Alaaddin Dinçer
Özel Okul/Üniversite Emekçilerinin Hak Mücadelesi
Özel okul/üniversite emekçilerinin hak mücadelesi, son aylarda eğitim gündeminin ilk sıralarında yer almakta. Özellikle özel okul emekçilerinin mücadelesi, örgütlendikleri sendikaları ile birlikte daha çok gündem ve görünür olmakta. Başta ücret sorunu olmak üzere diğer ekonomik ve sosyal haklarda işverenlerin ekonomik krizi bahane ederek yaptığı “tasarruf” artık dayanılmaz noktaya gelmiş durumda. Benzer durum özel üniversitelerde görev yapmakta olan bilim emekçileri için de geçerli. 2022-23 MEB İstatistiklerine göre özel okullarda 180 bin, özel eğitim ve rehberlik merkezleri ile birlikte 200 binin üzerinde eğitim emekçisi öğretmen olarak; 2023-24 YÖK İstatistiklerine göre de 30 bine yakın akademisyen özel üniversitelerde görev yapmakta.
Özel okullar/üniversiteler ve özel hazırlık kurslarında öğretmen ve akademisyenlerin yanı sıra diğer eğitim ve bilim hizmeti verenlerin toplam sayısının yaklaşık 300 bin olduğu tahmin edilmekte. MEB’e bağlı özel okullarda eğitim ve öğretim gören öğrencilerin büyük bir bölümü okul öncesi eğitim kurumlarında (kreş, yuva, anaokulu vb gibi) bulunmakta. Pandemi döneminde öğrenci sayısı 300 bin kadar azalan özel okulların öğrenci sayısı son üç yılda yeniden yükselişe geçerek 2022-23 MEB İstatistiklerindeki verilere göre bir milyon 650 bine çıkmış durumda. Özel üniversiteler ve meslek yüksekokullarında öğrenim gören öğrenci sayısı, 2023-24 YÖK istatistiklerindeki sayısal verilere göre yaklaşık 807 bine ulaşmış bulunmakta. MEB’e bağlı örgün öğretim kurumlarında okuyan öğrenciler arasında özel öğretim kurumlarına devam eden öğrencilerin oranı yüzde 12, örgün yükseköğretim kurumlarında okuyan özel üniversitelerin öğrenci oran ise yüzde 21,65’tir.
Özel okul ve üniversite fiyatlarına her yıl artan oranlarda zam yapılırken, özel okul ve üniversitelerde görev yapan eğitim ve bilim emekçilerinin ücretlerinde aynı oranlarda zam yapılmaması, hatta bazı kurumlarda hiç zam yapılmaması emekçilerin haklı tepkilerine neden olmakta. Yasa yapıcılar, yasal düzenlemelerde özel öğretim kurumlarına atanacak öğretmenlerde resmi kurumlara atanacak öğretmenlerdeki şartları koşul olarak düzenlerken, ücret konusunda herhangi bir düzenlemeye yer vermemiştir. 2014 yılına kadar özel okul öğretmenlerinin devlet okullarında çalışan öğretmenlerin aldığı maaş kadar ücret alma hakları yasada yer almaktaydı. Ancak siyasi iktidarın, 2014 yılında Özel Öğretim Yasası’nda yaptığı değişikliğin ardından bu madde yasadan çıkarılarak özel okul sahiplerine büyük bir olanak sağlanmış oldu.
Özel okul ve üniversite sahipleri, diğer bir anlatımla eğitim ve bilim emekçilerinin işverenleri, istihdam ettikleri personelle ilgili çok titiz ve seçici davranırken, aynı hassasiyeti ücretler konusunda göstermemeleri çokça bilinen sermaye/işveren tavrı olarak okunmakta. Hal böyle olunca emekçilerin içinde bulundukları ekonomik ve sosyal koşullarını insanca yaşanabilecek seviyeye çıkarabilmek için el yükseltmeleri, talepte bulunmaları ve örgütlenerek mücadeleye girişmeleri en doğal haklarıdır. Burada asıl sorgulanması gereken MEB’in üç maymunu oynayan tavrı ve özel okul sahiplerinin doymak ve bitmek bilmeyen kar hırslarıdır.
Sonuç olarak, öncelikle yapılması gereken, özel okul ve üniversite emekçilerinin özlük, ekonomik ve sosyal haklarının kamuda çalışan emsallerinin düzeyine çıkarılması, ardından toplu sözleşme ve grev haklarını içeren yasanın düzenlenmesidir. Çalışanları ilgilendiren ve Anayasanın 90. maddesi ile güvence altına alınan uluslararası sözleşmelerin ilgili maddelerinin gereklerinin yapılmaması, Anayasa ihlali anlamına gelmektedir. Siyasi iktidar ve özel okul sahipleri bu sözleşme hükümlerinin gereklerini yerine getirmeyerek emekçilerin mağduriyetine neden olmakta, bu yolla Anayasayı ihlal suçu işlemektedir. Gerek yasal kısıtlılıklar gerekse başka nedenlerden dolayı kamu hizmeti veren eğitim ve bilim emekçileri ile birlikte ortak bir örgütlenme modeli henüz geliştirilebilmiş değildir. Uzun vadede esas yapılması gereken örgütlenmeyi ve mücadeleyi ortaklaştırmaktır. Örgütlenmenin ve mücadelenin ortaklaştırılması geniş kitlelerle buluşmaya olanak sağlayacak, hak almak ve kazanılan hakları korumak ve kalıcı hale getirmek daha mümkün hale gelecektir