Alaaddin Dinçer

Alaaddin Dinçer

Eğitim Hakkı ve Eşitsizlik Bağlamında Kapsayıcı Eğitim

Eğitim hakkı, eğitim hizmetinin eşit sunumu ile okullar arası farklılaşmaların yarattığı olumsuz sonuçlar eğitim bilimciler, politika yapıcı siyasiler, yöneticiler ve uygulayıcılar tarafından son yıllarda yoğun tartışma konusu yapılmakta, sorunları çözmeye dair projeler üretilmeye çalışılmakta, değişik alternatifler gündeme getirilmekte. Ancak henüz sorunlar çözüldü ya da “çözme noktasında toplumsal ortaklaşma/odaklanma yakaladık” diyecek bir noktada olmadığımızı, yaşadığımız gerilimlere bakarak söylemek mümkün. Bunun en somut örneğini 20. Şura’da alınan kararların tartışmasında gördük. Dolayısıyla toplumda görülen bu anlaşmazlık, ayrışma ve yarılma durumu başta eğitim olmak üzere yaşam alanlarımızın tamamını etkilemekte, sonuçları itibarı ile toplumun bir bölümünün eğitime erişmeme, sosyal ve kültürel aktivitelere katılım sağlamaktan yoksun kalmaya veya geride kalmasına neden olmakta. Çocukların okula başlamadan ve başladıktan sonra cinsiyetlerine, gelir durumlarına, etnik kökenlerine, konuştukları dillere ya da inandıkları dinlere, engel durumlarına ve diğer başka nedenlere bağlı olarak yaşadıkları eşitsizlik, ayrım ve ayrımcılık günümüzde de yoğun bir şekilde devam etmekte. Genelde yaşanan/karşılaşılan bu olumsuz tablonun özellikle eğitim alanında yaşanmasını engellemenin yolu, her çocuğa eşit olanaklar sağlamayı hedefleyen kapsayıcı eğitimi uygulamaktan geçmekte.
Başlangıç itibariyle özel eğitime gereksinim duyan öğrencileri normal eğitim süreçlerine katma amacıyla gündeme gelen kapsayıcı eğitimin içine daha sonraki süreçlerde dezavantaja sahip tüm gruplar (engelliler, düşük gelirliler, azınlıklar, kız çocukları vb.) dahil edilerek kapsamı genişletilmiştir. Eğitime/okula ve bu kurumların sağladığı sosyal ve kültürel aktivite olanaklarına emsalleriyle aynı derecede erişemeyen/ulaşamayan bütün çocukları kapsama alanı içine alması, bu eğitimin temel ilkesi olarak kabul görmekte.

Kapsayıcı eğitimin UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tarafından tanımı ise şu şekilde yapılmakta:

Kapsayıcı eğitim; “Öğrenenlerin farklı gereksinimlerine, onların eğitime, kültüre ve topluma katılımını artırarak ve eğitim sisteminin içindeki ayrımcılığı azaltarak cevap verme sürecidir. UNESCO’ya göre bu süreç, “Devletin öğrenme yaşındaki tüm çocukları kapsayacak şekilde eğitim stratejileri hazırlamasını, uygulamasını ve bu stratejilerin etkili olup olmadığını incelemesini içeriyor. Devlet, bu stratejiler sayesinde tüm çocuklara eğitim vermek için uygun koşulları yaratmalı ve gerekli önlemleri almalıdır.”

UNESCO, kapsayıcı eğitim yaklaşımını eğitimsel, sosyal ve ekonomik olmak üzere üç farklı temele/gerekçeye dayandırmakta. Bu gerekçeler:

“Öğrencilerin bireysel özelliklerini ve tüm öğrencilerin yararlarını göz önünde bulundurarak öğretim programları geliştirmeli ve eğitimde standardizasyon yerine öğrencilerin ihtiyaçlarına ve bireysel öğrenme performanslarına göre çeşitlendirilmiş bir yaklaşımı tercih ederek tüm öğrencilerin öğrenme süreçlerinden yarar sağlamasını gerçekleştirmeli. Daha adil bir toplum yapısı için bir tutum ve değişikliği yaratmak suretiyle temel oluşturmalı. Tüm öğrencilere bir arada eğitim vermeleri sebebiyle farklı öğrenci toplulukları için farklı tür okulların bulunduğu bir eğitim sistemine göre daha düşük maliyetli olacaktır.”

Bu eğitim yaklaşımının bir sonucu olarak öğrenciler, tercih ettikleri okullarda kendi yaşıtlarıyla birlikte eğitim almalı ve okul hayatının tüm süreçlerine tam anlamıyla katılım sağlamalıdır. Eğitim politikalarını, öğrenme ortamlarını, okul kültürünü, öğretim programlarını ve uygulamalarını öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına ve farklılıklarına hitap edebilecek şekilde düzenlemek. Bu yaklaşıma göre, eğer öğrenciler kendi bireysel ihtiyaçlarını karşılayacak uygun olanaklara kavuşurlarsa kendilerine konulan hedeflere ulaşabilirler.

Okula göre öğrenci yerine, öğrenciye göre okul
Okullar, öğrencilerin sosyal, kültürel, duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarına uyum sağlamalıdır. Bu konuda odak nokta, tüm öğrencilerin beraber eğitim alabilmeleri için okulların fiziksel ortamlarının ve eğitim programlarının nasıl düzenlenmeleri gerektiğidir. Çünkü kapsayıcı eğitim yaklaşımına göre öğrencilerin farklılıkları problem değil, eğitimi ve eğitim ortamını zenginleştirmek için büyük bir fırsattır. Yani kapsayıcı eğitim, öğrencilerin farklılıklarına rağmen bir arada ve beraberce öğrenmelerini destekleyen yenilikçi bir eğitim hareketi olarak görülmekte. Bu nedenle kapsayıcı eğitim, sadece teknik ve kurumsal değişimi değil, aynı zamanda felsefi değişimi de içermekte. Daha somut ifadeyle söyleyecek olursak kapsayıcı eğitim, okula öğrenciyi değil, okulu öğrenciye göre düzenleyen/programlayan eğitim anlayışıdır.

Sonuç olarak; Kapsayıcı eğitim tüm öğrencilerin, onların ırklarına, dinlerine, cinsiyetlerine, engel durumlarına, gelir düzeylerine veya başka faktörlere bakılmaksızın eşit olanaklara sahip olmasını hedefler ve eğitim stratejilerinin bunu sağlamaya yönelik düzenlenmesini bekler. Eğitimin ve eğitim ortamının zenginleştirilmesi adına öğrencilerin farklılıkları oldukça değerlidir ve bu farklılıkların taleplerini içerecek şekilde öğretim programları geliştirerek okulu düzenlemek, öğrenmenin güçlü olmasını pekiştirecektir. Eğitimde var olan eşitsizliklerin ve erişimin önündeki engellerin aşılması, hak ve adalet temelli bir eğitim için kapsayıcı eğitim/okul modelini uygulamak eğitim üzerinden sürdürülen toplumsal gerilimleri azaltmakta yararlı olacaktır. Dolayısıyla modelin bütün yönleriyle detaylı çalışmasını yaparak uygulamaya geçmek bugün dünden daha çok ihtiyaç gibi durmakta.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alaaddin Dinçer Arşivi