İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

AKP İzmir’i alır mı?

Metin Külünk “Alır!” diyor.
Ama bir şartı var!
‘Sokakta karşılığı olmak!’
“Sokakta karşılığı olan bir aday bulunursa AKP İzmir’i alır diyor.

Biraz daha açalım!..
“Seçilebilecek bir aday bulunursa seçilir!” diyor yani…
Seçilebilecek adayı bulmak!..
Çok enteresan!
Kimin aklına gelir ki?

Ben söyleyeyim. Artık Türkiye’de bu matematik de böyle çalışmıyor!
Saçilebilecek aday, artık onu kimin aday yaptığına bağlı olarak seçilebilirliğini muhafaza ediyor ya da edemiyor.

Yani daha da açayım. Hani olmaz ya, AKP İzmir’den, Uğur Dündar’ı ikna edip aday yapsa Uğur Dündar bile sokakta karşılıksız kalır. 

Çünkü artık Türkiye’de aday kadar adayı belirleyenin önemi var!

Kim belirleyecek adayı?
Diyelim ki Metin Külünk!

Hangi Metin Külünk?

Ak Parti MKYK üyesi Metin Külünk; 

Hani şu, ailesine ait Ümraniye’deki hastanenin iki binası arasında kaçak yeraltı tüneli yaptırıp, yapım iznini tünel bittikten sonra, o zamanlar yönetimi AKP’de olan İBB meclisinde sessiz sedasız onaylatan, muhalif Meclis Üyelerinin itirazlarına rağmen sessizliğe bürünen o zamanlar Milletvekili olan Metin Külünk.

Hani şu, AKP döneminde IBB’nin Hollanda’dan satın aldığı, yokuşlarda tıkanan, verimsizliği tescilli ve ekonomik ömrünü tamamlamış olan üstüne üstlük üretici firması da iflas ettiği için yedek parçası da bulunamadığı için hurdaya ayrılan metrobüslerin parçalanması videolarını sosyal medyaya taşıyıp “Vaay! Otobüsleri kepçelerle nasıl parçalıyorlar!” nidaları ile paylaşım yapan, İBB’nin, yukarıda anlatılan durumdaki “Hurda otobüsler MKE’ye taşınmak üzere parçalanıyor!” açıklaması üzerine sessizliğe bürünen Metin Külünk.  

Hani şu Sedat Peker’in, “10 bin dolar ne ki, her seçim dönemi onun otomobilinin bagajını parayla doldurdum” dediği ve bu iddiaya bir buçuk yıl sonra, Peker’in susturulmasının ardından cevap vererek, 10 bin doları alan ben değilim deyip bagaj konusunda yine sessizliğe bürünen Metin Külünk.

Hani şu en kalabalık saatte Marmaray’da video çekip, “Bu ne ciddiyetsizlik, bu nasıl aymazlıktır” diyerek İBB’yi göreve çağıran ancak İBB’den gelen “Marmaray’ın işletmecisi Ulaştırma Bakanlığıdır, şikayetinizi Ulaştırma Bakanlığına iletiniz!” yanıtı ile sessizliğe bürünen Metin Külünk.

Hani şu partisinin liderinin ÖTV’sini 2,7 kat arttırması sonucu akaryakıta gelen dev zammın yapılmasını değil de “Tam da 15 Temmuz gecesi selalar okunurken ilan edilmesini kirli bir operasyon” olarak niteleyen, zammı yapanların değil ilan edenlerin görevden alınmasını savunan, sonra da sessizliğe bürünen Metin Külünk.

Hani şu, Diyanet İşleri Başkanını, YÖK Başkanını FETÖ’ye toleranslı olmakla suçlarken, kendisi yeni Menzil şeyhine ziyarette bulunup, şeyhin yanı başında kare kare fotoğraflar vererek sessizliğe bürünen Metin Külünk.

İşte o Metin Külünk, “Sokakta karşılığı olan bir aday bulalım İzmir’i alırız” diyor!

Siyasi hikayesinin küçük bir bölümünü listelediğimiz Külünk’ün, sokaktaki karşılıktan kastı ne ola ki acep?
Sokakta karşılık konusunda AKP’nin zirvesi Erdoğan!
Külünk de belli ki ona yakın bir karşılık arıyor.

Peki, Erdoğan aday olsa İzmir’den yüzde kaç oy alır acaba?


Ben tıkı tıkına söyleyeyim.
En fazla %32.87

Nereden mi biliyoruz?
Erdoğan’ın, hem de Cumhurbaşkanı adayı olarak, İzmir’den en son kaç oy aldığına bakmak yetmez mi?

Ekonominin kurtarılması için hükümete bir tüyo!

Dünyada bugüne kadar 201 bin ton altın çıkarılıp kullanılmış.

Yer altında ise çıkarılmayı bekleyen sadece 3 bin ton altın kaldığı hesap ediliyor.

Ancak bugün bilinen dolaşımdaki rezerv yani, bankalar, finans merkezleri, devlet bankalarının kasaları, yastık altı olarak tabir edilen, insanların boyunlarında, kollarında, parmaklarında bulunan altın miktarı 53 bin ton.

Buhar olup uçamayacağına göre, altının bir süs ve ardından takas aracı olarak kullanılmaya başlanmasından bugüne üretilmiş 150 bin ton altın ortalarda yok!

150 bin ton altın kayıp!

Peki nerede bu 150 bin ton altın?
Söyleyelim!
Muhtemelen büyük bir bölümü “gömü!”

Bir kısmı da batık gemi enkazlarında!

Türkiye’nin sahip olduğu, yani Merkez Bankasının ve bankaların zorunlu karşılık olarak tuttuğu altın miktarı bin ton bile değil. 780 ton civarında!

Peki, altının insan evladı tarafından bir değer olarak kullanılmaya başlamasından bu yana kayıp olan 150 bin ton altın nerelerde gömü olabilir?

Bildiniz!

Hikayenin en fazla yaşandığı yerlerde!
Yani Mısır, Yunanistan, ve Anadolu’da.
En çok da Anadolu’da…

Bu coğrafya altını kürekle kullanmış!

Bakınız, Halil İnalcık hoca söylüyor. İstanbul’un fethinden bugüne, sadece Ayasofya’nın tadilatları için kullanılan miktar 2 milyon 500 bin altın.. Yani yaklaşık 10 ton!
Öncesini varın siz hesap edin.

Şimdi durduk yerde ben bunları neden yazdım!

...
Elbette daha işin başında duvara toslamış, tıkanmış olan Reyiz’in taze ekonomi yönetimine makul bir çözüm önermek için!

Artık, Arap dostlar da dahil dışarıdan para gelmeyeceği belli oldu.
Öyle yüzde beşlik paylarla, hepi topu birkaç yüz tonluk rezervi yabancı altın madeni şirketlerine tırmalatmanın, dağları çöle çevirmenin, yeri göğü siyanüre belemenin de bir anlamı yok!

Artı, ötede beride doğal gaz, petrol, jelibon sondajının da bir çözüm olmadığı kaç seçimdir ortaya çıktı! 

Gelin bu çağrıya kulak verin!

Bir kararname ile ‘gömü aramayı’ serbest bırakın!
Dedektörleri bedava dağıtın.
Hatta seçim otobüsünden, çay yerine dedektör atın!..

“Lan kerata, bulduğunun yarısı senin yarısı devletin” diyerek, suyuna, sandviçine sponsor bulun, salın vatandaşı Anadolu’nun bozkır coğrafyasına..
Hem işsizlik bitsin hem de 150 bin ton altının ne kadarını bulabilirsek artık!

Güzel olmaz mı?

Haa şimdi, “memleketin kurtuluşu yerin altındaki gömüye mi kaldı?” diyeceksiniz.

Sizin uygulamaya çalıştığınız “Nas’lı ekonomi modelinden de, “rasyonel” ekonomi politikasından on kez daha rasyonel değilse ben de hesap bilmiyorum  

Vasat imparatorluğu

Artık bu yöntemi iyi biliyoruz.
AKP, “halletmek” istediği, ya da, alıcısı olan seçmene selam çakmak istediği sıkıntılı konuları, karşı mahallede de kısmen izlenen bazı köşe yazarları ya da tv program katılımcıları aracılığı ile önce bir çıtlatıyor.

Eğer fazla tepki gelirse paketleyip buzluğa koyuyor, tepki gelmezse ucundan, kenarından tırtıklayarak uygulamaya geçiyor... 

Bu da onlardan biri:
“Opera ve bale bizim kültürümüzde yok!”

Bu cümleyi ismi lazım değil bir AKP savunucusu ortaya atıyor!
Tepki gelmezse ne olacak!
Mesela, zaten bu sanata ve icracılarına minimumda yürüyen destek ufak ufak azaltılacak.
Evrensel bir sanat dalı olan opera ve balenin defterlerinin iyice dürülmesi için sessizce adımlar atılmaya başlanacak!

Gerekçe ne?
Bizim kültürümüzde yok!

Geçenlerde, bir görüntüde, Taliban mensupları da, yığın haline getirdikleri müzik aletlerini büyük bir şehvetle yakıyorlardı.
Hele bir meczubun, özenle işlenerek üretildiği belli olan otantik bir akordeonu baltayla parçalaması görüntüsü vardı ki onu yapandan çok parçalayana acıyordunuz yine de!
Ne talihsiz bir insan diye!

Taliban bu müzik aletlerini neden parçalayıp yakıyordu?
Çünkü “kültürlerinde yoktu?”

Şimdi bu Taliban özentisi kafalara soruyorum!
Gitar da, piyano da kültürümüzde yok!
Hadi, tam da seçim üstü operaya baleye yönelik cümlelerinizi sarf etsenize onlara da?

Bilim, sanat ve teknoloji insanlığın ortak değerleridir.

İnsanın kendisi de bu ortak değerlerden biridir.

Hatta insana ait ne varsa o ortak değerler çerçevesinin içindedir..

Hadi, “jumbo jet bizim kültürümüzde yok! Cumhurbaşkanımız Boeing 747’ye binmesin” desenize!

Hadi “Bizim kültürümüzde yok! Parasını peşin verdiğimiz  F-35’leri istemiyoruz” desenize! 

Hayır, bizim kültürümüzde “ejder meyveli smoothie” mi vardı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi