Begüm Erdoğan

Begüm Erdoğan

Türkiye’nin Sesleri

Festivaller, yaz etkinlikleri derken müzik dolu bir yaz kapımızı çalmış gibi görünüyor. Türkiye'nin müzik sahnesi de biliyorsunuz ki oldukça çeşitli ve dolu dolu. Peki bu noktaya nasıl geldik? Müziğin içinden bir bakış gerek bunu anlamak için. Sadece Türkiye değil, insanımızın olduğu, müzik kültürümün uzandığı her yerde farklı türlerin yeşerdiğini ve bazen bir direniş, bazen bir kaçış, bazense bir özlemin dışavurumu farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Sahip olduğumuz çok çeşitli kültürü daha yakından anlamak için bazı belgeseller listeledim sizin için. Bunların her biri, müziğin yanında, onu dinleyen ve seven insanların hayatlarına ilginç birer bakış açısı sunuyor. Dolayısıyla sadece müzik özelinde değil, insanlarımızın hikayelerini de görüyoruz onlar üzerinden.

Aşk, Mark Ve Ölüm -2022 (MUBİ)

Açıkça söyleyeyim, bu liste arasında izlemeniz için bir tane belgesel seçmemi isteseniz, kesinlikle bunu seçerdim. Kendine has bir mizaçla yapılmış bu belgesel, ilk bakışta Almanya’ya göç edenlerin orada kurduğu müzik kültürünü anlatıyor gibi gözüküyor. Ancak film bunun çok ötesinde bir şey başarıyor. İşçi göçünün ilk senelerinden başlayarak göç edenlerin dönem dönem yaşadıklarını, acılarını, gördükleri insanlık dışı muameleleri ve bu muamelenin kendilerinde bıraktığı tesiri anlatıyor. Gazinolar, düğünler ve teybin başından dertlerine ortak oluyoruz. Almanya’da Türkiyelilerin müziğinin insanların sığındıkları, sıla özlemini hissedip paylaştıkları bir yerden, bir tür başkaldırı biçimine dönüşmesini adım adım izliyoruz. Kısacası Cem Kara, çektiği ve bulduğu görüntüleri birleştirip Almanya’ya göç eden vatandaşın hikayesini zamanda yolculuk ederek ustalıkla, akıcı ve duygu dolu bir şekilde sunuyor.

İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek- 2005 (MUBİ)

Türkiye’nin dört bir yanında sanatçılar, müzisyenler sanatlarını yapsalar da İstanbul endüstrinin en canlı olduğu yer olmaya devam ediyor. Bir Alman müzisyen olan Alexander Hacke’yse bu kültürün içine giriyor ve İstanbul’un sesini arıyor bu belgeselde. Filmin yönetmen koltuğunda Fatih Akın oturuyor ve tüm inceliğiyle yönetiyor filmi. İsmini Sezen Aksu şarkısından alan filmde İstanbullu müzisyenleri olabildiğince olağan halleriyle kayda geçirmiş. Müzeyyen Senar, Mercan Dede, Baba Zula Ceza, Duman, Orhan Gencebay, Aynur Doğan, Sezen Aksu... Hepsi kendi seçtikleri uzamlarda performans vermiş Akın’ın kamerasına. İstanbul iki kıtayı birbirine bağlıyor ve onun içinden çıkan müzik de aynı kendisi gibi bağlayıcı, birleştirici bir ruha sahip. Bu nedenle filmin ilk ziyaret ettiği mekanlardan birinin de tam Boğaz’ın üstü olmasına şaşırmamak gerek. Film tempolu başlayıp o tempoyu ilk yarıdan sonra düşürerek biraz dengesizlik oluştursa da İstanbul’u yirmi sene önceki haliyle görmek harika bir histi.

Mimaroğlu - 2020 (blutv)

Belgesel, Güngör ve İlhan Mimaroğlu'nun Türkiye'de evlenerek Amerika'ya göçtükten sonra yaşadıklarını konu alıyor. İlhan Bey bir elektronik müzik sanatçısı olarak tür öncülerinden olurken, Güngör Hanım ise hak savunuculuğu ve aktivizm alanında bir hayat kuruyor. Film, İlhan Mimaroğlu’nun çektiği görüntü kayıtlarını ve yaptığı müzikleri bir araya getirerek hazırlanıyor ve üstüne çiftin kendi seslerini duyuyoruz. Film çok farklı bir deneyim sunuyor, modern sanat müzesinde bir film enstalasyonu gibi hissettiriyor. Sanki evde televizyona bakmıyoruz da siyah bir odada MOMA’da izliyoruz ekranda akan görüntüleri. Öyle bir his.

Gri değil siyah, Ankara rocks! - 2016 (Blutv)

Bir Ankaralı olarak bu belgeseli buraya koymazsam olmazdı. Ankara’da üniversiteli gençlerin tüm imkansızlıklara rağmen bir şekilde yaşattıkları rock&metal kültürünü anlatıyor belgesel. 70’lerden itibaren gelişmeye başlamış ve birçok müzik grubuna yaratım ortamı sağlayan bir yer olmuş Ankara. Bu belgeselde de onların amatörce başlayıp geliştirdikleri ve bugünün Türkçe rock gruplarının tohumlarını atmış bir yapı görüyoruz. Belgeselde çok ilginçtir ki bizzat tanıdığım simalar, kişiler de vardı. Eğer Ankaralıysanız sizin de olacaktır diye düşünüyorum. Bu diğer filmlere nazaran, daha samimi ve kişisel bir anlatımla karışık sunulan bir belgesel. Dolayısıyla, eğer eski Ankara’dan görüntüler ve hoş sohbetler dinlemek isterseniz güzel bir tercih olur diye düşünüyorum.

Bakırköy Underground - 2022 (MUBİ)

Bu listedeki tek kısa film, Cem Karaca'nın "Raptiye" programında Bakırköy'ü tanıtmasıyla başlıyor. Bakırköy’ün isminin çıkışından başlıyoruz böylece. Sonrasındaysa içinde yatan kaybolmuş bir alt kültüre dalıyor film. Deathroom, Art Diktatör, NeoPlast gibi grupların çıkış yeri ve Türkiye heavy metal türünün öncü örneklerinin çıktığı bir mekan olmuş Bakırköy. Ekstrem metalin, rap müziğin bu filmde yansımalarını bulacaksınız. Sonrasında bu kültür korunamamış ne yazık ki. Bakırköy'ün şimdiki hali çok farklı olsa da bu kısa filmde zamanda kısa bir dönem var olmuş alternatif bir kültürün yansımasını bulacaksınız. Aralara yönetmen kendi arşivinden gençlik yıllarında çekilmiş görüntüler yerleştirerek çok daha samimi bir anlatım sunmuş. O zamanlarda çocuk olmuş, genç olmuş insanların müziğin çevresinde birlik duygusuyla durmasını görüyoruz. Sonra da bunun nasıl kaybolduğunu.

--------------

Bu belgesellerin her biri, Türkiye’de ve insanımızın yolculuk ettiği yerlerde filizlenmiş müzik kültürünün değişik enstantanelerini gösteriyor. Farklı, farklı olduğu kadar canlı ve duygu dolu yolculuklar sunuyor. Bu yazıyı okuyan sizlere ve müziğimizin ulaştığı her yere, müzik dolu, sanatlı bir yaz olması dileğiyle!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Begüm Erdoğan Arşivi