Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

Suriye; çıkmaz sokak...

SURİYE;

ÇIKMAZ SOKAK…

BENCE; Suriye bataklığı 50 yılımızı yutacak.

Sözün özü, gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz yakasına kravat bağlayamazsınız.

Suriye meselesinde AKP İktidarının başlangıçta yaptığı yanlışın “ölümcül sonucunu” yaşamaya başladık. Kayseri olayları sonrasında ülkemizin birçok şehrinde Suriyeli sığınmacılara karşı yapılan saldırılar devam ediyor; evler, işyerleri, arabalar yakıldı, ölümler oldu. Olaylar aslında bir işaret fişeği gibi muhtemel geleceği işaret etti; ağzımızın tadı kaçacak!

Daha sonra bu olayları bahane ederek Suriye’nin kuzeyinde Türk bayrağına yapılan saldırılar, felaketin boyutunu ve muhtemelen nasıl gelişeceğini göstermiş oldu; PKK’dan sonra yeni bir baş belasını kendi elimizle yarattık!

“Sığınmacılar Sorunu” parantezine hapsettiğimiz Suriye meselesi aslında bir stratejik hata sorunudur. Stratejide “yığınak hatası ölümcüldür” ancak bu sonunda anlaşılırmış.

“Suriye Meselesi”, artık, Türkiye’nin temel sorunudur; şimdi yaşadığımız, henüz yaşamadığımız için tanımlayamadığımız birçok sorunun kuluçkasıdır.

Suriye sorunu Türkiye için artık bir beka sorunudur.

Suriye, tam bir bataklık; kurutalım dedikçe battığımız bir bataklık.

Bildik hikayedir; çocuk babasına seslenmiş; “Baba hırsızı yakaladım/al getir/gelmiyor/bırak, kendin gel/bırakmıyor.”

Suriye meselesinde, 12 yılda, geldik, duvara dayandık, ne duvar ileri gidiyor ne de biz geri dönebiliyoruz, bir çıkmaz sokakta kaybolduk, kör kuyuda boğulduk!

Suriye’yi “özgürleştirmek ve demokrasi getirmek” (BOP ve Arap Baharı gerekçesi) hedefinden vazgeçtik; Emevi camisinde namaz kılmak istemiyoruz(!) Şimdi Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak/parçalanmasını önlemek görevi altında eziliyoruz. Çünkü Suriye parçalanırsa Türkiye bütünlüğünü koruyamaz.

ABD ve Rusya’ya rağmen bu görevi nasıl gerçekleştireceğimizi bir bilen var mı?

KEL BAŞA ŞİMŞİR TARAK!...

“Müsaade etmeyiz” nutukları atsak da…

Bugün güney sınırlarımızda/Suriye’nin kuzeydoğusunda ABD’nin ısrarla desteklediği, Rusya, İran ve Suriye’nin itiraz etmediği PKK terör devleti kurulmaktadır. Hatay’ın doğusunda İdlip merkezli bir İŞİD terör devleti kurulduğu gibi…

Bu iki terör devletinin kurulmasını engelleyebilecek miyiz?

“Bir gece ansızın gelebiliriz” diyeli kaç ay hatta kaç yıl oldu?

Tel Rıfat’a ve Mümbiç’e ne zaman gireceğiz?

PKK, Ayn el Arab, Tel Abyad, Rasulayn, Kamışlı, Rakka ve Deyrizor’da kendi yerel yönetimlerini kurmuş durumda hatta bir ay sonra seçim yapacağı iddiası ile Türkiye’ye meydan okuma cesaretini kimden almaktadır?

Hudutlarımızı koruyabilmek amacıyla Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırdığımız bölgelerin her geçen gün katlanarak artan yönetim maliyeti ve riskleri nasıl taşınacak?

Geçen hafta El Bab’ta bayrağımıza yapılan hakarete daha ne kadar tahammül göstereceğiz? Tekrarı halinde ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Ayrıca Türkiye’nin içinde, kılcal damarlarımıza kadar işlemiş; atamadığımız, hazmedemediğimiz, kendimize benzetemediğimiz, tatmin/memnun edemediğimiz, üç milyon Suriyeli insan, cebimizde taşıdığımız, pimi çekilmiş, bomba gibi her an patlamaya hazır; vatandaşlık vererek bu sorunu çözebilmek mümkün mü, buna toplumu nasıl razı edeceksiniz?

Hiçbir sorunun inandırıcı cevabı yok; tam bir kaos ortamı…

Stratejik hata ne?

Suriye ile uzun yıllar süren kötü komşuluk döneminden sonra AKP iktidarı yıllarında ilişkilerimiz iyi komşuluk ötesinde stratejik ortaklık boyutuna ulaştı. Beşar Esad, “Türkiye, uluslaraası toplantılarda bizim adımıza konuşabilir” derken Türkiye Cumurbaşkanı Abdullah Gül de “Bizim tüm deneyimlerimizden bedelsiz faydalanabilirsiniz” demişti.

Türkiye Suriye Parlementolar Arası Dostluk Grubu başkanı olarak iki dönem bu gelişmelere şahitlik yaptım, katkı verdim.

2010 yılı Aralık ayında BOP kapsamında başlayan Arap Baharı sürecinde sıra Suriye’ye gelince bu dostluk ilişkisini ne yazık ki Türkiye bozdu; Başbakan Erdoğan, 5 Eylül 2012 günü “Emevi Camisi’nde namaz kılacağız” diyerek dostluktan düşmanlık moduna geçerek stratejik hatayı yaptı. Türkiye’yi Ortadoğu/Suriye bataklığına sapladı!

Şimdi, bu bataklıktan çıkabilmek için Putin’e hatta Beşar Esad’a “lütfen” demek durumuna düştük. Çünkü biliyoruz ki ABD’nin muhtemel yeni başkanı Trump’ın “akıllı ol” azarı bizi bekliyor.

Sözün sonu; Devlet adamı için kahramanlık, gaflet ve ihanet bıçak sırtıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi