Pelin Batu
Katerina’nın Büyüklüğü
Öncelikle hepimizin yanlış bildiği ve yanlışta ısrar ettiği bir konuyla başlayayım. I. Katerina ve Baltacı Mehmet hiç birlikte olmadı. Bu tarihi dedikoduyu Ruslara anlatırsanız yüzlerinde anlamsız bir ifadenin belirme olasılığı yüksektir çünkü olmamış bir vaka üzerine konuşmaya değmez. Oysa bizde Çariçe ve Sadrazam’ın olası gecesi gündeme geldiğinde çoğu erkeğin yüzünde müstehcen bir tebessüm biter. 1710 yılındaki Prut Savaşı’nda Osmanlı Sadrazamı Baltacı Mehmet Paşa’nın Rus ordusunu imha etme olasılığı yüksekken Katerina’nın Sadrazamın çadırına gelip Baltacı’yı bir şekilde ikna etmiş olması yüzlerce yıldır dillendirilmiştir. Oysaki daha büyük aşkı Petro ile evlenmemiş olan Katerina’nın savaş alanına gitmiş olması mümkün değildir. Aslında, Baltacı’ya mektup yoluyla barış antlaşması önerilmiştir. O da geçmişteki hezimetlerimizi ve Rusların son zaferlerini göz önünde bulundurunca barışı yeğlemiştir. Şayet Ruslar vaat ettikleri gibi antlaşmanın koşullarına uysalar, Baltacı’nın dediği gibi her şey Osmanlı’nın lehine işleyecekti ama olan Baltacı’ya olmuş, Ruslar türlü türlü hamleler ve hilelerle Osmanlı’yı zayıflatırken Baltacı nefret edilen adama dönüşmüş ve 1711 yılında III. Ahmed tarafından Midilli’ye sürülmüştür. Kısacası buradan ne aşk ne de iyi bir entrika hikâyesi çıkıyor.
Entrikalar ve dedikodular özellikle de zamanının yıldızları sayılan çoğu kraliyet mensubunun mercek altında tutulmasına neden olmuştur. Fakat Katerina’lara dair ilgi bir başka boyuttadır. Asıl Birinci değil İkinci Katerina ile dedikodular ayyuka çıkmıştır. Zaten tarihin bize hep gösterdiği üzere bir kadın haddini aşıp ya da mecburiyetten hükümdar olmuşsa Semiramis, Teodora ve Wu Zetian örneklerinden de reva görüldüğü üzere tarih boyunca yaftalanacak ve karalanacaktır. Bu konuda müthiş bir çifte standart vardır. Büyük Katerina kadar başarılı az hükümdar olmasına rağmen skandallarla anılıyor olmasında bu faktörü göz önünde bulundurmalıyız. Belki de 1000 yıllık ataerkil Rus kültürünün en güçlü kadın figürlerinden biri olmasından dolayı, belki Alman olmasından dolayı (neyse ki bir diğer Germen Marie Antoinette’in kaderini paylaşmaz), alkolik ve beceriksiz kocasını tahtından edip sevgililer alması veya aydınlanma felsefecileriyle mektup arkadaşı olmasından, hayatı boyunca etrafında hep esatirler yazıldı. Ama şu bir gerçek ki, Petro’dan sonra Rusya’nın “Avrupalı” olmasında en büyük etken oydu.
21 Nisan 1729 yılında günümüzde Polonya topraklarında olan ama zamanında Prusya İmparatorluğunda dünyaya gelen Sophia Augusta Frederica von Anhalt-Zerbst uzun isminden de anlaşıldığı üzere aristokrat bir aileye doğdu fakat kendisi gibi yüzlerce parasız iyi aile kızı olduğundan ailesi onu geleceği parlak bir kraliyet üyesiyle evlendirip ailelerinin durumunu kurtarmayı hedefliyordu. Sonunda damat, Sophia 10 yaşındayken bulundu. İkinci dereceden kuzeni olan geleceğin III. Petro’su Peter Fyodorovich. Fakat bir sorun vardı, Sophia evleneceği adamdan tanıştığı anda nefret etmişti. 14 yaşına geldiğinde evlendirildiği adam nevrotik bir alkolikti. Ne yapacağı belli olmayan, dik kafalı ve büyük bir ihtimalle iktidarsız olan Petro ile mutsuzluğun her tonunu yaşadı. Rusya’ya gelin gelmiş bir Alman olarak ona hep kuşku ve paranoya ile yaklaşıldı. Fakat ileride “Büyük Katerina” olmasında en önemli etkenlerden biri olan şeyi yaptı: deli gibi okudu, çalıştı, bir ülkenin nasıl yönetilmesi gerektiğine dair kafa patlattı. Yani Marie Antoinette gibi sarayda partileyip durmadı. Petro, Katerina’nın ucuz edebiyat diye nitelendirdiği macera hikâyeleri okuyup kendine sevgili yaparken, Katerina Fransız felsefecilerini okuyup sarayda kocasının muhalifleriyle dirsek teması halindeydi. Sonunda 1762’de tahta oturan Petro hem bir hükümdar olarak aldığı kararlardan dolayı hem de her fırsatta Rusları aşağılayıp Alman hayranlığını beyan etmesiyle herkesin kendisinden nefret etmesini sağladı. Çar Katerina’dan kurtulmayı düşünürken, Katerina ondan kurtuldu. Müthiş bir diplomasi becerisine sahip ve aklı/aksiyonlarıyla herkese güven veren Rus sevdalısı bu kadını hem halk hem ordu hem de siyasi figürler sevmiş ve desteklemişti. Katerina satranç oyununu doğru oynayarak Petro’yu altı ay içinde tahtından indirmeyi başardı. Bunu tabii yalnız başına yapmadı. Sevgilisi Kont Orlov Petersburg alaylarıyla arkasında duruyordu. Entelejansiya da Katerina’yı mankafalı bir dengesize tercih ediyordu. Böylece Petro tahttan çekilmek zorunda kaldı ve sekiz gün sonra da öldürüldü. Genellikle bu cinayette Katerina’nın parmağının olmadığı ama Petro’yu Kont Orlov’un bizzat kendi elleriyle öldürdüğü söylenir. Katerina 28 Haziran 1762 yılında Moskova’da büyük kutlamalarla 2,3 kiloluk tacını takıp Çariçe ilan edildiğinde kimse 34 yıldan daha fazla hüküm süreceği ve Rusya’nın bir Rönesans yaşayacağını tahayyül edemiyordu.
Hükümdarlığı boyunca Katerina ülkesinin sınırlarını yarım milyon km kadar genişletip yüzden fazla şehir inşa ettirdi. Tabii bizim açımızdan bakacak olursak, Rus İmparatorluğu Osmanlıya kök söktürdü ama Katerina açısından bakacak olursak, en becerikli ve başarılı askerleri doğru mevzilere yerleştirip en güvenilir dışişleri bakanlarıyla çalışarak işlerine burnunu sokmayarak akıllılık ettiğini tarih bize gösteriyor. Ancak birileri işini kötüye kullanırsa ya da yanlış kararlar verirse Katerina devreye giriyor ve yerlerine daha düzgün insanlar getiriyordu. İyi liderlerin ortak özellikleri, onlar arka planda kukla tiyatrosunu yönetirken işinin ehli insanların işlerini en doğru şekilde icra etmesini sağlamaktır. Katerina tam da buydu. Siyaset ve askeriyeyi bu şekilde idare ederken ülkesinde hayranı olduğu Büyük Petro’nun Batılılaşma hayalinin gerçekleşmesine önayak oldu, onlarca reform yaptı. Sarayı, zamanın lingua franca’sı kabul edilen Fransız Sarayı Versailles ile yarışır hale geldi, her yerde okullar, tiyatrolar, müzeler inşa edildi. Katerina, Fransız aydınlanmacı feylesofların düşüncesi üzerine bina ettiği politikalarını icra etme şansına sahip bir hükümdardı. Tıpkı akıl hocası Aristo olan Büyük İskender gibi, ideal yönetim veya yaşam nedir sorularını Voltaire, Montesquieu, Rousseau, Diderot üzerinden okuyabilme şansı vardı. 15 yıl boyunca bilfiil hiç görüşmemesine rağmen sürekli mektuplaştığı Voltaire öldüğünde Katerina yasa boğulmuştu.
Bununla beraber Katerina’nın aristokrasiye sağladığı yardımlar, kendi sınıfındaki mavi kanlılara verdiği imtiyazlar yüzünden isyanların ve devrimlerin alt yapısı da bu dönemde hazırlamıştır. Moskova ve Petersburg soyluları ve zenginleri kendi aralarında Fransızca konuşup Avrupalı yönlerini en ince detayına kadar yonta dursun toplumun çoğunluğunu oluşturan ve ortaçağ köleleri gibi yaşayan köylü sınıfı sürünüyordu. Veba salgını ve kıtlık da yardım etmedi. 1774’te Pugaçov ve Kazaklardan mürekkep ordusu Moskova’ya karşı ayaklandı. Katerina çok geçmeden bu isyanı bastırttı ve Pugaçov’un kellesini aldı. Felsefecilerle salonlarda tartışmak ve yazışmak başka fakat teori ve pratik her zaman örtüşmüyor. Tahta geçmeden evvel okuduklarının etkisiyle ilkel bulduğu serflik sistemini kaldırmak isteyen İmparatoriçe, isyanlar ve homurtular yükselmeye başlayınca, onlara acıyıp özgürleştirmek bir tarafa eyeri daha da sıkılaştırdı. Ama bu onun arkasından yükselen garip dedikoduları da besledi.
Mesela bugün herhangi bir arama motoruna “Büyük Katerina” yazarsanız ilk çıkacak şeylerden biri atla sevişme hikâyesidir ki ilginçtir, geçen sene Semiramis’i araştırırken Latin tarihçilerin bu müthiş lider ve savaşçı kadınla ilgili ölümünden yüzyıllar sonra atla seviştiğini yazdıklarına tanıklık ettim. Bunun biyolojik olarak mümkün olmadığını veterinerler söyleyecektir- böyle bir şeyin olmadığı aşikardır ve fakat bir kadın bu denli güçlüyse, ona alelade bir erkek yetmez diye düşünüyor olacaklar ki bu tür çirkef söylentiler herkesin ağzına pelesenk olmuştur.
Doğrudur, Katerina’nın pek çok sevgilisi olduğu yazılmıştır. Bunların arasında Poniastowski, Orlov, Vasilchikov, Potemkin, Rimsky-Korsakov, Zubov gibi namlı şahsiyetler vardır. Bu akıllı ve güçlü kadın kimisiyle çalışmış, kimisiyle de işi ve aşkı karıştırmamayı yeğlemiştir. Aynı şekilde bekar ya da dul bir çar davranmış olsa adının sevgilileriyle karalanmayacağı ortadayken Katerina bunu yapınca adı doyumsuza çıkmıştır. Ayrıca insanların yatak odalarını konuşmak kimileri için magazin kimileri için tarih olabilir ama şahsen Rusya gibi yüzde 95’i serf olan bir coğrafyada Katerina gibi bir kadının başarılarını konuşmak bana daha çok heyecan veriyor.
Her hafta burada ilham verici bir kadından bahsederken kimsenin avukatlığına soyunmuyorum. Zaten kimse kötü filmlerde olduğu gibi siyah ya da beyaz değil. Hatta Jung, gölge tarafımızla barışmazsak tam bile olamayacağımızı söylüyor. Ezcümle, Katerina’nın gelmiş geçmiş en önemli hükümdarlardan biri olması, onunla ilgili yazılıp çizilmiş onlarca deli saçması zırvalığın karşısında kapı gibi duruyor. Öbürleri ısırmaya devam etmiyor mu, ediyor...Bir gün özellikle kadınların maruz kaldığı bu çirkef bel altı propagandanın biteceğini ümit ederek dasvidania (hoşçakal) diyorum.