Entrikanın adı Madame de Brinvilliers

Bugün belki çoğumuz adını hiç duymadık ama şayet 17. yüzyılda yaşıyor olsaydık Madame de Brinvilliers olarak bilinen Marie-Madeleine d’Aubray’in ismini bilmemek mümkün değildi. Zira ismi çağının en büyük skandalına karışmış, aşk, para, cinayet üçgeninin içinde kana bulanmış bir kadın olarak bu Fransız aristokratın ismini fısıldamıştınız.

Madame de Brinvilliers, babasının ve erkek kardeşlerinin titrini ve geniş arazilerini alabilmek için onları öldürtmüş, pek çok kadının seçtiği cinayet tarzı olan zehri seçtiği için de tarihte XIV. Louis devrinin meşhur “Zehir Meselesi” olarak bilinen dosyanın üzerine adını kara harflerle yazdırmıştı.

Gerçek bir femme fatale olan bu kadın kimdi ve gerçekten suçlu muydu, hayatının resmini çizdikten sonra yorumu size bırakıyorum.

Efsunlu Markeza hanımefendimiz zamanın en namlı ve nüfuzlu, ayrıca istediklerini yaptıracak kadar zengin aristokrat bir ailenin içine 22 Temmuz, 1630 yılında doğdu.

Sivil bir teğmen babası Antoine Dreux d’Aubray kendi zamanında Offlémont ve Villiers Senyörü olmaktan danıştay başkanlığına tekabül eden pozisyonlardan. Fransa’daki madenlerin başına geçip eski Paris’teki en yüksek mertebedeki Prevost yani başkan olmak gibi vasıflara sahipti.

TARİKAT KURUCU AİLEDEN

Annesi de daha aşağı kalan bir aileden gelmiyordu. Azize Sulpice (Saint Sulpice) Tarikatı’nı, daha sonra Montreal’i kuracak olan aileye mensuptu.
Beş çocuğun en büyüğü olan Marie-Madeleine’e babası tapıyordu. Böyle güçlü bir aileye doğmuş olmak onun çok mutlu ve verimli bir hayat geçireceği anlamına gelmiyordu maalesef.

YILLAR SONRA GELEN İTİRAF

Daha sonra sorgulandığında ortaya çıktı ki 7 yaşındayken tecavüze uğramıştı. Öz erkek kardeşi tarafından taciz edildiğini sonra da onu zehirleyerek öldürdüğünü yıllar sonra itiraf etmişti.

En büyük çocuk olmasına rağmen kız olduğu için evlenene kadar başlık parasını alamıyor, araziler ve diğer gayrimenkullere dokunamıyordu.

la-marquesa-de-brinvilliers.jpg

ŞANLI BİR BARON İLE EVLİLİK

Böylece 1651’de 21 yaşına bastığında kendisi gibi zengin ve şanlı bir baron olan Nourar Baronu ve Kudüslü Aziz Jean Şovalyesi Brinvilliers Markizi Antoine Gobelin’le evlendirildi.

Şanlı çift evlenir evlenmez zamanında Paris’in en muteber, aristokratik semti olan Marais bölgesine taşındılar. Buraya kadar kağıt üzerinde her şey gayet güzel gidiyordu, kimse de Marie-Madeleine’in kapalı kapılar ardında yaşadıklarını bilmiyordu.

DOĞUM ÜZERİNE DOĞUM

Marie-Madeleine çok geçmeden çocuk üzerine çocuk doğurmaya başladı. Toplamda yedi çocuğunun üçünün kocasında diğerlerinin çeşitli sevgililerinden olduğu söylenir.

Bu sevgililerin çoğu gelip geçiciydi.

Ta ki kocası onu arkadaşı, kendisi gibi asker kökeninden gelen Godin de Sainte-Croix ile tanıştırana kadar.

Bu evlilik dışı ilişki ciddiye binince babası, saygıdeğer aile isimleri lekelenecek diye ayrılması için baskı yapmaya başladı.

KUMAR MÜPTELASI KOCA

Marie-Madeleine babasını dinlemek bir tarafa zamanında boşanmaya tekabül eden bir hamle yaparak kişisel servetini kocasınınkinden ayırmaya karar verdi. Kendi açısından bakıldığında aslında bu hamlesinin aşk meşkle alakası yoktu. Kumar müptelası olan kocasıyla finansal ilişkisini koparmak istiyordu, o kadar.

Bu arada sanılmasın ki kocası Gobelin de masumdu.

Onun da de evlilik dışı pek çok ilişkisi vardır. Fakat bu dedikoduyu çok seven Paris aristokrasi çevresinde evlilik dışı ilişkilerinden ziyade parasal meselelerde bir kadının ipleri elinde tutması kabul edilmiyordu. (Oysa metresler ve sevgililer Tehlikeli İlişkiler gibi muhteşem romanlardan da bildiğimiz üzere maskeli cemiyet hayatında gayet normal karşılanıyordu).

BABASI, SEVGİLİSİNİ HAPSE ATTIRIR

Sonunda işler ciddiye binmeye başlayınca babası dizginleri alıp ilişkilerini sonlandırmak adına nüfuzunu kullanıp Godin de Sainte-Croix’ı hapishaneye attırdı.

İki sevgili, at arabalarının içinde beraber meşhur Bastille hapishanesine gittiler. Godin iki aydan daha kısa bir süre hapishanede kaldı. Marie-Madeleine’nin sevgilisi hapishaneye tıkıldığı zamanda babasını öldürmeye karar verdiği, Godin’in zehir konusunda edindiği bilgileri kodeste kaldığı zamanda öğrendiği söylenir zira Godin’in daha önce burada yazdığım İsveç Kraliçesi Christina’nın emrinde çalışan ünlü İtalyan kimyager ve zehir ustası Exili’de üç aylığına Bastille’de misafirdir!

İki adam tanıdıkları ve diplomatik baskılar sonucunca hapisten kısa bir süre sonra çıkmışlardır. Ne hikmetse Godin, Bastille’den çıktıktan sonra cinayetler sırasıyla geldi!

ZEHİR DENEYLERİ VE İLK KURBAN

Godin’nin etkisi altında Madeleine’in zehir deneylerine başladığı düşünülüyor. Sonradan keşfedildiği üzere Godin’in bu zehirleri üretmek için evinde laboratuvar kurduğu, Madeleine’nin de Hotel Dieu gibi fakirlerin yattığı çeşitli hastanelerde hastalara yardım ediyor gibi yapıp üzerlerinde denediği iddia ediliyordu.

Bu tür hastaneler o kadar karmaşık ve kalabalıktı ki, aristokratların periyodik olarak insanlara yardım götürmesi bir normdu, ama tabii kimse bu varlıklı, güçlü kişilerin bu zavallıları kobay olarak kullanacağını düşünmemişti.

Madeleine zehirleme “sanatını” hatmettiğine hüküm getirmiş olsa ki bir noktada babasını zehirlemek için düğmeye bastı. Babasının malikanesine Gascon isimli bir adamını yerleştirip babasına yavaş yavaş küçük dozlarda zehir verdirmeye başladı.

Babasının ölümünden bir hafta önce kızını ve torunlarını evinde kalması için davet etmişti. Madeleine bu tatili fırsat bilip babasına verilen zehir dozlarını arttırdı böylece adamcağız 10 Eylül 1666’da öldü.

Kimse bu ölümden şüphelenmedi, adamın gut hastalığından vefat ettiği düşünüldü- Madeleine’de babasından yüklü bir miras alıp paraları önce ona bu cinayette yardımcı olan Godin ve diğerlerine dağıttı sonra bir güzel yedi.

PARA BİTİNCE YENİ PLANLAR

Para bitince bu sefer baba mirasının aslan payına sahip olan erkek kardeşlerini zehirlemeye karar verdi.

İki biraderinin aynı evde yaşıyor olması elverişliydi. Madeleine kardeşlerinin evine La Chaussée adıyla tanınan Jean Hamelin isimli bir adamı uşak olarak yerleştirdi. Abisi Antoine d’Abray aslında bir şeylerden şüphelenmeye başlamış, yemeklerindeki metal tadını almıştı.

Ama serzenişleri bir işe yaramadı- abisi Antoine paskalya şenliğinde yediği bir turtadan sonra 1670’de öldü.

İkinci kardeş birkaç ay sonra şüpheli bir şekilde ölünce otopsi yapıldı. İki kardeşin bağırsaklarının rengi bir tuhaftı ama buna rağmen kimse ne Madeleine’den ne de uşaktan şüphelendi. Hatta uşak La Chaussée abilerinin evinde o kadar çok sevilmişti ki kardeşi onu mirasına eklemiş, ciddi para bile bırakmıştı.

SAADET İKİ YIL SÜRDÜ

Bu süre zarfında ne Madeleine ne de Godin’den şüphelenildiği için gayet mutlu mesut paraları saçarak yaşamaya devam ettiler. Bu saadet iki yıl sürebildi.

Godin büyük ihtimalle deneyleri sırasında yanlışlıkla kendini zehirleyip ölünce belgeleri ortaya çıktı.

Bu belgeler arasında Madeleine’le birbirlerine yazdıkları mektuplardan baba ve kardeşlerin zehirlenmesinden, kullandıkları araçlara kadar her türlü bilgi yayıldı. Zamanın en ünlü aristokrat yazarlarından, başka bir hafta sizler için mutlaka yazmak istediğim Madame de Sevigné’nin mektuplarından detaylı bir şekilde öğrendiğimiz dava, büyüdükçe büyüdü.

Madeleine önce İngiltere akabinde Cambrai ve Antwerp gibi yerlere kaçmayı başardı.

Parası bittiğinde kız kardeşi ona yardımcı olup para gönderdi. Fakat kardeşi 1674’te ölünce zorlanmaya başladı.

SERİ KATİLİN İTİRAFLARI

Sonunda Belçika’da yakalandı ve Fransa’ya geri getirilip mahkemeye çıkarıldı. Üzerinden “İtiraflarım” diye bir kitapçıkta sadece evlilik dışı ilişkilerini, babasını ve iki kardeşini zehirlediğini yazmıyordu.

Ayrıca öz kızını, kız kardeşini ve eşini de zehirlemeye teşebbüs ettiğini ama başarılı olamadığını itiraf etmişti.

Madeleine mahkemede ya şoke olmanın etkisiyle ya da aptalı oynamaya yeltendiği için hiçbir şeyden haberdar olmadığını söyledi. Mahkeme yutmayıp önce işkence sonra kafasının kesilmesi ardından da Katolik kanunlarına göre yakılmasına karar verdi.

Tüm bunlar ibret olsun diye açık meydanda, bir şov gibi yapılacaktı.

İşkence için kısa sürede bir huni vasıtasıyla su içirdiler, sonra önce kafası kesildi ve bir sırığa bağlanıp yakıldı.

Aynı şekilde La Chaussée de idam edildi.

Tüm bunları Paris ahalisiyle birlikte Madame de Sevigné gibi aristokratlar da anbean izledi ki idamı en küçük detayına kadar tarif edildi.

ÖLÜMÜYLE FRANSA’YI DA ZEHİRLEDİ

Madeleine ve zehirli ekibi ortadan kaldırıldıktan sonra Fransız sarayında ve çevresinde sular kabardı. Herkes birbirini zehirlemekle suçladığı için Güneş Kralı XIV. Louis “Zehir Dosyası” açıp 1679 yılında yüzlerce mavi kanlı şahsı mercek altına yerleştirip tutukladı.

Daha evvel şüpheli ya da zamansız bir şekilde öldüğü düşünülen insanların akrabaları ve yakınları zan altında kaldı. Bunların arasında Güneş Kralının sevgilisi Madame de Montespan bile vardı.

Fransa kraliyeti yıllar boyunca Godin ve Madeleine’nin başlattığı zehirleme alışkanlığı yüzünden paranoyakça birbirlerini suçlayıp mimledi.

SHERLOCK HOLMES’A İLHAM OLDU

Madeleine de Brinvilliers’ın düşüşü bize 17. Yüzyıl Fransa’sının karanlık, entrikalı yüzünü, güç ve para uğruna insanının ne kadar hırslanıp kendini kaybedebildiğini gösterir.

Madame ölümünden sonra Sherlock Holmes’un yazarı Sir Arthur Canon Doyle da dahil olmak üzere pek çok yazara ve filmciye ilham olmuş, pudralı yüzeyin altında ne gibi ihtirasların kaynadığını anlatmaları için vesile olmuştur.

Naçizene benim kaleme aldığım femme fatale tarihinde de müstesna bir isim olarak kayda geçmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Batu Arşivi