Mehmet Şandır
UTANCIMIZ DAHA DA BÜYÜK!
Aynı yerde ve aynı şekilde, yine şehitlerimiz var!
“Acımız büyük, ökemiz de…” Ancak şehitlerimize mahcup olduk!
Üç haftada üç baskın ve 21 şehit; bu normal değil yeni bir şeyler oluyor! 40 yıla ulaşan PKK saldırılarının olağanı bu değil; yeni bir düşman mı edindik? Bu saldırıların arkasında bildiğimiz, ittiakımıza ihanet edenlerin dışında, başkaları mı var? Türkiye’ye yeni bir şeyler mi söylenmek isteniyor? Dış politikada yeni geliştirdiğimiz “Türkiye ekseni” duruşuna karşı “yıpratma savaşı” mı başlatıldı?
Tüm bunların ötesinde “Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmek iddiasında olanlar Türkiye’yi savaşa çekmek istiyorlar” iddiasının ve ihtimalinin bir işaret fişeği mi, bu yaşadıklarımız?
Bu ve daha birçok soru cevap bekliyor!
“Terör örgütü, Suriye ve Irak sahasında köşeye sıkıştıkça, örgütü yeniden palazlandırma, yeniden canlandırma girişimleri hız kazanmıştır” değerlendirmesi bu yaşananları izah etmeye yetmez. Kendimizi kandırmaktan vazgeçelim. Adını koymasak da bir savaş içindeyiz. Teröre, Milli Mücadele’den daha çok şehit verdik.
Dünün “İtilaf İttifakı” devletleri, yani bugünün küresel güçleri, (NATO’da müttefikimiz olan) Birinci Dünya Savaşı’ından yarım kalan; SEVR’le başaramadıkları projeyi gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Önce Asala ile Büyük Ermenistan rüyaları gördüler, olmadı. Şimdilerde Kürdistan hayalleri kuruyorlar. 40 yıl oldu; Türkiye’ye saldırıyorlar. Milletimizi etnik temelde bölmek ve topraklarımız üzerinde bir devlet kurmak istiyorlar. Asala, PKK, FETÖ ve diğerleri, hepsi, bu projenin kiralık katilleridir.
Kürt soylu vatandaşlarımızın Türkiye’den ayrılmak gibi bir talepleri yoktur, dün de olmamıştır. PKK’dan en fazla zararı da onlar görmüşlerdir. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow Wilson’ın 14 ilkesine dayanılarak kurulmak istenen Kürt Devleti’ne SEVR Barış Antlaşması’nda (Madde 63-64) yer verilmesine rağmen Kürtler, Türklerle birlikte olmayı istemişler ve Milli Mücadelede yer almışlardır.
Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bedeli ne olursa olsun, muhatabı kim olursa olsun bu savaşı kazanacak, milleti ve ülkeyi böldürmeyecektir!
Artık gerçeği görelim; dünyanın en değerli coğrayasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kontrol altında tutmak ve bu coğrayanın stratejik imkanlarını kullanmak isteyen küresel güçlerin saldırıları bundan sonra da devam edecektir. Türkiye’nin de savunma savaşı devam edecektir; şehitler vermek pahasına olsa da…
Son haftalarda yaşadığımız olayların gerçeği/tamamı budur.
PKK'lı teröristlerin Türkiye'ye geçiş güzergahlarını kapatmak için Türk Ordusunun 2019 yılında başlattığı “Pençe” harekatları “kilit” operasyonu ile tamamlanmaya çalışılıyor. 17 Nisan 2022 tarihinde başlayan Pençe-Kilit operasyonunda bu güne kadar 23’ü son bir ayda olmak üzere 134 güvenlik görevlimiz; “Mehmetçik” şehit olmuştur. Onlar, Çanakkale, Anafartalar, Sakarya şehitleri kadar değerlidir; vatan onlara minnattardır.
Abdullah Ağar’a göre, “Türk Ordusunun Irak’ın kuzeyine attığı ‘Pençe’ Şırnak'ın karşısında Sinat ve Haftanin, Hakkari'nin karşısında da Zap ve Hakurk, arada Avaşin, Basyan ve Metina’da ‘Kilit’ harekatı ile tamamlanacaktır. Böylece PKK’nın Türkiye’ye geçiş yolları kapatılmış ve 302 kilometrelik güvenli bir hat kurulmuş olacaktır. Bu bölge, Kandil’den önce PKK'nın ana karargahıdır. Bir diğer tarafıyla 'sözde kurtarılmış bölge' ilan ettikleri, 'sözde devlet kurduk' dedikleri ve 1980'lerin başından beri hazırlandıkları yer burasıdır. Irak'ın kuzeyindeki Zap bölgesi için ‘girilemez’ propagandası yapılıyordu. TSK, Pençe-Kilit Operasyonu ile Zap'a girdi ve adeta destan yazdı.”
Türkiye, Akdeniz’den İran’a kadar hudutlarımızın ötesinde bir güvenlik duvarı kurmaktadır; bunda kararlıdır, kararlı olmak mecburiyetindedir!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölücü alçaklardan döktükleri kanın hesabı misliyle sorulmuştur ve sorulmaktadır. Terörü kaynağında kurutma stratejimizi uygulamayı son terörist de bertaraf edilene kadar kararlılıkla sürdüreceğiz. Türkiye, ne pahasına olursa olsun Irak’ın veya Suriye’nin kuzeyinde bir terör yapılanmasına müsaade etmeyecektir” (yeni açıklamasında “teröristan” kurulmasına kesinlikle izin vermeyecektir) demektedir.
Bu bir irade beyanıdır; gereğini yapıyoruz.
Ancak bu yapılanlar artık yeterli olamıyor; devir ve şartlar değişti; Türkiye’yi yönetenler, stratejik akla sahip olmalı; yeni şeyler söylemelidir!
MİT Akademisi’nin kurulmasını bu anlamda çok değerli buluyorum.
Açılışta, MİT Başkanı İbrahim Kalın, “Bir büyük belirsizlik çağında yaşıyoruz. Hegemonik güç mücadelesi, küresel adaletsizlik, derinleşen krizler, hibrit ve asimetrik tehditler ve yeni teknolojilerin sunduğu imkân ve riskler, derin bir belirsizlik ve güvensizlik ortamının doğmasına neden oluyor” tespitini yapıyor.
Doğru söylüyor; Devletin stratejik aklı artık akademik/ilmi bir karekter kazanacaktır!
BENCE
ABD, Vietnam’da ve Afganistan’da yaşadığını Ortadoğu’da da yaşayacaktır!
“Öfkemiz acımız kadar büyük” ancak utancımız daha da büyük!
Şehit ailelerinin bayrak asılan evleri vicdanları sızlattı; ülke yöneticileri utanmalıdır! Yüce Allah, Devletimize zeval vermesin!