Menekşe Tokyay

Menekşe Tokyay

Çocuk Gözüyle Sosyal Belediyecilik

Çocukların gereksinimlerini önemseyen bir belediye, çocuk işçiliğinin, beslenme yetersizliğinin, çocuk yaşta evliliklerin, suça sürüklenme eğiliminin hep bir bütünün parçası olduğunun ayrımına vararak bu sorunlara bütüncül bir şekilde yerelde çözüm arar. Dolayısıyla belediye başkanları, çocukları sadece seçim öncesi dönemde veya 23 Nisan’da anımsamak yerine daha gerçekçi bir strateji izleyerek, onları beş yıllık çalışmalarının ayrılmaz bir sacayağı haline getirmeli.

Mart ayı, en sonunda ağır bir seçim gündemi eşliğinde sona erdi. Gece gündüze eşitlendi, her açıdan baharı getirdik.

Kısa süre önce Metis Yayınları’nın Türkçe baskısını okurlara ulaştırdığı William B. Irvine, kitabının da ismini oluşturan çok temel bir soru soruyor: İnsan Nedir?

insan-nedir-dogal-tarihimize-bir-bakis.jpg

Homo sapiens türünün bir üyesi mi, bir grup hücrenin bir araya gelmesi mi, bir grup atom mu, yoksa iç içe geçmiş kimliklerin bütünü mü?

Pazar günü (31 Mart) gerçekleşen yerel seçimlerin ardından benim de aklımda temel bir soru: “Belediye nedir?”

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre, “İl, ilçe, kasaba, belde vb. yerleşim merkezlerinde temizlik, aydınlatma, su, toplu taşıma ve esnafın denetimi gibi kamu hizmetlerine bakan, başkanı ve üyeleri halk tarafından seçilen, tüzel kişiliği olan örgüt; uray, şehremaneti.

Peki, halkın anladığı anlamda belediye nedir, ne olmalıdır?

Ya Türkiye nüfusunun dörtte birini oluşturan çocukların gözünden bir belediyenin anlamını sorguladınız mı hiç?

Çocuk Yoksulluğu Kronik Düzeyde

Gelir adaletsizliğinin tavan, alım gücünün çoğu hane için dip yaptığı şu günlerde, Türkiye’de resmî verilere göre 2022 yılında 6-17 yaş aralığındaki çocukların sadece üçte biri sinema veya tiyatroya giderken, gidemeyenlere sebebi sorulduğunda yarısına yakını “ailelerinin maddi olarak etkinliği karşılayamadığını” söylemiş.

Resmî rakamlara göre, düşük gelirli hanelerde et, tavuk ve balık grubundan besinleri sadece 10 çocuktan biri tüketebiliyor.

Ciddi maddi yoksunluk içinde bulunan çocukların toplam çocuk nüfusu içindeki oranı da yıldan yıla artıyor ve yine 2022 verilerine göre üç çocuktan biri ciddi maddi yoksunluk içerisinde.

2022 yılına ait son Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) verilerine göre Türkiye’de her beş çocuktan biri, son bir ay içinde en az bir kez maddi sebeple öğün atladı.

Bu verlerden bu yana hane halkı gelirlerinde ciddi bir azalma olduğu düşünüldüğünde, bu rakamları bile iyimser olarak kabul edebiliriz.

Merkezi yönetim düzeyinde çocuk yoksulluğuna dair söylem ve eylem ataletinin olduğu bir konjonktürde, belediye, çocukların fırsat eşitsizliği ve açlık sorunlarına en yakın yönetim birimlerinden biri… Yani “belediye eşittir insan” aslında…

Bu açıdan önleyici-koruyucu sosyal politikaların merkezi düzeyden uygulanmadığı veya yetersiz uygulandığı durumlarda, belediyelerin sosyal belediyecilik anlayışını ivedi ve etkin bir şekilde hayata geçirmesi gerekiyor. Örneğin uzmanlar tarafından Hatay’da 5 yaş altındaki çocukların beşte birinde yetersiz beslenme kaynaklı bodurluk tespit edildi. Deprem bölgesinde halen konteynerlerde yaşayan anneler de yetersiz beslenme sebebiyle çocuklarına yeterli anne sütü veremiyor.

Çocukların gereksinimlerini önemseyen bir belediye, onların okul terklerinin, çocuk işçiliğinin, beslenme yetersizliğinin, öğrenme kaybının, gelişim geriliğinin, çocuk yaşta evliliklerin, suça sürüklenme eğiliminin hep bir bütünün parçası olduğunun ayrımına vararak bu sorunlara bütüncül bir şekilde yerelde çözüm arar. Gerektiğinde kapı kapı gezerek -örneğin Şişli’de Roman mahallelerinde- çocukları yeniden okula kazandırmak için projeler üretir, ücretsiz okul yemeği ve kahvaltı programlarıyla onlar için okulu cazip bir eğitim ekosistemi haline getirir.

Bu açıdan Ankara ve İstanbul büyükşehir belediyelerinin ve Çankaya başta olmak üzere birçok ilçe belediyesinin yakın geçmişte çocuklara farklı yöntemlerle beslenme desteği sağlayan yaklaşımları oldukça kıymetliydi.

Bazı Öneriler

Peki yeni dönemde belediyeler çocuklara erişmek için neler yapmalı?

Öncelikle, belediye başkanları, çocukları sadece seçim öncesi dönemde veya 23 Nisan’da anımsamak yerine daha gerçekçi bir strateji izleyerek, onları beş yıllık çalışmalarının ayrılmaz bir sacayağı haline getirmeli.

Bunun için belediye bünyesinde mevcut çocuk çalışmaları birimleri güçlendirilmeli, eğer yoksa bu konuda akademik, bilimsel ve saha birikimi olan hak savunucuları eşliğinde çalışma ekipleri kurulmalı. Belediyelerin mevcut kaynaklarıyla çocuklar için yapabilecekleri, söz konusu bölgenin ivedi ihtiyaçları bir sıralama içerisinde belirlenerek önceliklendirilmeli.

İlçe sınırları içerisinde okul terk oranları takip edilmeli, okul terkin sebepleri hane ziyaretleriyle belirlenip ona yönelik sosyoekonomik destek sunulmalı, çocuk işçiliği verilerine ulaşılmalı, madde kullanımıyla mücadeleye dair farkındalık çalışmaları yürütülmeli.

İlçedeki yerel üreticileri, kadın kooperatiflerini, varsa bostanları teşvik edecek şekilde onlardan alınan ürünlerin dezavantajlı bölgelerdeki okullarda tüm çocuklara ücretsiz ve sürdürülebilir şekilde verilmesi sağlanmalı. Böylelikle hem üretici kazanır hem de çocuk beslenmesi sağlıklı bir şekilde çözülür.

Ayrıca belediyelerin düzenli olarak -örneğin her ay veya iki ayda bir- çocuklarla ayrı, ebeveynleriyle ayrı çalıştaylar yapması, mevcut çocuk meclislerinin etkin şekilde kullanılması, ilçeye dair sorun ve beklentilerin raporlanarak çocuk dostu bir il/ilçe yaratmakta tabandan gelen talepleri dikkate alarak ilerlemeleri önemli. Bunun için baroların ve yerel hak savunucusu kuruluşların da profesyonel desteği alınabilir. Çocukların ilçe sınırları içerisinde bir sokağın tamamen araç trafiğine kapatılarak oyun sokağı haline getirilmesi veya okuldan dönerken tehlikeli gördükleri sokaklarda daha fazla kolluk gücünün yer alması yönündeki istekleri de ancak bu şekilde beyin fırtınalarında ortaya çıkar.

Yerel yönetimlerin rüştünü ispatlama sürecinde kronometre çalışmaya başladı. Yeni dönemde sosyal belediyecilikten afete karşı yılmazlığı artıran belediyeciliğe, hesap verebilir belediyecilikten katılımcılığı önceleyen belediyeciliğe kadar birbirini tamamlayan sıfatları ne kadar maharetle üstlerine yakıştıracakları, bir sonraki seçimlerin bahar havasının da yönünü belirleyecek.

İlçe dahilinde bilim ve sanat alanında üstün yetenekli çocuklar belirlenerek onların temel ihtiyaçları öğrenildiğinde, o ilçenin sosyal sermayesinin de korunması ve güçlendirilmesi açısından belediyelere çok rol düşüyor. Batı ve doğu illerinde maddi imkânı olmayan ancak sanatta yetenekli birçok çocukla geçmiş yıllarda yaptığım söyleşilerin ardından onlar adına enstrüman arayışlarımda pek çok belediyenin kapısı yüzümüze kapanmış, kaynak kısıntısı bahane gösterilmişti. Ancak bir belediye sınırları içerisinde uluslararası düzeydeki bir yarışmayı kazanmış bir çocuk varsa, onun onurlandırılması ve her daim el üstünde tutulması bir yerel politika bileşeni halini almalıdır.

Ve en önemlisi de tüm bu çabalar dağınık bir şekilde değil, konunun uzmanlarının yönlendirmesi ve düzenli raporlamasıyla belirli bir sistematik dahilinde yürütülmeli.

Finansman sorununun da gerek yerel yönetimin bütçesindeki önceliklendirmeyle, gerekse bazı çocuk odaklı projelere Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği veya büyükelçiliklerin proje destekleriyle ulaşılması, gerektiğinde de hemşeri bağlarından yararlanarak ilçedeki iş insanlarından destek alınması, tüm bunların da çocukları rencide etmeden, bir elin verdiğini diğer el görmeden, lütuf gibi üstenci bir şekilde davranılmadan yapılması anlamlı.

Hayat Ağacı

Ancak bu şekilde çocuk politikaları yerel yönetimlerin çalışma ilkelerinin ayrılmaz bir parçası olur ve ancak bu şekilde merkezi yönetim de çocukların farklı alanlardaki yoksulluk ve yoksunluklarına çözüm arayışında elini hızlı tutması gerektiğini anlar.

Irvine’in İnsan Nedir? Doğal Tarihimize bir Bakış başlıklı kitabının kapağında, dalgalı bir denizde ilerleyen ve yapbozun birbirini bütünleyen parçalarından oluşan devasa bir hayat ağacı var. İnsanoğlunun akıl almaz uzunluktaki tarihinde mütevazi bir nokta olduğumuz düşünüldüğünde, insan, ötekinin acısını da, açlığını da, yokluğunu da, mutluluğunu da, tasasını da, kaygısını da kalbinde hissedendir.

Belediyeler, hümanizmanın rasyonel bir bütçeyle birleştiği örneklerde halkın kalbine ve beynine erişir. O yüzden belediyelerin “insani” yönü de güçlendirilmelidir.

Belediyeler çocuk dostu oldukça çocuklar ve aileleri tarafından daha çok sevilir, sahiplenilir. Hayat ağacı gibi kök salar, hantal bir yapı olmak yerine içinde yaşayanlara hayat verir.

Belediyeler ancak o şekilde farklı yapboz parçalarından anlamlı bir bütün oluşturarak, güzel mi güzel bir hayat ağacına dönüşerek başka bir çocukluğun mümkün olduğunu herkese haykırır. Çünkü hayat ağacı olmak demek, bugününün ve geleceğinin olması demek.

Ancak o şekilde baharlar çocuklar için de gelir. Çünkü Dawn French’in Hayat Ağacı romanından alıntı yaparsak, “Samimiyetsiz insanın kokusunu ilk çocuklar alır”. Ve çocuklardaki bu üstün “samimiyet kokusu” alma yetisi, tüm düzeylerdeki yöneticiler için de geçerlidir.

Eğer bu yazımı çiçeği burnunda veya deneyimli bir belediye başkanı okuyorsa, umarım kendisine ilham vermişimdir.

Her açıdan, lafta değil özde, çocuk dostu bir yerel yönetim kurmaya ne dersiniz? Buna hazır ve hazırlıklı mısınız? Sahne artık sizin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Menekşe Tokyay Arşivi