Alaaddin Dinçer
Asıl Mesele Dezavantajlı Grupların Eğitim Hakları
Yeni bir eğitim öğretim yılı 11 Eylül Pazartesi günü başlayacak. Her yıl olduğu gibi bu yıl da geçmişten devrolan sorunlar ve bu yıl başlayacak sorun yaratma potansiyeli taşıyan düzenlemelerin yaratacağı bilinmezlikler eğitim gündeminin yeni tartışma başlıklarını oluşturacak. Bu yazıda 3-18 yaş grubunda okul çağında olan dezavantajlı çocukların eğitim hakları üzerine odaklanılmakta. Dünyanın neresinde olursa olsun insanlar, benzer ihtiyaçlara ve eşit haklara sahip olarak doğarlar. Ancak bu gerçeklik, bazen fertlerin eşitliğini garanti altına alamayabilir. Öyle ki her bir toplum, kendi içerisinde bazı grupları “avantajlı” bazılarını ise “dezavantajlı” duruma getirebilir. Toplumdaki bazı kesimler yararlı bulduğu araçlara erişebilirken bazı gruplar bu araçlara erişemeyebilirler. Dolayısıyla bu gruplar kendilerini dezavantajlı olarak görmeye başlarlar (Mayer, 2003).
Dezavantajlı gruplar, farklı kaynaklarda risk gruplar veya sosyal-ekonomik-siyasal ve fiziksel gruplar gibi farklı isimlerle de adlandırılmakta. Benzer şekilde dezavantajlı olma kavramı da çeşitli şekillerde tanımlanmakta. Örneğin, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’ne göre dezavantajlı olma durumu; “… ekonomik durum, cinsiyet, etnik veya dilsel köken, din veya siyasi statü (mülteciler) nedeniyle sosyal ve ekonomik olarak bütünleşme şansının az olmasıdır.” (UNESCO, 1998)
Daha geniş bir bakış açısından ise okuma yazma bilmeyenler, ekonomik yetersizliği olanlar, engelliler, yaşlılar, tek ebeveynli aileler, yoksullar, evsizler, işsizler, eski hükümlüler, kırsalda yaşayanlar, emekliler, doğal afetlerden zarar görenler, hizmetlere erişimi kısıtlı olan uzak bölgelerde yaşayanlar, dil engeli olanlar, farklı kültürel yapıya ve dine sahip olanlar dezavantajlı gruba dahil edilebilir. (Unegbu, 2012 )
Yukarıda yer alan kavram tanımlamalarına göre ülkemizde dezavantajlı grupta yer alan çocuklar; az gelişmiş kırsal bölgelerde ve kentlerin yoksul mahallerindeki çocuklar, Roman çocuklar, engelli çocuklar, göçmen çocuklar ile farklı dil ve inanç gruplarında yer alanları dezavantajlılar olarak sıralamak mümkün. Bu grupların hemen her alanda karşılaştıkları sorunlar eğitim alanında da artarak devam etmekte. Bu sorunlar, dezavantajlı grupların eğitime erişim hakkı başta olmak üzere, eğitim hizmetinden ve sonunda istihdam olanaklarından eşit oranda yararlanmama, toplumsal yaşamda ve işyerlerinde aşağılanmaya ve ötekileştirmeye uğrama, zaman zaman mobbinge ve ayrımcılığa maruz kalma vb. şekilde yaşanmakta.
TÜİK’in 2022 Çocuk İstatistiklerinde yer alan çocuk sayıları üzerinden yaptığımız hesaplamalarda 5-17 yaş grubunda bulunan çocukların sayısı 17 milyon 112 bin olduğu sonucu çıkmakta. Aynı verilere dayanarak yaptığımız çıkarımlara göre, bu çocukların 7 milyon 307 bini sosyal dışlanma ve yoksulluk riski altında. Çıkan rakamlara, deprem yaşamış 2 milyon 700 ile TC yurttaşı olmayan yaklaşık 1 milyon 500 bin çocuk sayısını eklediğimizde rakam 12 milyona ulaşmakta. Bir başka ifade ile söyleyecek olursak, bugün en az 11 milyon 500 çocuk dezavantajlı grupta yer alan çocuk olarak diğer emsallerine göre eğitim hakkına ve olanaklarına erişimde sorunlarla karşılaşacak.
Sonuç olarak; yeni eğitim öğretim yılı TÜİK 2023 Mayıs verilerine göre, zenginlerin daha zengin yoksulların daha yoksul olduğu bir dönemde başlayacak. Ekonomik krizle birlikte artan yaşam maliyetleri ebeveynlerin yapacağı eğitim harcamalarında da büyük artışlara neden olacak. Ve bu süreçten en çok dezavantajlı grupta yer alan çocuklar etkilenecek. Toplum, Sayın Bakandan, ÇEDES, zorunlu seçmeli dersler vb gibi çocukları endoktrine etmeyi amaçlayan ideolojik uygulamaları topluma dayatmaktan vaz geçmeyi, dezavantajlı grupta yer alan çocukları emsallerinin düzeyine getirecek eşitlikçi nitelikli eğitim politikalarının yaşama geçmesini sağlayacak olumlu eylem adımları atmasını beklemekte.