Alaaddin Dinçer
Belediyeler ve Topluma Sunulan Eğitim Öğretim Hizmetleri
Türkiye derin bir siyasi ve ekonomik kriz içinden geçmekte. İçinden geçilmekte olan bu büyük krizin sonuçlarının etkilediği ve uçurumun kenarında yaşamaya mecbur bırakıtığı toplumsal gruplar zor durumda. İçine düşürüldükleri bu kötü halden kısa veya orta vade de kurtulma umudu da ufukta görülmemekte. Krizin etkilediği milyonlar, büyük bir çaresizlik içinde belediyelerin sunduğu sosyal yardımlar ile ucuz hizmetlere hücum etmekte. Eğitim öğretim hizmetleri ücretsiz sunulan sosyal hizmet sıralamasında önemli yer tutmakta. Bu kapsamda sunulan eğitim öğretim hizmetleri; çalışanlara yönelik hizmet içi eğitimler, okulöncesi eğitim, burs ve yurt desteği, sınavlara hazırlık kursları ile yetişkinlere yönelik eğitim hizmetleri üzerinden yürütülmekte.
Son 40 yılda köylerden kentlere doğru çok yoğun bir göç yaşanmakta. Bir anlamda bakıldığında kentler “köykent” görünümüne dönüşmüş vaziyette. Milyonları köylerden kentlere akışının yarattığı kaos ve çarpık demografik değişimin sosyo-ekonomik sonuçları en çok eğitim ve kültür alanında görülmekte. Köyden gelenlerin ve kentte yaşayanların uğradığı bu değişimin bulgularını geçen hafta KONDA’nın yayınladığı araştırma da görmek mümkün.
KONDA’nın yayınladığı, “Türkiye 100 Kişi Olsaydı” başlıklı aylık sosyal ve siyasal araştırmalar dizisi olan KONDA Barometresi kapsamında 12 yıl boyunca, 18 yaş üstü yetişkin nüfusu temsil eden örneklemlerle ve seçim disipliniyle yapılmış 125 araştırma ve 300 binin üzerindeki görüşmelere ve yine üç yılda bir tekrarlanan KONDA “Hayat Tarzları Araştırmaları”na dayanan veriler. 2021’deki araştırmalara dayanan oranlar, 10 yıl önceki verilerle karşılaştırılarak Türkiye toplumunun demografik değişimine dair sayısal verilere göre;
· Türkiye’nin 18 yaş üstü nüfusu 2021 yılı itibarıyla 62 milyon 378 bin kişi olarak hesaplanıyor. Bundan 10 yıl önce, 2011’de yetişkin nüfus 55 milyon 490 bin kişiydi.
· Türkiye geçtiğimiz 10 seneye göre yaşlanmış durumda, 10 yıl önce yetişkin nüfusun dörtte biri 50 yaş ve üstünü oluştururken bu oran şimdi üçte bire geldi.
· Göç devam ediyor. Kırsal alanlarda ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı azalıp büyükşehirlere, metropollere yığılma sürüyor. Yetişkin nüfusun yüzde 53’ü 11 metropolün bütünleşik yerleşimine sıkışmış durumda. Artık karşımızda köyüne yol, su, elektrik isteyen bir toplumdan ziyade metropolleşmiş bir toplum var. Nüfusun yalnızca yüzde 14’ü, 2 bin altı nüfusa sahip belde ve köylerde yaşıyor. Yetişkin nüfusunun yarısı göç etmiş bir toplum burası.
· Türkiye toplumunun genel eğitim seviyesi son 10 yılda görünür biçimde arttıysa da her 100 kişiden 7’si herhangi bir örgün eğitim almamış, üniversite mezunları hâlâ ve ancak yüzde 19’a gelmiş. 10 yıl önce 7.5 yıl olan ortalama eğitim şimdi 9 yıla yükselmiş.
Her şey değişiyor ama…
· Toplum küçülen birimler halinde yaşamaya başlasa da nüfusun üçte ikisi halen 3 ila 5 kişilik hanelerde yaşıyor. 2011’de 1-2 kişilik hanelerde yaşayanlar yüzde 15 iken şimdi yüzde 22 oranında. Üçte ikimiz, o gün de bugün de 3-5 kişilik hanelerde yaşıyor ama 6-8 kişi bir arada yaşayanlar 10 yıl önce yüzde 16 iken şimdi yüzde 11’e gerilemiş.
· Yüzde 70 artık apartmanlarda, sitelerde yaşıyor. Yani kireç badanalı banyolar, mutfaklar, seramik kaplı banyolara, mutfaklara dönüşüyor.
Metropolleşen, kentleşen toplumun gündelik pratikleri değiştiği gibi zihniyeti, değerleri de değişiyor. Monolitik kültürün hakim olduğu köylerden, kasabalardan kentlere, metropollere gelişle beraber farklılıkların teması ve bir aradalığı başlıyor. Monolitik kültürün içinden iyi, doğru, güzel tanımlarını öğrenmiş insanlarla metropollerdeki farklılıkların içinden öğrenen insanlar aynı biçimde düşünmüyor. Aileden öğrenilen değerlerle, devletin tek tip vatandaş yaratma iddiasına dayalı eğitim sisteminden öğrenilenlerle gündelik pratiklerde yaşananlar birbiriyle uyuşmuyor.( Bekir Ağırdır t24 24 ocak 2022)
Bu sosyolojik araştırma ve analizlerden yola çıkarak belediyelerin kendi yerellerinde topluma sundukları eğitim öğretim hizmetlerini ve hizmetlerin yönetimini parçalı yapılar yerine bütüncül/bütünleşik yaklaşımla ele alarak yürütmeleri doğru, yerinde ve hedeflere ulaşmaya hizmet eden sonuçlar üretecek bir yöntem olacaktır. Yukarıda ifade edilen toplumsal gruplara yönelik yürütülen eğitim öğretim hizmetleri; bu hizmetleri verenlerin niteliksel dönüşümünün yanında, toplumsal yeniden üretime, bakım, ev içi görevler, teknoloji, tarım, kişisel gelişim, ekoloji ve enerji gibi öne çıkan bu yüzyılda ihtiyaç duyulacak alanlarının nitelikli meslek insanı istihdamının karşılanmasına da hizmet edecektir. Siyasal iktidarın kendi yönetiminde olmayan belediyelerin hareket alanlarını sınırlayarak dar bir alana sıkıştırma/hapsetme politikaları sürmekte. Anlaşılan bu politikalar ve operasyonlar, seçim tarihine yaklaştıkça artarak devam edecek. Bu kuşatmayı aşmanın yolu orta alt sınıflarla kurulacak sosyal dayanışma ağlarını ve yukarıda belirtilen eğitim öğretim hizmetlerini güçlendirmekten geçmekte.