Begüm Erdoğan

Begüm Erdoğan

Nostalji Haftası: Çizgi Filmler

Oscar Ödülleri’nin sahiplerini bulması ve sezonun da yavaşlamasından istifade biraz rölantiye geçip, gençliğimize yola çıkacağımız bir yazı yazmak istedim. Tabii tek sebep bu değil. Önümüzde heyecanlı bir olay var. En azından benim jenerasyonum için heyecanlı olduğunu tahmin ettiğim bir olay. Büyük sevdalısı olduğumuz X-Men’in 90’larda çıkan çizgi filmi geri dönüyor. Ayın 20’sinde bu sebeple Disney+’ta buluşacağız ancak o zamana kadar bir dönüp bakalım derim. Neye mi? Çocukluğumuzu çağrıştıran, bizi büyüten çizgi filmlere.

Yapımlarımıza geçmeden hemen belirtmek istiyorum, burada sadece jenerasyonlarımız için tanımlayıcı olmuş dizi şeklinde izlediğimiz işleri yazmak istedim. Hepimiz için kıymetli onlar. Bazen dönüp dönüp yeniden izlediğimiz, bazen beklenmedik bir yerde hatırlayıp “Yahu ne güzeldi, izlerdik” dediğimiz yapımlar bunlar. Tabii böyle bir yazıyı sadece kendi fikirlerime dayandıramazdım, bu vesileyle benimle değerli fikirlerini ve gençlik anılarını paylaşan ailem ve değerli dostlarıma teşekkürlerimi de iletirim. 

  • Temel Reis, Sinbad’a Karşı, 1936 (MUBİ) 

Temel Reis’in ıspanağı mideye indirişini hatırlamayan var mı? Ben kesinlikle hatırlıyorum. Ağzından hiç ayırmadığı ufak piposu ve Safinaz, 1930’lardan bugüne kadar gelmiş ve pek çoğumuzun çocukluğuna bir iz bırakmış. Özellikle orijinal adı “Popeyes” olan karakterimizin başarılı bir Türkçeleştirilme örneği ile ismi “Temel Reis” olmuş ve sanki bizden biriymiş gibi hissetmemizi sağlamış.

 Bu arada seri içerisinden bu özel bölümün MUBİ kütüphanesine eklenmesi de rastlantısal değil elbette. Bu 16 dakikalık kısa film aynı zamanda Oscar adayı olmuş ve barındırdığı tekniklerle animasyon tarihinde önemli bir yere sahip. Animasyona üç boyut hissi veren sahnesiyle ünlü ve animasyonu teknik açısından ileri götüren bir yapım. Bu bölüm haricindeki diğer bölümler ise YouTube’da mevcut.

  • Tom ve Jerry, 1941 (YouTube)

Jerry’yi kovalayan gri kedi Tom’un görseli hafızalara kazınmış bir klasik. William Hanna ve Joseph Barbera ikilisinin yaratıp ilk dönem 1940-1958 yılları arasında yönettiği kısa filmler, sadece Oscar’a aday olmakla kalmamış, 7 kere kazanmış da!

Daha sonra farklı kişilerin elinden çıkmaya devam etse de orijinal çizgisinde oldukça kaliteli bir yapım olduğuna hemfikir olabiliriz diye düşünüyorum. Özellikle fiziksel komedinin baş tacı olarak da anabiliriz kendilerini. Seneler boyunca birkaç cümleden fazla konuşmamış olsalar da biz onların karakterlerini çok iyi biliriz. Jerry candan ve oyuncu bir arkadaştır, Tom ise hemen kızmaya meyilli biraz da inatçı bir karakter. Yine de Tom’dan nefret etmeyiz, çünkü o da Jerry gibi oyuncu ve sevimli bir tarafa sahiptir. Bu arada Tom ve Jerry her zaman dövüşüp durmazlar, bazen en iyi arkadaşlardır. Bu yönüyle biraz kardeş ilişkisine benzetebilir ve böylece onların kavgaları daha da sempatik hale gelebilir.

  • Heidi, Alpler’deki Kız 1974 (FilmBox+)

Her evde televizyon olmadığı, apartmanda veya mahallede televizyon olan bir komşuya gitme adeti olan vakitlerde izleniyormuş bu dizi. Onun hakkında konuştuğum büyüklerimin tamamının yüzüne duygusal bir gülümseme konduğunu da eklemeden geçemeyeceğim. Bir yakınımın sözleriyle: “Dört saat yayın yapardı televizyon, ilk yarım saatte de çocuk yayını olurdu. Apartmanın çocukları sıralanır izlerdik ve çok severdik Heidi’yi.”

İsviçreli Johanna Spyri’nin kitabından uyarlanmış bu dizinin jeneriğini izlemenin bile pek çok insan için huzuru verici bir yönü var. Heidi hem duygusal ve önemli temalar hakkında konuşan bir çizgi dizi hem de bunu neşeli ve renkli bir şekilde yapmayı başarmış bir yapım. Onu izlerken Heidi ve arkadaşlarına bağlanıyor, hikayesiyle duygusal bağlar kuruyorsunuz. Heidi’nin İsviçre doğasının içinde olması da kıymetli. Böylece çocuklarla doğayı ve hayvanları sevmenin güzelliğini de paylaşıyor. Bu yapımın İsviçre’de geçmesi ve materyalini İsviçreli bir yazardan almasına rağmen, yönetmenliğini ünlü Japon stüdyosu Ghibli’nin kurucularından olan Isao Takahata’nın yaptığını da ekleyelim. 

  • X-Men, 1992 (Disney+)

Bu yapım, Marvel evreninin en sevilen gruplarından olan X-Men’in animasyon dizisi. Bu seri özellikle benim jenerasyonum için çok kıymetli. Hatta bu hafta yaptığım komik bir deneyde şunu keşfettim. Hiç isim vermeden, sadece jenerik müziğini mırıldanarak arkadaşlarıma bu diziden bahsettiğimi anlatabiliyorum. 

Mutant olduğunu keşfeden Jubilee’yle başlayan yolculuk, her daim heyecan katsayısını yüksek tutmayı beceriyor. Aynı zamanda “süper kahraman” anlatısının en önemli ve popüler ögelerinden biri olmayı da başarıyor. Pek çok arkadaşım için çizgi romanlara sempati de oluşturmuş bu yapım. Bu dizinin bu kadar sevilen bir iş olması belki Marvel sinematik evreninin neden bu kadar sevildiğine de biraz ışık tutuyor olabilir diye düşünüyorum.

  • Pokemon, 1997 (Netflix)

Pikaçu’ya aşık olmayanımız var mıydı? Ash’in “Dünyadaki tüm pokemonları ele geçireceğim!” lafıyla toplanmış bir sürü insan olarak hala da bu karakterleri çok seviyoruz diye düşünüyorum. Peki nasıl bu kadar popüler oldu? Bu Japon medya devi aslında video oyun olarak ortaya çıkıyor. Nintendo’nun pek umut vaat etmeyen oyunu inanılmaz bir başarıya imza atınca da kalan her şey çorap söküğü gibi geliyor. Şu anda bağlılığı çok yüksek fanlarıyla kocaman bir medya devine dönüştü Pokemon dünyası ama bizim için Ash ve Pikachu’nun serüvenleri hep farklı bir yere sahip olacak gibi görünüyor. 

  • Sünger Bob Kare Pantolon 1999 (Netflix)

“Hazır mısınız çocuklar? Sizi duyamadım? Haydi çocuklar, hoooo!” işte bu sözleri duyup delicesine şarkı söylemeye başladığınız bir anınız varsa, o halde neden bahsettiğimi biliyorsunuz. Açıkçası denizin altında bir ananasta yaşayan bir süngerden bahsediyoruz ama onu tamamen benimsememek elde değil. Hala sosyal medyada Sünger Bob’a referans veren resimler görmek fazlasıyla mümkün. Bu arada, sosyal medyada gördüğümüz çoğu şaka ve görsel de “Sponge Bob’ın altın çağı” diyebileceğimiz ilk üç sezon içerisinden geliyor. İlk sezonlarında altın çağını yaşadı dememize rağmen dizi tam tamına 19 sene boyunca devam etmiş. 

  • Avatar: Son Hava Bükücü, 2005 (Netflix)

Bu çizgi filmi istedikleri kadar tekrar ve tekrar çeksinler, animasyondan sonra canlı aksiyon dizisi yapmaya çalışsınlar, aynı tadı vermiyor. Aynı tadı da veremez çünkü bu çizgi filmi harika dövüş stili ve akışlarından başka öne çıkartan çok önemli bir unsur var. O da Avatar Takımının muzır tatlılığı. Omuzlarına büyük yükler yüklenmiş de olsa, yaratıcıları “Avatar Son Hava Bükücü” karakterlerinin küçük çocuklar olduğunu unutmadan, onlara bol bol eğlence kurgulamıştı. Ayrıca karakterler arasındaki dinamikler gerçek ve derindi. Zuko’nun dönüşümünü görmek, Aang ve Katara arasındaki arkadaşlığın sevgiye dönmesini izlemek bizim için gerçekti. Hala da yaratıcılığı ve sıcaklığıyla kalplerimizde yumuşacık bir yere sahip. 

… 

Bu yazıda dönüp baktığımız dizilerin, sizde sıcak bir anıyı çağrıştırmış olmasını umarım. Bu yazıdaki çoğu dizi için “yeniden olsa açıp izlerim” söylediğinizi duydum. Belki de bu hafta bir değişiklik yapıp bunlardan birini açıp izleyebiliriz? Ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Begüm Erdoğan Arşivi