖ verilerine bakıldığında okula erişemeyen çocukların büyük bir bölümünü okul öncesi eğitim ve ortaöğretim düzeyinde olan çocuklar oluşturmaktadır. Bunun nedenleri üzerinde durulması gerekmektedir.
Pandemi öncesi ve sonrası dönem sayıları karşılaştırıldığında pandemiye rağmen okullaşma oranlarında bir artış olduğu görülmektedir. Pandemi ile birlikte başlayan uzaktan öğretim sürecinde geçen zamanlarda geçici koruma altındaki çocukların erişim sayılarına ilişkin henüz herhangi bir veri ortaya çıkmamıştır. Ancak TC yurttaşı çocukların bile gerek internet gerekse teknolojik araç yoksunluğuna bağlı olarak yaşadıkları uzaktan öğretime erişememe sorununu, geçici koruma altındaki çocukların içinde bulundukları ekonomik zorluklara bağlı çeşitli yoksunluklar nedeniyle daha çok yaşadıkları, bu çocukların yoğun yaşadığı illerde gittikleri okullarda görev yapan öğretmenlerden alınan bilgilerden anlaşılmaktadır.
Okula erişim sağlayan geçici koruma altındaki çocukların başta dil sorunu olmak üzere pek çok değişkenin etkilediği iletişim sorunları nedeniyle gerçek anlamda eğitim aldıklarını söylemek olanaklı değildir. Geçici koruma altındaki çocuklar, okulların yeni mağduru “ötekisi” olmuşlardır. Bu bir algı değil, yaşanan somut olaylara dayanan olgudur. Okullar kapalı olduğu için çocukların akran zorbalığı, ayrımcılığa, dışlanma ve yabancı düşmanlığına maruz kalmamış olmaları aileleri tarafından olumlu karşılanıyor olsa da okulun gelişimleri üzerine sağladığı olumlu etkilerden okuldan yoksun kalmaları başka sorunlarla karşı karşıya kalmalarına yol açacaktır.
Sonuç olarak;
Geçici koruma altındaki farklı dil, kültür ve etnik yapıdan gelen yaklaşık 775 bine yakın çocuk okullarımızda ülkemiz çocukları ile birlikte yüz yüze eğitim ve uzaktan öğretim sürecine katılmaktadır. Bu yeni durum (uzaktan öğretim) öğretmenlerin yeterli düzeyde hizmetiçi eğitim sürecinden geçmeden karşılarına çıkmış bir durumdur. O nedenle öğretmenler özellikle geçici koruma altındaki çocukların konuştuğu dili bilmemesinden kaynaklı iletişim kurmakta güçlük çekmekte, öğretim sürecine katamadıkları için çocuklara yararlı olamadıklarını düşünmakte. Uzaktan öğretim sürecine erişebilen çocuklar ise ilk defa karşılaştıkları kendi ana dilleri dışındaki bir dille dijital araçlar üzerinden sürece katılmakta zorlanmakta,uyum sorunları yaşamakta.
Geçici koruma altındaki çocukların ülkemizin yurttaşı farklı inanç ve kimlikten çocuklarla yan yana eğitim görmesi toplumsal barış ve kardeşlik adına olumlu bir tablodur. Bu tabloyu güçlendirecek başka adımları da atmak gerekmektedir.
O nedenle, resmi dili öğretirken ana dilin eğitimini/öğretimini de yapmak gerekir. Her bir çocuk çok değerlidir. Bu değerin karşılığı olarak okuma çağına gelmiş TC yurttaşı olsun ya da olmasın ülkede yaşayan bütün çocukların başta eğitim hakkına ve okula erişimleri olmak üzere dijital araçları ve internet erişimi olmayan bütün çocukların saptanarak bu araçların ücretsiz karşılanması zaman kaybetmeden sağlanmalıdır. Bu süreçte öğretmen ve idarecilere de önemli görevler düşmektedir. Bu görev, hayatın bütün alanlarında çocuklar ve büyükler arasında yaratılmaya çalışılan her türden düşmanlaştırmaya karşı sonuna kadar barışı ve kardeşliği savunmak olmalıdır.