Osman Raşid Beyhan
Eylemin gücü: Echo’yla Eczacı
Sizi Echo’yla tanıştırmak isterim.
Echo, rahibin yanına gider. “Ben Tanrı’ya inanmıyorum, fakat yine de günah çıkarmak istiyorum” der.
Rahip, “Diz çök evladım” diye karşılık verir. Diz çök ve Tanrı’dan günahlarını affetmesini iste.
Şaşırır Echo, “Fakat ben Tanrı’ya inanmıyorum!”
Rahip, “Diz çök ve dua et Tanrı’ya” der.
Echo afallar. “Bu rahip de ne denyo bi adam” diye iç geçirir. Tekrarlar: İnanmadığım bir şeye nasıl dua ederim!
Rahip: Dudaklarını oynat ve duaya benzer şeyler mırıldan. İnançları doğrultusunda eyleme geçmez insan. Eyleme geçtiği için inanır. Seni sen yapan inançların değil, eylemlerin.
EYLEME GEÇENLERDE BUGÜN CHP VAR
Türkiye’nin kurucu partisi. Tek parti döneminin kare ası. Elitizmin membaı. Merkezin solu. Laikliğin kalesi. Kadıköylü emekli Servet Amca’nın, Çankayalı Melis’in yuvası.
Sahi, n’oldu o eski CHP’ye? Beyoğlu’na kravatla çıkanların CHP’sine?
Dönüştü efendiler, dönüştü.
Uyandı.
Kitle partisi olmanın yolu, merkezde kalmak. İktidar yolu, artık altın tepside sunulmuyor.
1965’te İnönü, ‘’Ortanın solundayız’’ demişti.
7 yıl sonra rahmetli Ecevit, ‘’Demokratik soluz’’ dedi.
Fena da olmadı CHP açısından aslında. Kıbrıs Harekâtı’nın ivmesi, sonrasında Ecevit’in liderliği, CHP’yi 1977 seçimlerinde 1. parti yaptı. “Halkçı Ecevit” sandıktan muzaffer ayrıldı. Mamafih, CHP yine de tek başına iktidar olabilecek sandalye sayısına erişemedi.
Demirel hükümeti sırasında, 12 Eylül’ün korkunç günleri geldi, çattı. CHP dahil, tüm siyasi partiler, kendilerini tarihin kör dehlizlerinde buldular.
LAİKLİĞİN KALESİ, 1992’DE GERİ DÖNDÜ
CHP, Deniz Baykal’la tekrar kuruldu. Genç, dinamik, ateşli bir Kemalist. Belagati kuvvetli. Hırçın bir delikanlı. Akdeniz insanı rahat olur. Bu öyle değil. Antalyalı Baykal’ın gözlerinden alev çıkıyor.
Baykal, CHP Genel Başkanı olarak üç genel seçime girdi. 1995, 2002 ve 2007.
Aldığı oy oranları sırasıyla yüzde 10 küsur, yüzde 19 küsur, yüzde 20 küsur.
İktidarın uzağında kaldı. Yahu, 2002 ve 2007’de AKP oyu CHP’yi ikiye katladı neredeyse. Baykal uyanmadı.
Merhum Baykal’ın, CHP’nin ideolojik dogmatikliğinin artık iş yapmadığını öğrenmesi için belki de 3-5 genel seçime daha girip hüsrana uğraması gerekiyordu. Ya da TSK’nın artık iç siyasette bir imdat çekici işlevi olmadığını görebilmesi için.
Zira kendisi, seçim hezimetlerinden ders almıyordu. Genel başkanken yaptığı konuşmalarda ve seçim bildirgelerinde, majör değişiklikler olmuyordu.
Laiklik, irtica tehdidi, sosyal demokratik ilkeler, sosyal piyasa ekonomisi…
Baykal ne kendisinin Ecevit olmadığını, ne de Türkiye’de muhafazakar yükselişin ciddiyetini fark etti. Siyaset sahnesinden silindi, gitti.
YAHU, BİR ŞEYLER YAPMAK LAZIM!
Hakkını yemeyelim. İlk uyananlardan biri Kılıçdaroğlu’ydu.
2010’da genel başkan olduğu gibi önce parti içi operasyon başladı. CHP’nin ‘elitist’ kadrosu, Önder Sav’ın tahliyesiyle hizaya getirildi.
Devamı, Emine Ülker Tarhan ve İlhan Cihaner gibi isimlerin ayrılmasıyla geldi.
CHP rahatladı, hafifledi. Kuş gibi oldu. Ama uçamadı.
Neden uçamadığına geleceğiz.
CHP artık ulusalcı, dogmatik bir çizgide olmadığını gösteriyordu.
Romantik, hayalperest sol safsataları da bırakmıştı.
Kılıçdaroğlu’yla beraber demeçler, seçim bildirgeleri değişmeye başladı.
“Yeni sol, sosyal demokrasi, irtica” söylemleri yerini bıraktı “özgürlükler ülkesi Türkiye” söylemlerine. Genel başkanlığı sırasında “sol” kavramını Baykal 15 kez kullanmışken, Kılıçdaroğlu hiç kullanmadı.
İnançlara saygılı, özgürleştirici laikliği benimseyen, şeffaf özelleştirmeye hayır demeyen yeni CHP. Afili bir sayfa açıldı.
2011 seçimlerinde tatlı bir başlangıç yaptı Kemal Bey. CHP, oyunu yüzde 25 küsura çıkardı. Hâla AKP’yle arasında uçurum vardı, fakat anlaşılabilirdi bu durum. AKP artık tam anlamıyla bir kitle partisi olmuştu. CHP, daha üzerindeki ölü toprağını atmaya çalışıyordu.
Öyle ki artık muhafazakar tabanı kucaklayıcı bir CHP vardı. 2014 yılında CHP’nin cumhurbaşkanı adayı, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliği de yapmış olan muhafazakar Ekmeleddin İhsanoğlu’ydu.
2018’de Meral Hanım “Bana ne ben oynamam” demeseydi belki de Abdullah Gül muhalefetin adayı olacaktı. Kemal Bey, muhafazakar seçmenin oyunu çok istiyordu.
CHP’nin genel başkanı, artık dış dünyaya İslam propagandası yapıyordu. 2018’de Fransa’da Kuran’a yönelik eylemlerle ilgili şu demeci verdi:
‘’Kuran-ı Kerim’den bazı ayetlerin çıkarılması gerektiğini söylüyorlar. Neymiş? Çağdışı kalmış o ayetler. Buradan açık ve net söylüyorum; çağdışı kalan Kuran-ı Kerim değil, çağdışı kalan sizlersiniz... Son kitap Kuran-ı Kerim’dir... İslamiyet’in bir barış dini olduğunu bütün dünya kabul ediyor.’’
2020 yılında Ayasofya, tekrar cami yapıldı. Kemal Bey, olumlu karşıladı. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın kendisini Ayasofya’da Cuma namazına davet etmesi üzerine ise “İbadet kameralar önünde gerçekleştirilmez” cevabını verdi.
2023 seçimleri öncesi, Kemal Bey “Helalleşelim” dedi. Cumhuriyet tarihinde ilk kez CHP, muhafazakar seçmeni kazanmak için elitist geçmişini eleştirdi.
Kim derdi ki laikliğin kalesinin lideri, en baba mütedeyyin liderden daha muhafazakar hareket edebilecek?
Cesur ve pragmatist bir dönüşüm. CHP, kitle partisi olma yoluna Kılıçdaroğlu’yla girdi.
CHP tabanı bu dönüşümden memnun değildi ama konsolide kaldı. Hatta bu açıdan, AKP seçmeninden daha konsolide bir taban oldu diyebiliriz. Zira CHP tabanı, güçlü bir liderin çatısı altında konsolide kalmadı. AKP tabanının her şeye rağmen desteklemekten geri adım atmayacağı Erdoğan’ı vardı. CHP tabanı, bundan yoksundu.
Özellikle 2011’den itibaren seçimleri AKP değil, Erdoğan kazandı. Erdoğan yoksa, AKP yok. CHP seçmeni ise ne olursa olsun konsolide kalmaya devam edecek.
E MADEM ÖYLE, NİYE UÇAMADI CHP?
Parazitler, hayatta kalabilmek için besinlerini bağımlı oldukları organizmalardan temin ederler. İlginçtir, bazı siyasi figürler de bazı aktörlerde bulurlar yaşam sularını. O aktörün varlığına bağlıdır siyasi ömürleri.
Türk Lirası pula döndü. Enflasyon fırladı. Hukuk-adalet, ülkenin kangreni oldu. Eee, herhalde bu sefer kaybeder Erdoğan, değil mi? Çünkü Eren Erdem falan çıktı, “Erdoğan’ın karşısına kutu kola koysak kazanıyor” dedi.
Tuncay Özkan çıktı, “Kılıçdaroğlu yüzde yüz kazanacak” dedi.
Daha niceleri.
Kemal Bey, “Artık bu yaralı kurdu devirebilirim” diye düşündü. “Siyasi hayatımı mağlubiyetlerle sonlandırmayacağım, muzaffer çıkacağım” dedi.
İnandı.
Kamuoyundaki Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş taleplerini görmezden geldi.
Siyasi ikbalini, CHP’nin önüne koydu. Nitekim, kaybetti.
‘’Yahu, ben artık çekileyim, beceremedim’’ demedi. CHP’nin başında kalmak için çırpındı, durdu. Tutunamadı.
CHP’yi dönüştürdü ama kendisini dönüştüremedi. Kenara çekilemedi.
ECHO’NUN SIRASI
Kemal Bey’in devri kapandı. CHP’nin dümenine Özgür Özel geçti.
CHP’deki dönüşüme ket vurmadı. Kitle partisi olma yolunda atılan adımları ilerletti.
Erdoğan’la görüştü, muhafazakar seçmendeki “öcü CHP” algısını yıkmaya devam etti.
Kürt seçmeni kazanmak için “Kürtlere devlet vadediyorum”a varan açıklamalarda bulundu. Abarttı. Çünkü anlaşılmak istedi.
CHP, uzun zamandır kucaklayıcı bir parti, “Öyle de kalacak” dedi Özel.
Ekrem İmamoğlu’yla Mansur Yavaş’ı ön plana çıkartan açıklamalar yaptı. “İki güçlü potansiyel adayım var” dedi. Kılıçdaroğlu’nun doğrularını alıp yanlışlarını terk edeceğinin sinyallerini verdi.
Eczacı, reçeteyi doğru okudu.
Yeni CHP, artık dinozor ulusalcıların damar çatlatırcasına höykürdüğü bir emekli lokali değil.
Merkez sağa inanmasa da eylemleriyle merkez sağ oldu. Rahibin de dediği gibi, CHP’yi ideolojik çizgisi değil, eylemleri yeni CHP haline getirdi.
Merkezde, kendi Kemalist tabanını konsolide tutarken, muhafazakar ve Kürt seçmeni kazanmaya çalışan bir kitle partisi.
Tek eksiği vardı.
Güçlü bir lider.
İmamoğlu, merkez siyaset geleneğiyle, belagatiyle, seçmen sempatisiyle, eksik olan yapboz parçasını tamamlayacak potansiyele fazlasıyla sahip.
Kemal Bey’in gördüğü halüsinasyonlara Özgür Özel de kapılmazsa.
CHP’nin yaklaşık 50 yıllık iktidar hasreti, son bulabilir.