Alaaddin Dinçer
Eğitim ve bilimin üst yönetimi erkeklerden sorulur!
Seçimler nedeniyle kamuoyunda en çok tartışma konusu olan başlıklardan birisi de TBMM’de kadın temsiline ilişkin belirlenen adayların sayısal azlığı üzerine sürmekte. Siyasal partilerin, özellikle de TBMM’de temsil edilme olasılığı yüksek olan siyasal partilerin seçilecek yerlerden listelerinde yer verdikleri kadın aday sayısının azlığı, başta kadın örgütleri olmak üzere genelde kadınların yoğun tepkisine neden olmakta. TBMM’de tablo böyleyken, eğitim ve bilim alanının üst düzey yönetimi nasıl diye baktığımızda tablonun çok yetersiz düzeyde olduğunu görmekteyiz. Bu çalışmada üst yönetimlerine baktığımız eğitim bilim kurumları;
- 6 TÜBİTAK yönetim kurulu üyesi
-34 Yükseköğretim Yönetim ve Denetim Kurulu üyesi
-128 devlet, 74 vakıf üniversitesinin rektörleri
-4 MEB yardımcısı, 17 genel müdür ve 81 il milli eğitim müdürü
-10 Talim Terbiye Kurulu üyesi
TABLO İÇİMİZİ KARARTIYOR
Bakılan toplam 364 yöneticinin içinde kadın sayısının 26 oranının %7,14 erkek sayısının 338 oranının %92,86 olduğu görülmekte. Kurumlarında halen görev yapmakta olan bu üst düzey yöneticilerin kadın erkek dağılımına bakıldığında;
- TÜBİTAK yönetim kurulunda kadın yok, erkek sayısı 6,
- Kadın rektör sayısı devlet üniversitelerinde 5, erkek rektör sayısı 123,
- Vakıf üniversitelerinde kadın rektör sayısı 14, erkek 60,
- Yükseköğretim Kurulu’nda kadın sayısı 2, erkek sayısı 15,
- Yükseköğretim Denetim Kurulu’nda kadın yok, erkek sayısı 17,
- MEB kadın genel müdür sayısı 1, erkek sayısı 16,
- Kadın il milli eğitim müdürü sayısı 4, erkek sayısı 77,
- Talim Terbiye Kurulu’nda kadın yok, erkek sayısı 10…
Toplamda 26 kadın, 338 erkek eğitim ve bilim kurumlarının üst yönetimlerinde görev yapmakta.
YORUM VE SONUÇ
YÖK’te kurulduğu günden bu yana 8 başkan görev yaptı. Görev yapan başkanlar arasında kadınlar başkan olarak temsil edilmedi. Aradan geçen yıllar içinde üniversite sayısı artarken kadın rektör sayısının azaldığı görülmekte. Üniversite sayısının daha az olduğu 2000’li yılların başında kadın rektör sayısı daha çoktu. Aynı şekilde 1920 yılından bu güne kadar MEB’te görev yapan 66 bakan arasında sadece bir kadın bulunmakta. TÜBİTAK ve Talim Terbiye Kurulu gibi eğitim bilim politikalarının hafıza kayıtlarının belirlenip tutulduğu kurumlarda kadınların kurullarda yer almamasını kadınların bu politikalardan uzak tutulması dışlanması olarak değerlendirmek gerekmekte.
Dağılımlardan da anlaşılacağı gibi kadınların eğitim ve bilim kurumlarının üst yönetimlerindeki temsil edilme oranları artmamakta, ya aynı kalmakta ya da azalmakta. Eğitim ve bilim kurumlarının üst yönetimlerinde kadınların çok sayıda olmasını sistemin zayıf/yetersiz tarafı olarak görmek ve bunu telafi edecek tedbirler almak gerekmekte. Oysa kadın eğitim emekçileri MEB’te emekçilerin toplamının yarıdan fazlasını oluşturmakta. Yükseköğretimde ise kadın bilim emekçileri %45 gibi yüksek bir oranda bulunmakta. Kadınların eğitim ve bilim kurumlarının üst yönetimlerinde/kurullarında eşit temsili ve karar alma süreçlerine demokratik katılımı, sistemin işleyişinde ve yapılacak işlerde görülen zayıflıkları/yetersizlikleri azaltacak bir işlev görecektir.
Eğitim ve bilim kurumlarında tablo bu kadar vahim bir durumdayken, TBMM’de eşit temsili beklemek fazla iyimserlik olsa gerek. O nedenle eşit temsili hayatın bütün alanlarında istemek, savunmak ve bunun için örgütlü mücadele vermek bugün dünden daha çok önem kazanmakta.