İ. Bülent Çelik
Assettir!
Asset nedir?
Bir kere ‘asset’ yerli milli bir kelime değildir!
İngilizcedir.
Türkçesi ‘varlık’ demektir.
…
Peki ‘varlık’ ne demektir?
Varlık da, Türk Dil Kurumuna göre, “Paranın, mal ve mülkün tamamı” demektir!
Tamamı!..
…
Reyiz, Arap diyarlarına para bulmaya gitmek üzere uçağına binerken yolculuğunun amacını nasıl açıklıyor?
“Bu ülkelerin, Türkiye’den belirli assetleri alma durumları olacak!”
…
Pardon!
Ne yapacakmış Arap zenginleri?
Türkiye’nin acil dolar ihtiyacını karşılamak üzere harekete geçerek ‘asset’ lerimizi satın alacaklarmış!
…
İngilizceye “van minits” düzeyinde bir hakimiyeti olan, “yerli-millici” sayın Cumhurbaşkanımız, yabancı gazetecilere bile “ağzın bal yesin!” diye Türkçe espri yaparken, neden bize, yani kendi vatandaşına ‘varlık’ demek yerine ‘asset’ demeyi seçiyor!
…
Sebebi basit!
Ülkenin varlıklarının satışa çıkarıldığını her önüne gelen anlamasın diye!
…
Çünkü varlık satışı dış yatırım değil!
Dış yatırımcı, parayı getirir, fabrikayı kurar, istihdam yaratır, 'know how' aktarır, üretim yapar, ihracat yapar, döviz getirir, vergi öder, hem kendi kazanır hem geldiği ülkeye para kazandırır!
…
Bu assetçi ise parayı bastırır, arazini, arsanı, ormanını, ‘ata’nın toprağını alır!..
Hatta tıkır tıkır çalışan tesisini, arazi fiyatına alır, kapatır, para basan limanını alır, kârını cebine kor, geçer gider!:.
…
O yüzden bunu öyle adlı adınca söylemek kolay değildir.
…
"Biz nelerin satılıp nelerin satılmayacağını iyi biliriz!" deme gereğini duyan AKP Genel Başkanının, Telekom'u Lübnanlı Hariri'lere, Tank Palet'i Katar prenslerine ne kadar iyi sattığını da net hatırlıyoruz!..
…
Bugün Arap milyarderleri, fakru zaruret içine düşmüş yöneticilerimizden assetlerimizi satın alabilirler!..
Ama kimsenin kuşkusu olmasın!
Vakti zamanı gelince mu millet o zatı muhteremlere “Assettir” demesini de bilir!
Daha önce de demişti.
Oradan biliyoruz!
Yerse pazarı
Ne diyor Erdoğan'ın hükümetteki en eski arkadaşı Mr. Külünk?
"Akaryakıt zammının, geceyarısi, tam da 15 Temmuz selalarının peşinden açıklanması kirli bir operasyondur!" diyor..
…
Ah canım benim!
Mr. Külünk bilmiyor mu zam kararnamesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bizzat imzalandığını ve her zaman olduğu gibi yine gece yarısından sonra yayınlandığını?
…
Biliyor tabii ki.
…
Hani dışarıdan bakınca sanırsınız ki Mr. Külünk baş kaldırıyor, bunu ‘Reyiz'e dokundurmak amacıyla söylüyor!
…
Hayır!
Bu bir taktiktir.
Hem de seçimlerde de bizzat ‘Reyiz’ tarafından kullanılan ve başarılı olan "beyin bulandırma!" taktiği.
…
"Söyle yalanı, seveyim inananı!" taktiği..
"Ben yapmadım miki yaptı!" taktiği…
…
Mr. Külünk de bu minvalde, mütevazi bir "deneme" yapıyor!
Önümüzdeki belediye seçimlerinde daha yüksek performanslı örneklerini piyasaya arz etmek üzere 'sürüş testi' gerçekleştiriyor!
Belli ki "Aaa, ne güzel oluyormuş hakikatten de!" diye heyecanla "deneyiminin" sonuçlarını gözlemliyor!
…
Peki bu kör gözüm parmağına üfürmeler neden yapılıyor?
…
Çünkü alıcısı var!
Yarın sokakta sorsunlar, bir sürü amca. bir sürü teyze emin olun ki “zamları dış güçler yaptı, vergileri dış güçler koydu,KDV’leri dış güçler yükseltti!” diyecekler.. Hem de tam 15 Temmuz selalarının peşinden yapıp “meşaj” verdi!” diyecekler!
…
Yayın bozuk!
Siz alıcılarınızla oynamayın!
Bu kaçıncı Temmuz?
Hani "Oğhh ooğghh!" diye ünleyen,
"Size birşey söyliim mi?..
Söyliim mi?..
Ama başkaları çok çatlayacaklar!..
Kıskanıcaklar!..
Gorüceksiniz!..
Temmuz ayından itibaren benim ülkemin ekonomisi ööyle bir atağa kalkacak ki, ööyle bir sıçrayarak ki, ööyle bir büyüyecek ki, etrafımızdaki Almanya’sı da, Fransa’sı da, İngiltere’si dee, İtalya’sı daa, hele o herşeye burnunu sokan Amerika’sı daa, çatlayacak patlayacak!..
Hazır mıyız bunaa?."
diye kürsüde kükreyen bi keldaş vardı..
…
Bir soralım dedik!
Sanki Batı'dan doğru bir çıtırtı geldi de, acaba bir çatlama, patlama çıtırtısı olabilir mi?
Hani yine Temmuz ya!
Nebati
Nebati yerli milliydi. Hiç olmazsa biryandan "Karagöz"lük yapıp milleti neşelendiriyordu.
…
Bu asık suratlı İngiliz ve soğuk nevale Amerikalı’da o da yok!
Dolar Kaç lira olacak
Usta Gazeteci Namık Koçak, TELE1’deki programında, “her şeyi bilen ekonomist” olarak ünlenen Meriç Köyatası’na, Temmuz sonu dolar tahminini soruyor.
…
İnsanın bir kere adı çıkmayagörsün!
“Her şeyi bilen!” olmanın baskısı Meriç kardeşimin omuzlarında haliyle her geçen gün daha fazla bir ağırlık yaratıyor!
Tak diye bir şey söyleyip bütün apoletleri şak diye kaybetme riski de var!
…
Sonuçta adam torbadan rakam çekmiyor!
Hesap kitap yapmayı doğru bilen iyi bir ekonomist.
Oysa karşısında, ne yapacağı asla kestirilemeyen yöneticileriyle, kuantum aleminden beter bir ekonomi sahnesi var!
Ne söylesin?
"30 TL" gibi sayılar telaffuz etse de, mecburen “şöyle olursa böyle olur, böyle olursa şöyle olur!” diyerek inceden top çeviriyor!
…
Çünkü kendi deyişiyle, TÜİK’in açıklayacağı verileri tahmin etmek at yarışlarının sonucunu tahmin etmekten daha zor. At yarışlarında ata bakarsın, geçmişine bakarsın, birşeyler söyleyebilirsin. Burada o imkan yok!
Merkez Bankası’nın faizi ne açıklayacağı belli değil!
Arka kapı operasyonlarının yapılıp yapılmayacağı, yapılırsa ne kadar yapılacağı kestirilebilir durumda değil!
…
Doların üzerine baskı yapacak tüm bu enstrümanların böyle sürprizlerle dolu bir ekip tarafından kullanılması hesap yapmayı imkansız kılıyor!
Sonuçta müneccim değil, şaman değil, kaman değil.
Elde veri olmayınca bir başına Meriç Köyatası ne yapsın?
…
Yolunu izini kaybetmiş perişan bir yolcu; çeşme başında su içen öküzünün yanı başında uzanmış köylüyü görünce soruyor!
“Selamun aleyküm emmi, buradan kasabaya kaç saatte giderim?”
Köylü yattığı yerden eliyle git işareti yaparak cevap veriyor;
“Hele yaylan bakalım!”
“Emmi kasabaya diyorum! Kaç saat?”
Köylü yine aynı cevabı veriyor:
“Hele yaylan bakalım!”
…
Yolcu, “Bari saati söyle, saat kaç!”
Köylü avucuyla, yanı başında su içen öküzün husyelerini okkalıyor, şöyle bir tartıyor ve cevap veriyor:
“Saat iki buçuk!”
…
Aşağılandığı algısına kapılan yolcu sinirleniyor.
“Emmi sana yolu sorduk “hele yaylan bakalım” dedin, saati sorduk, öküzün billurlarını okkaladın!.. Ayıp değil mi? Bu mudur senin insanlığın!” deyince köylü doğruluyor…
…
Aslanım, sana “hele yaylan bakalım!” dedim, ne hızla yürüyorsun, o hızla kaç saatte kasabaya varırsın hesap edebileyim diye…
Saati sordun, yattığım yerden köyün girişinde kuledeki saati görmemi hayvanın husyeleri engelliyordu, onları kenara çektim, saati görebileyim diye!
Daha ne yapmamı istiyorsun ki?
Şu topu bi tut! -Yorumsuz-
Erdoğan, Katar Emiri Al Sani'yle görüştü. Erdoğan, Al Sani'ye Togg hediye etti. Al Sani, Katar'da düzenlenen Dünya Kupası'nda Messi'nin imzaladığı topu Erdoğan'a uzatarak gösterdi.
Erdoğan topu aldı. Bir iki çevirerek baktı. Sonra Al Sani'ye geri verdi.
Haftanın Paradoksu
"…Oysa leyleklerin yazın daha serin diye kuzeye, kışın daha ılık diye güneye gittiği ilkokul bilgisi... İnsanlık tatilde “güneye inip” klima açarken, çalışmak için kuzeye dönüp kalorifer yakıyor! Leylek zekâsına ulaşabilmemiz için acaba daha kaç yıl beklememiz gerekiyor?!
Memetcan Demiray/ Pencere PAZAR
…