Nuray Babacan
ANAYASA’DA KORKUTAN YAKLAŞIM
SİYASET arenasında art arda öyle garip ve tuhaf şeyler yaşanıyor ki, anlamakta zorluk çekiyoruz. Biri de bunca karmaşa arasında ‘başörtüsüne güvence’ adıyla yapılan çalışmalar. CHP’nin attığı taş gölde öyle bir dalgalanmaya neden oldu ki, AKP’nin anayasa toplantılarında iş başörtüsünden çıktı. Avrupa’da artan evlilik dışı birliktelikler, bu birlikteliklerden doğan çocukların sayısındaki artış filan konuşuluyor. “Olay buradan çıkıp, Medeni Kanun’daki hakların sınırlanmasına kadar gider mi” diye korksak yeridir.
CHP’nin oldukça tartışmalı başörtüsü hamlesine karşı, AKP’nin Anayasa değişikliğiyle yanıt verdiğini ve içine ailenin korunması maddesini koyarak, tartışmayı başka boyuta taşıdığını bu satırlarda haftalar önce okumuştunuz. Üstelik konunun LBGT ve spermle çocuk sahibi olmak isteyenlere kadar getirildiğini de anımsarsınız.
Şimdi gelelim son toplantıya. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan son toplantıda, daha önce yazdıklarımıza ilave bazı gelişmeler oldu. Parti, ailenin korunması başlığını taşıyan 41’ inci maddede, “Evlilik kurumunun kadın ve erkeğin evlenmesi ile gerçekleşeceğini” düzenleyecek. Maddede evlilik kurumu tarif edilecek; ”Evlilik birliği kadın ve erkek arasında kurulur” denilecek.
KONU NASIL BURAYA GELDİ?
Toplantıda tam bu madde konuşulurken, verilen örnekler ve yapılan atıflar konunun nereye taşınabileceğini göstermesi açısından ürkütücü. Birden olay, Avrupa ülkelerindeki evlilik dışı birlikteliklerdeki ve bu birlikteliklerden doğan çocukların sayısındaki artışa geliyor. Buna ilişkin daha önce yapılan araştırmalardan örnek verilerek, Türkiye’de evlilik dışı dünyaya gelen bebeklerin oranının yüzde 2,9 olduğu, 2000 ve 2016 yılları arasında evlilik dışı doğan bebek oranının en çok arttığı ülkelerin Akdeniz ülkeleri olduğu aktarılıyor.
Şeytanın avukatlığı gibi olacak ama konu başörtüsüyken, ailenin korunmasını bu pakete koymak, bunu koyarken de ‘kadın- erkek’ diye sınır çizmek, o da yetmiyormuş gibi evlilik dışı birliktelikler ve bu birlikteliklerden doğan çocukları konu yapmak pek de iyi niyetli görünmedi. İleride, Medeni Kanun’dan tutun da, miras hakkına kadar birçok konunun tartışmaya açılabileceği duygusu yaratıyor.
Mini paketteki başörtüsü düzenlemesine gelince. Toplantıda, Anayasa’nın 24’üncü maddesinde öngörülen değişiklik görüşülürken, CHP’nin yasa teklifinin sadece kamuda bir mesleği icra edenleri kapsadığı, üniversiteler ve özel sektörün dışında kaldığı, yasayla böyle bir düzenleme yapmanın ileride sorun yaratacağı yorumları yapılıyor.
24’üncü maddedeki “Din ve vicdan özgürlüğü” başlığına “Hiçbir kadının başının açık veya kapalı olması nedeniyle kamu hizmetleri, temel ve hak hürriyetlerden yararlanması yasaklanamaz” düzenlemesi getiriliyor. Bu hükmün, din ve vicdan hürriyeti bölümüne konulmasının, bu başlıkların laiklik ilkesinin teminatı altında olması nedeniyle garanti altına alınması olarak anlatılıyor.
Bu kadar ince eleyip sık dokununca, toplantılarda yapılan tüm konuşmalar, yapılan tüm atıflar, aslında zihnin arkasındaki gündemi göstermesi açısından çarpıcı oluyor.
REFERANDUM SENARYOSU
Gelelim, bu metinlerin TBMM yolculuğuna. Günlerden beri, TBMM’de kabul edilme olasılığı bulunmayan bu anayasa değişikliğinin referanduma götürülme koşulları ve buna ilişkin senaryolar yazılıp çiziliyor.
1- CHP’nin teklifini kabul edip, yürürlüğe sokmak sadece bir gün alır.
2- Anayasa değişikliğinin uzun bir prosedürü var.
3- İki tur görüşmelerin ardından teklifin referandumsuz kabulü için en az 400 oy gerekiyor. Bu sayı, Cumhur İttifakı’nda bulunmuyor. Teklifi referanduma götürmek için ise 360-400 arasında oy gerekiyor. Bu da iktidarda bulunmuyor.
Şimdi de “Muhalefetten gelecek destekle referanduma götürülürse, referandum sandığı seçimle birleştirilebilir mi” tartışması yapılıyor. AKP’nin üç sandık kurdurup, referandumu seçimlerle birleştireceği iddiaları ortaya atılıyor. AKP kaynaklarının da ihtimal dahilinde görmediği bu senaryo, bizim açımızdan da olası değil.