Bahattin Yücel
CHP değişeceğe benzemiyor
CHP Genel Başkanı, partisinin TBMM grubundaki konuşmasını, “Hiçbir CHP'linin umutsuzluğa kapılma hakkı da yoktur yetkisi de yoktur. En zor koşullarda Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak görevimizdir. Değil Altılı Masa, gerekirse 16'lı masa kuracağım. Yeter ki Türkiye’yi aydınlığa çıkaralım” sözleriyle bitirdi.
Kılıçdaroğlu’nun sözleri bir meydan okumaydı.
Belki aynı gün Millet İttifakı’ndan çekileceği söylentileri çıkan, İYİ Parti yönetimine yönelik bir örtülü göndermeydi.
Belki sürekli eleştirdiği AKP yönetimini hedef almayı amaçlıyordu.
Son tahlilde; parti içinde yükselen muhalefeti doğrudan hedef aldığı izlenimi uyandırdı.
Özellikle son cümlelerindeki öncekinden daha çok sayıda masa kuracağı vurgusu, 28 Mayıs’ta sonlanan seçimlerin kaybedildiğini değil, basit ihmaller yüzünden iktidar olma fırsatının kaçırıldığını düşündüklerini gösteriyor.
Askerlerin deyimiyle, başlangıçta yığınakta yapılan hatanın seçimi kaybettireceğini öngöremedikleri ortaya çıkıyor.
Açıkça yazmak gerekirse; CHP yönetiminde sağ eğilimli partiler ile organik bağlar kurularak iktidara gelinebileceği düşüncesi hâlâ geçerliliğini koruyor.
CHP önderlik ettiği Millet İttifakı’nda pekâlâ çok farklı görüşlerdeki muhafazakâr partilerle, önceden tanımlanmış ve kamuoyu ile paylaşılan uzlaşma çerçevesinde, seçim ve koalisyon ittifakları kurabilirdi.
Siyasal bir uzlaşma; partinin temel görüşleri göz ardı edilerek, karşı görüşlerde olduklarını sürekli yineleyen, ittifak paydaşlarının siyasal çizgilerinin benimsendiği izlenimi uyandırarak gerçekleşemezdi.
Özellikle sol ve kentli Kürt seçmenlerin siyasal partileriyle kapalı kapılar ardında değil, kamuoyuna açık gerçekleştirilecek işbirliği, CHP’nin oylarının artmasına katkıda bulunurdu. Yönetim eski sistemle devam kararı alırken, çok çekindikleri Kürt siyasal partileriyle önümüzdeki dönemde AKP’nin hayli yakın işbirliğine gireceği seziliyor. Örneğin AKP Diyarbakır MV Ensarioğlu’nun seçim sürecinde Öcalan’ın olumlu tavırlarından söz ederken, Cumhuriyet’in 100. yılında bir genel af çıkabileceğinin gündeme gelmesi gibi. Aynı MV, Demirtaş’ı eleştiriyordu.
CHP için asıl tehlike; geçmişte ABD destekli Fetöcülerin TSK’ya karşı başlattıkları uzun erimli yıpratma operasyonunun benzerinin kendilerine karşı hazırlandığına ilişkin belirtilerin ortaya çıkması. Örneğin 12 Mart 1971 sonrasında, askeri cezaevlerinde başlatılan ve ardından medyaya servis edilen haberler ile bazı öğrenci liderlerinin pişman olduklarını belirten davranışları. Aynı ortamı paylaştıkları arkadaşlarını yılgınlığa düşürme amaçlı bu girişimler, tasarlayanların bekledikleri sonuçları veremedi.
Şimdi ise bazı gazeteciler ve sosyal medyada yazarlar ile TRT’ye iş yapan yurt dışında yerleşik kişilerin, CHP’ye oy veren seçmenleri etkilemeyi amaçlayan yazıları göze çarpmaya başladı.
“Birkaç yıldır Fransa’da yaşayan bir çift arkadaşımız var. Türkiye’de kendilerini elit gören bir çevreden geliyorlar. Dün havalimanına bıraktım. Türkiye’ye gittiler. Hayli tedirginlerdi. Pembe hayallerle ve Erdoğan muhalifi olarak Türkiye’ye döndüler. Dönüşümleri ilginç bir hikâye. 'Türkiye’de oluşturulan bir hayal dünyası var ve biz o yapay gerçeklik içinde Erdoğan’ın her şeyine karşıydık. Bu zamanla ülke düşmanlığına dönüştü' diyorlar. Gezi, 15 Temmuz, gösteriler, yürüyüşler, her protestoda ön saflarda yer alan çift…”
Yetmez ama evet söylemleriyle Siyasal İslamcılığı çoğulcu ve demokrat göstererek aydınlar üzerinde etkili olan planın bir kez daha deneneceği anlaşılıyor.
CHP’liler değişimi koltuk ile sınırlayan dünyadan kopuk söylemler ile önümüzdeki yerel seçimlere kadar geçecek sürenin sonunda iktidara geleceklerini umabilirler. 21. YY İlk çeyreği biterken çok zor.