Oğuz Pancar
Famous Blue Raincoat / Leonard Cohen
Cohen müzisyen olmadan önce bir şair ve yazardır. Müziğini sergilemeye başlaması neredeyse otuzlu yaşlarının ortasını bulur, o da müzik çevrelerindeki dostlarının zorlamasıyla, yoksa ne kendini müzisyen ne de bestelerini şarkı olarak görür Cohen başlangıçta. Sonrasındaysa dizelerine eşlik eden dingin notalarla balad formuna bürünen şiirlerinin etrafında yıllar içinde gitgide büyüyen bir hayran kitlesi oluşacaktır.
15 Ağustos 1970, akşam sekiz suları. Kopenhag’daki Tivoli Bahçeleri’ndeki “bira bahçelerinden” biri. Güneş henüz batmakta, bahçedekiler yaşlı ama canlı ladin ağaçlarının altında uzun yaz gününün ve maşrapa bardaklardaki soğuk Danimarka biralarının keyfini çıkarıyorlar. Barın yanındaki hafifçe yükseltilmiş platformda müzisyenler birazdan başlayacakları konserin son hazırlıklarıyla meşguller. Yarım maşrapa bira sonra sahnedekiler hazır, bir tabureye oturan solist ilk şarkısına başlıyor. Şarkıcının şiir okurmuşcasına akan dingin bariton sesine aynı dinginlikteki bir akustik gitar yol arkadaşlığı yapıyor. Kısa bir şarkı değil bu, altı dakikadan fazla. Örgü saçlı genç bir kız rengarenk batik elbisesinin eteklerini savururak geliyor koşar gibi ve arkadaşlarının masasına ilişiveriyor. En yakındakinin birasından bir büyük bir yudum alarak soruyor “Çok oldu mu başlayalı, hangi şarkıları söyledi?”. Masadakilerden biri yanıtlıyor sorusunu: “Daha ilk şarkı bu, çok güzel ama hangi şarkı olduğunu bilmiyorum, albümlerinden değil galiba”.
Sahnedeki şarkıcı Leonard Cohen, bahçedekilerin bu şarkıyı ilk kez duymaları doğal, çünkü bu parça şarkıcının önceki iki albümünde de yer almıyor, “Famous Blue Raincoat”un (“Meşhur Mavi Yağmurluk”) albüme kaydedilmesi için bir yıl daha zaman geçmesi gerekecek.
Famous Blue Raincoat
Meşhur Mavi Yağmurluk
It’s four in the morning, the end of December
I’m writing you now just to see if you’re better
New York is cold, but I like where I’m living
There’s music on Clinton Street all through the evening
Saat sabahın dördü, Aralık sonu
Daha iyi olup olmadığını öğrenmek için yazıyorum sana
New York soğuk, ama yaşadığım şehri seviyorum
Clinton Caddesi’nde gece boyunca müzik çalıyor
I hear that you’re building your little house deep in the desert
You’re living for nothing now, I hope you’re keeping some kind of record
Duydum ki, o küçük evini çölün ortasında yapıyormuşsun
Hiçlik için mi yaşıyorsun şimdi, umarım not tutuyorsundur
Yes, and Jane came by with a lock of your hair
She said that you gave it to her
That night that you planned to go clear
Did you ever go clear?
Jane saçından bir tutam getirdi
Dedi ki, ona sen vermişsin
Temize çıkmayı planladığın gece
Temizlenebildin mi hiç?
Ah, the last time we saw you you looked so much older
Your famous blue raincoat was torn at the shoulder
You’d been to the station to meet every train, and
You came home without Lili Marlene
Seni son gördüğümüzde, çok daha yaşlı görünüyordun
Şu meşhur mavi yağmurluğun omuzdan yırtılmıştı
Tren garına gitmiştin gelen her treni karşılamak için
Lili Marlene hiç gelmedi
And you treated my woman to a flake of your life
And when she came back she was nobody’s wife
Kadınıma sanki hiçmiş gibi davrandın
Ve eve döndüğü zaman artık kimsenin kadını değildi
Well I see you there with the rose in your teeth
One more thin gypsy thief
Well, I see Jane’s awake
She sends her regards
Görüyorum seni orada, dişlerinin arasında bir gülle
Bir başka zayıf çingene hırsız daha
Görüyorum ki Jane uyanmış,
Sana selamlarını yolluyor
And what can I tell you my brother, my killer
What can I possibly say?
I guess that I miss you, I guess I forgive you
I’m glad you stood in my way
Sana ne söyleyebilirim ki kardeşim ve katilim
Ne söyleyebilirim ki
Sanırım seni özledim, sanırım seni affettim
Yoluma çıktığın için memnunum
If you ever come by here, for Jane or for me
Well, your enemy is sleeping, and his woman is free
Ve eğer bu taraflara uğrarsan, Jane ya da benim için
Bil ki düşmanın uyuyor ve kadını artık özgür
Yes, and thanks, for the trouble you took from her eyes
I thought it was there for good so I never tried
Onun gözlerindeki sıkıntıyı sildiğin için teşekkür ederim
O sıkıntı asla gitmeyecek sanırdım, hiç denememem
o yüzden
And Jane came by with a lock of your hair
She said that you gave it to her
That night that you planned to go clear
Sincerely, L. Cohen
Ve Jane elinde saçından bir tutamla geldi
Dedi ki, ona sen vermişsin
Temize çıkmayı planladığın gece…”
Saygılarımla, L. Cohen
Şiir mi Şarkı mı?
Her ikisi de
Cohen’i dinleyen pek çok kişinin Cohen’in parçalarını mutedil bir gitar eşliğinde okunan şiirlere benzetmesi yersiz değil, Cohen zaten müzisyen olmadan önce bir şair ve yazardır. Müziğini sergilemeye başlaması neredeyse otuzlu yaşlarının ortasını bulur, o da müzik çevrelerindeki dostlarının zorlamasıyla, yoksa ne kendini müzisyen ne de bestelerini şarkı olarak görür Cohen başlangıçta. Sonraysa dizelerine eşlik eden dingin notalarla balad formuna bürünen şiirlerinin etrafında yıllar içinde gitgide büyüyen bir hayran kitlesi oluşacaktır.
Cohen’in üçüncü –ve pek çok dinleyicisine göre en iyi- albümü “Songs of Love and Hate”de yer alıyor “Famous Blue Raincoat”. Şarkıcının en tartışmalı şarkılarından, sözleri biraz örtülü çünkü. Şarkı, “Saygılarımla, L. Cohen” dizesiyle bitse de uzun yıllar Cohen’in şarkıyı seslendiren mi yoksa kendisine seslenilen kişi mi olduğu üzerinde uzlaşılamamış; Cohen’in yıllar sonra şarkıyla ilgili söyledikleri de bu belirsizliği gidermek bir yana şarkı üzerindeki sis perdesini daha da kalınlaştırmış.
Bir aşka kaç kişi sığar?
Şarkının, üçlü bir ilişki ve ihanet, aldatma/aldatılma üzerine olduğu bariz, ancak iş hikayeyi kimin ağzından dinlediğimize gelince işler biraz karışıyor, çünkü şarkının imzadan biliyoruz ki (sanıyoruz ki) şarkıyı öyküyü anlatan kişi Cohen; ancak mavi yağmurluğu olan kişi de Cohen’den başkası değil: “O zamanlar iyi bir yağmurluğum vardı, 1959’da Londra’dan aldığım bir Burberry….. O günlerde nasıl giyinileceğini bilirdim. Sonra yetmişlerin başında Marianne’in New York’taki çatı katından çalındı, zaten sonlara doğru pek de giymiyordum”.
Kimileri şarkının adına bakarak ihanet edenin, kimileriyse imzasına bakarak ihanet edilenin Cohen olduğu sonucuna varmış ama muhtemelen her ikisi de doğru. Şarkı da hem seslenen, hem de seslenilen kişi Leonard Cohen.
Birine Leonard, diğerine Cohen diyelim o zaman, bir de Jane var, Cohen’in sevgilisi veya karısı. Üçü dost, ancak Leonard ve Jane arasında bir ilişki yaşanıyor. Sonra Leonard bir tutam saçını Jane’e vererek terkediyor. (Uzun bir ayrılık öncesi birisine bir tutam saçını vermek bir sevgi ve bağlılık nişanesi, bir “bekleyeceğim/geri döneceğim” sözü genellikle)
Çölün affediciliğine sığınmak
Sonrasında Leonard çölün ortasında bir ev yapmaya girişiyor [Cohen’in anne tarafından büyükbabası ünlü bir rabbi, baba tarafından büyükbabası ise “Kanada Yahudi Kongresi”nin kurucusudur, koyu bir Yahudi dindarlığı ile büyütülmüştür; Yahudilik mitolojisinde çöl önemlidir; Mısır’dan “Çıkış” (Exodus) sonrası Yahudiler –tanrısal bir ceza olarak- affedilene dek kırk yıl boyunca Sînâ çölünde yersiz yurtsuz barınmak zorunda kalmışlardır, bu yüzden çöl hem inzivayı, hem çileyi hem de arınmayı ve tanrısal affı çağrıştırır]
Son görüştüklerinde, Leonard’ın yaşlı göründüğünü, yağmurluğunun omzundan yırtıldığını duyuyoruz şarkıda (kendini koyverme/kötüleme hali). Bu arada tren garı ve Lili Marlene göndermesiyle Leonard’ın ebedi aşkını aradığını öğreniyoruz [Lili Marlene şarkısında, savaştaki bir askerin sevgilisine duyduğu sevgi, özlem ve bağlılık konu edilir]; ancak bir kaç dize sonra Cohen O’nu, dişlerinin arasında gül tutan (baştan çıkarıcı çapkınlığın ifadesi) bir çingene hırsıza (kalp hırsızı herhalde) benzetiyor.
Bu arada Jane ve Cohen hala birlikteler, hatta Jane Leonard’a selam söylüyor; daha ilginci Cohen de Leonard’ı çoktan affetmiş, Leonard’ı hem “katilim” hem “kardeşim” diye niteliyor. Jane’e kötü davrandığı için içinde bir kızgınlık var ancak bu ilişkinin Jane’i değiştirmesinden –ve belki özgürleştirmesinden- bir memnuniyet de seziliyor Bunlar muhtemelen Leonard Cohen’in ihanet ettiği dostlarından duymayı özlediği teselli edici sözler gibi görünüyor.
Pişmanlık var mı derseniz yok, sadece “ben sizi affettim, siz de beni affedin” diyor sanki.
Leonard mı Cohen mi?
Üçlü ilişkiler konusu Cohen’in aklını uzun zaman kurcalamış gibi görünüyor; müzik kariyerinden önce, 1966’da yayımladığı deneysel romanı “Görkemli Kaybedenler”de de yine bir aşk üçgeni var.
Son olarak –çoğu- dizelerin “amphibrach” (Yunanca iki taraftan kısa) hece düzeninde yazıldığını not edelim; bu düzende üç hece kısa-uzun-kısa olarak yanyana getirilir ve ortadaki uzun hece vurgulu söylenir: “It’s four in – the morning” gibi. Bilinçli olarak yapıldıysa üçlü bir ilişkiyi üçlü hece düzeniyle anlatmak dâhiyâne bir fikir; bilinçli ya da değil, şarkı akıcılığını önemli ölçüde buna borçlu.
Bu olağanüstü şarkı, üçlü ilişkilerde kâh ihanet etmiş kâh ihanet edilmiş birinin kolaj resmi gibi, hem Leonard var şarkıda hem Cohen; muhtemelen Leo’lar, Leon’lar ya da Leonardo’lar da var içinde bir yerlerde, herkeste olduğu gibi…
Üçlü ilişkiler karmaşık yapılardır; çözmek için eski dost Euclides’e de güvenmeyin; aşk üçgenlerinin iç açıları toplamı her zaman 180 dereceden fazladır çünkü…