Bahattin Yücel
Sorun Beka değil, nema
Seçmeni tatmin edecek yeterlikte direncin gösterilemeyişi, AKP İktidarını cesaretlendirdi. Günübirlik ve ekonominin genel kurallarının dışında alınan kararlarla ülke yönetilmeye çalışıldı. Demokrasi ile bağdaştırılması mümkün olmayan kararlar ve uygulama ile denetimsiz bir iktidar modeli sürdürülüyor.
“Çözüm önerileri üretemeyen muhalefet, CHP’de gerçekleşen genel başkan ve üst yönetim değişikliğinin ardından iktidara alternatifi olabileceği izlenimi uyandırmaya başladı” diyebiliriz.
Ana Muhalefet Partisi, AKP’nin günü kurtarma amaçlı vaatlerine karşı, günü birlik ölçekte yinelenen bir kampanyayı yürütüyor. CHP Genel Başkanı, her fırsatta emekliler başta dar gelirlilerin, ellerine geçen paralarla kaç kilo et alabileceklerini örnekliyor. Sabit gelirlilerin 2019 yılından bu yana azalan, satın alma güçlerini açıklıyor. Muhalefetin kuşkusuz bu tür karşılaştırmalar yaparak, seçmene azalan gelirlerini anımsatarak, iktidarı eleştirmesi doğal.
Ancak verilen örneklerin kendi hayatlarını ne denli kötüleştirdiğini, her gün yaşayarak gören seçmenlere sürekli tekrarlamak yerine, iktidara geldiklerinde onların gelirlerini nasıl arttıracaklarını, somut örneklerle anlatmak daha etkileyici olabilirdi.
Savaş yılları dışında zorunlu ihtiyaçlarını karşılamakta bu denli güçlük yaşamamış olan halka, emekliler başta dar gelirlilere, AKP iktidarının yanlış politikalarının getirdiği yük; Karadeniz’de bulunduğu açıklanan, doğal gaz yataklarıyla, Gabar Dağındaki kuyudan traktörün deposuna koyulacak kadar yüksek graviteli ham petrolle, yolcu programında 55 milyon dolar ödenerek, uzaya gönderilen yolcuyla ve ne de yerli ve milli diye sunulan ama teknik yetersizliği yüzünden alıcı bulamayan otomobille, maskelenemeyecek kadar ağır.
İçinde bulunduğumuz dramatik durum, seçmeni önümüzdeki hafta sonu yapılacak seçimlerde, AKP’ye oy vermekten uzaklaştıracağa benziyor.
CHP’li milletvekillerinin Belediye Başkanlıklarına aday olmaları ise Türkiye’de siyasetin gündemine, “yerel yönetimlerin” radikal reformlarla güçlendirilecekleri yeni bir dönemi getirebilir.
Ülkenin kaynaklarını tarihimizde görülmemiş uygulamalarıyla yandaş iş çevrelerine aktararak, yeni bir sermaye transferini gerçekleştiren AKP iktidarında, kentli yoksulluğu sarmalında kıvranan, dar gelirlilerin “size belediye baksın” yaklaşımına esir düşmeleri hazin bir sonuçtur.
Ancak bu girdaptan kurtuluş için eğitim, sağlık, bölgesel tarım ve güvenlik alanlarında güçlendirilecek yerel yönetim modeli, ülkenin yeniden yapılanması ve demokratikleşme açısından bir fırsat olacaktır.
Dış kaynakla gerçekleştirilen hormonlu büyüme döneminin sonunda, yağmalanan kaynakların bedelini, halk yerine buna göz yumanlara ve yararlananlara ödetmek, haklı ve adil bir yaklaşım olur. Türkiye’nin beka değil, nema sorunu olduğu su götürmez bir gerçekliktir.