Nuray Babacan
Suriye ve göçmen krizi, çok başlıklı Esad planı
Bilim insanlarının, “2011’de 58 bin mülteci vardı. Birden dünyanın en fazla mülteci barındıran ülkesi olduk. Ve en çok mülteci barındıran ülke olmakla övünen kimse yok” sözleri sorunu çok güzel özetledi. İktidar partisi de nihayet, göçmen krizini Suriye yönetimiyle bir araya gelmeden çözemeyeceğini anladı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşme noktasına gelmesinin uzun ve yorucu bir hikayesi var.
AKP içinde herkes biliyor ki; bu girişimlerin mimarı Dışişleri Bakanı Hakan Fidan. Hatta bu ekip, Suriye ile ilgili gerekli adımların atılması için geç kalındığını düşünüyor. Şimdi, ince bir arka kapı diplomasisi yürütülüyor. Göçmen krizinin geldiği nokta ve ilerde varacağı kaos, sonunda Erdoğan’ı da ikna etti. Erdoğan’ın son 5 yıldaki Suriye yönetimiyle ilgili yaptığı açıklamaları ve zik-zakları buraya taşımıyorum. Çok taze, herkes hatırlıyor!
Şimdi, çok bileşenli bir göçmen çalışması yapılıyor. Dışişleri, İçişleri ve Genelkurmay Başkanlığı’nı da kapsayan yeni bir proje var. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde göç yönetimi konusunda bir koordinasyon kurulu oluşturması söz konusu.
Bu hazırlıkların koordinasyonunun Cevdet Yılmaz tarafından yapıldığı ifade ediliyor. Hükümet göçmen krizi ve yaratacağı sorunlar konusunda tüm ilgili bakanlıkları içine alan yeni bir yol haritası çıkarmaya hazırlanıyor. Bu kapsamda iki aşamalı yeni bir eylem planı olacak. 1-Entegrasyon politikaları 2- Sığınmacıların geri gönderilmesi…
Ekonomik kriz ve göçmen krizi bileşeninin oluşturacağı kaos iktidarı korkutuyor. Plan, Suriye yönetimiyle kurulacak iyi ilişkilere bağlı. Bu görüşmelerin sadece Suriye merkez hükümetiyle sürdürülmesi de yeterli olmayacak. Türkiye sınırında oluşturulan güvenli bölgedeki muhaliflerin, her an Türkiye’yi de karşılarına alma potansiyeli yakın zamanda görüldü. Esad yakınlaşmasını ‘bizi sattınız’ diye yorumlayanlar var.
Türkiye yol kazasına uğramadan Suriye yönetimiyle masaya oturursa, alacaklarından çok vereceklerinin hesabını yapmak zorunda kalacak. Partide, Suriye sorununa kafa yoran kurmayların sıkça dile getirdiği başlıklara gelince. Başta Suriye’nin toprak bütünlüğü olmak üzere; 1- Göçe zorlanan insanların güvenli bir şekilde ülkelerine dönmesi ve buna ilişkin koşullarının sağlanması. 2-Bu Suriyelilerin mülklerine el koyan rejimin bundan vazgeçmesi, mülkiyet sorununun çözülmesi. 3-Suriye genelinde alan hâkimiyeti elde etmiş farklı terör örgütlerinin tasfiye edilmeleri…
Özellikle mülkiyet konusundaki sıkıntıların giderilerek, Türkiye’de bulunan sığınmacıların Suriye’ye gönderilmesi için teşvik mekanizmasının kurulması da tartışılıyor. Kalan sığınmacıların entegrasyonu konusunda da yeni bir plan yapılması gerektiği dile getiriliyor. Kayıt dışı çalışan sığınmacıların kayıt altına alınarak çalışma ve oturma izinlerinin belli koşullara bağlanması da önemli bir başlık.
Ve tabi dış politika uzmanları, böylesine çok boyutlu ve sıkıntılı bir konuda, sürece AB’nin de dahil edilmesini savunuyor. Türkiye’yi göçmenler için bir tampon bölge olarak kullanan Avrupa ülkelerinin bu planının işlemesi için yeni bir fon oluşturmalarının sağlanması gerekiyor. Aksi durumda bu sığınmacı dalgasının kendilerini vurma olasılığı yüksek…